Kırarım yine de satmam

GEÇEN hafta bu köşede açıkladığım fikirlerim nedeniyle neredeyse ülkemizdeki bütün siyasi akımların tepkisini aldım.

AKP’liler, DTP’liler, MHP’liler ve Baykalcılar zaten beni sevmiyorlar.

Yazdığım her eleştiriye tepki gösteriyorlar.

Fethullah Hoca için yazdıklarım da o tarikatın tepkisini çekti.

Hilmi Güler’in eşinin Anıtkabir’deki törene türbanlı olduğu için sokulmamasını eleştirdiğim yazı da Atatürkçü-laik çevrelerin tepkisini çekti.

Bunu yadırgamıyorum.

Küfür içermeyen eleştirilerden de yararlanmaya gayret ediyorum.

Benim nasıl ki fikrimi açıklamak hakkım var, başkalarının da benim fikirlerimi beğenmeme haklarının olması gerektiğini kabul ediyorum.

Ancak eleştirilerin önemli bölümünde dikkatimi çeken ortak bir yön var.

Bana bu yazıları yazmak için "kaç para aldığım" ya da "kimden talimat aldığım" soruluyor.

Öyle bir tablo ki bir insanın bir fikre sahip olması, ancak belli bir çıkar sağlaması karşılığında mümkün olabiliyormuş gibi bir durum var.

Kimse kendi doğru bildiğimi yazdığıma inanmak istemiyor sanki.

1980’lerden sonra toplumsal yaşamımıza hákim olan iklimin bir sonucu sanırım bu.

"Gemisini kurtaranın kaptan" olduğu, "köşe dönmek için" her türlü değerin pazarlanabileceğine olan inancın yayıldığı bir dönem yaşadık.

Acaba bu mektupları yazanların önemli bölümü, kendileri benim konumumda olsalar, öyle yapabileceklerini düşündükleri için mi kalemimi satabileceğimi düşünüyorlar?

Burada şunu söyleyeyim:
Evet, gazetecilik mesleğimden çok para kazandım.

Ama bunu kalemimi sattığım için değil, tam tersine hep doğru bildiğimi yaptığım ve bunda ısrarlı olduğum için kazandım.

4 gazete ve 30’a yakın derginin birinci sayılarında "genel yayın müdürü" olarak benim adım yazılı.

Ve emin olun bu kadar zor kazandığım ismimi satın alabilecek bir para ya da mevki yok!

Faturayı İslam’ı kullananlara keseceğiz

BAŞBAKAN Recep Tayyip Erdoğan, İstanbul’da, İslam tarihi ile ilgili bir müzenin açılışında "Kimse İslam’a fatura kesmesin" dedi.

Erdoğan’ın bu sözleri söylemesinin nedenini biliyoruz: İslam, aklı ve bilimi kullanmayı emrettiği halde, Müslümanlar bunu uzun süredir ihmal etmiş durumda.

Bugün İslam denilince dünyanın dört bir tarafında insanların gözlerinin korkuyla açılmasının sorumlusu elbette İslam dini değil.

Buna yol açanlar kendi iktidarlarını sürdürmek için İslam’ı kullanmakta tereddüt etmeyenlerdir.

Siyasal İslamcılardır, "cihat" kılığına sokmaya çalıştıkları terör ile bir yere varabileceklerini zannedenlerdir.

Kadınları ikinci sınıf varlıklar olarak gören zihniyettir.

Diktatörlükleri altında inleyen yoksulların kafalarını kaldırmalarını önlemek için dini kullananlardır.

Ve ne yazık ki ülkemizde de onlardan o kadar çok var ki!

Böyle Fenerbahçelilik olmaz

GALATASARAY’ın, İstanbul Kalamış’taki sosyal tesislerinde yaptığı kutlama, Fenerbahçeli oldukları söylenen bir grup tarafından engellenmek istendi.

Bunun için üşenmeyip bir tekne tutmuşlar, meşaleler yakmışlar. Bu arada karşılıklı küfürler de gırla gitmiş.

Daha sonra gazetelerden öğreniyorum ki bu kutlamalara gitmekte olan bazı Galatasaraylıların otomobillerine de sataşmalar olmuş.

Bu tablo, takım tutmanın ülkemizde nasıl bir çılgınlığa dönüştüğünü gösteren sıradan bir örnek aslında.

Çok daha ağırları stadyumlarda da yaşanıyor.

Fenerbahçe ve Galatasaray, biri olmadan diğerinin olmasının çok anlam ifade etmeyeceği iki eski kulüp.

Aralarındaki rekabet bir yandan toplumsal yaşamımıza renk katıyor, öte yandan Türkiye’de sporun gelişmesine de hizmet ediyor.

Galatasaray futbol takımının şampiyon olması bu ülkede alışıldık bir olay.

Daha önce 16 kere bunu yapmışlardı.

Fenerbahçe için de aynı durum geçerli.

Fenerbahçe de tıpkı rakibi gibi 17 kere şampiyon oldu.

İkisi de ileriki yıllarda daha çok şampiyonluklar yaşayacaklar.

İki takım taraftarları arasında şampiyonlukların kutlanması sırasında böyle bir "yeni icat" çıkarılmasındaki mantığı anlayabilmek mümkün değil.

Bunun giderek bir rövanş histerisine dönüştüğünü, sonunda olayların ne hale geldiğini de biliyoruz.

Eminim ki birçok Fenerbahçeli benim gibi düşünüyor.

Fenerbahçe Spor Kulübü yöneticilerinin de farklı düşünmediklerini biliyorum.

Bu meseleyi daha da büyümeden çözme görevi de Fenerbahçeli yöneticilere düşüyor.

Bununla ilgili bir açıklama yapmak ve bir grubun yaptığı bir hatanın bütün camiayı bağlamadığını göstermek zorundalar.
Yazarın Tüm Yazıları