Kimse kimseyi kandırmasın

HÜRRİYET'te ‘‘Demiryollarına ilk yerli ray Kardemir'den’’ (26.3.2002) başlıklı haberi okuyunca derin bir üzüntüye kapıldım.

Kömür ve demir cevherini cehennem ateşinde harman ederek ülkemiz ekonomisinin yıllarca belkemiği olan ve yurdun her köşesine damga vuran Karabük'ü bilir misiniz?

ERDEMİR ve İSDEMİR'i kuran, şeker fabrikalarından rafinerilere, tersanelerden santralllara, kapalı spor salonlarından TV anten direklerine, barajlar ve köprülere kadar sayısız tesise damgasını vuran Karabük ray üretimine neredeyse kuruluş yıllarından başlamıştır. 10, 19, 46, 3, 47 ve 49 kg/m olarak çeşitlendirilen bu raylar maden ve orman alanlarında dekovil rayı, asansör rayı ve TCDD rayı olarak kullanılmıştır. Karabük'ün ürettiği demiryolu raylarını yıllar bazında tek tek yazmaya gerek görmeden sadece 1968'de 9.093; 1972'de 10.537; 1983'te 16.502 ton ray üretildiğini belirtmek, bu işin çok eskilerden beri Karabük'te yapıldığını kanıtlar sanıyorum. Katma değeri yüksek bu ürünlerden KİT'leri öldürmeye yönelik Ankara politikaları sonucu vazgeçilmiş, Karabük Demir-Çelik Fabrikaları, Ankara'dan ayrılarak aylık programlarla talep fazlası olan uzun yuvarlak üretmeye zorlanmış ve bilinçli olarak zarar eden bir kuruluş haline getirilmiştir.

ATATÜRK-İNÖNÜ-ÇAKMAK

Milli mücadelede yitirdiğimiz 36 bin vatan evladının onda birini veren Zonguldak, Kastamonu ve Çankarı illerindeki yetimlere ekmek kapısı olsun diyerek kurdukları ağır sanayi, M.Kemal Atatürk, İsmet İnönü ve Fevzi Çakmak üçlüsünün yöre insanına bir armağanıdır Karabük... (Selahattin Selek'in 'Anadolu İhtilali' kitabı).

İki büyük savaştan çıkmış bezgin, yorgun ve yoksul bir ulusun, ikinci büyük savaşın sinyallerinin alındığı Amerika'da bankaların yağmalandığı, Avrupa'da faşizmin halkları ezdiği bir dönemde kurduğu Cumhuriyet kenti Karabük'ü ve demir-çelik fabrikalarını hiç kimse küçümseyemez, yadsıyamaz.

Konuya yakın herkesin bilebileceği gibi piyasada zorlukla bulunabilen, suni karaborsası yaratılan Karabük Demir Çelik Fabrikaları'nın yıllardır ürettiği ray ve profiller üretilseydi, ne 5 Nisan 1994'te kapatma, satma edebiyatı yapılır, ne de Karabük halkı hak etmediği bu acı kaderi yaşardı.

Unutulmamalıdır ki, devlet Kıbrıs Barış Harekátı'nı yaparken Demir-Çelik Fabrikaları bünyesinde çalıştırdığı 25 bin kişiyle ülke ekonomisinin lokomotifliğini sürdürüyor ve çalışanlarına kár ikramiyesi dağıtıyordu.

Fikret GÖKÇE / Eski bir çelik emekçisi

Dalkavuğun isyanı


PADİŞAH, dalkavuğuna anlatıyormuş: ‘‘Geçenlerde bir patlıcan musakka yedim, tadı damağımda kaldı’’ demiş.

Dalkavuk ‘‘Patlıcan musakka iyi pişirildiği zaman enfes olur, insan parmaklarını da yer’’ diye onaylamış. Ama padişah itiraz etmiş:

‘‘Ama mideme oturdu, arkasından 'İçsetliç'i (karbonatlı limon) içip zor toparladım.’’

Hemen ‘‘Evet efendim, patlıcan yemeklerin en kötüsüdür. Hakkı áliniz var’’ diye eklemiş dalkavuk...

Padişah bu sefer ‘‘Patlıcanın kızartması da güzeldir. Geçenlerde yedim, nefisti’’ deyince dalkavuk ‘‘Aman efendim gayet iyi olur, bendeniz de sık sık severek yerim’’ diye konuşmuş.

Padişahın yanıtı şöyle olmuş:

‘‘Yedim, yedim ama ondan sonrasını bana sor, perişan oldum. Göğsüme ağrı girdi.’’

Bunun üzerine dalkavuğun ‘‘Neden o kadar yediniz, bu yemekleri yapmamak lazım, patlıcan yemeği hazmı bati'dir, sindirimi zordur’’ sözü üzerine padişah kızarak ‘‘Ben ne dersem onu diyorsun, hangisi doğru bunların’’ diyerek çıkışmış...

Dalkavuk hemen lafı yetiştirmiş:

‘‘Efendim ben patlıcanın değil zatıálinizin dalkavuğuyum.’’

Kıssadan hisse...

Türk'ten yargıya trafik uyarısı


VATANDAŞLARIN ya da polis gibi resmi görevlilerin, hákim ve savcılarla trafik suçları üzerindeki tartışmaları Adalet Bakanlığı'nı rahatsız etmiş. Bakan Hikmet Sami Türk, hákim ve savcıların işlediği trafik suçları konusunda bir açıklama yaptı ve bu metni Cumhuriyet Başsavcılığı ile DGM Cumhuriyet Başsavcılığı'na gönderdi. Köşemize de gönderilen açıklama şöyle:

‘‘Bilindiği üzere, 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu'nun 114. maddesinde trafik suç ve ceza tutanaklarını düzenlemeye yetkili olanlar, 121. maddesinde de anılan kanundaki suçlarla ilgili davalara bakacak mahkemeler ve yetkileri düzenlenmiş bulunmaktadır.

Öte yandan 2802 sayılı Hákimler ve Savcılar Kanunu'nun 93. maddesine göre; 'hákim ve savcıların kişisel suçları hakkında soruşturma, ilgilinin yargı çevresinde bulunduğu ağır ceza mahkemesine en yakın ağır ceza mahkemesi cumhuriyet savcısı ile sorgu hákimine ve son soruşturma o yer ağır ceza mahkemesine aittir.

Bu bakımdan; Karayolları Trafik Kanunu'nda yer alan suçlardan hákim ve cumhuriyet savcıları tarafından işlenildiği iddia edilenler hakkında trafik görevlileri eylemi tespite yönelik tutanak düzenleyebileceğinden; adı geçen görevliler tarafından trafik suç ve ceza tutanağı düzenlenmesi halinde yersiz tartışmalara girilmeyecek, gerektiğinde bu tutanaklara karşı yasal yollara başvurulmasını, ancak bu tür suçları işleyenler açısından Hákimler ve Savcılar Kanunu'nun 93. maddesine göre yasal gereğinin yerine getirilmesini, keyfiyetin yargı çevrenizdeki cumhuriyet başsavcılıkları ile bilgileri bakımından mahkemelere de duyurulmasını rica ederim.’’

Ozan Arif kime isyan ediyor


ÜLKÜCÜ hareketin 'ses'i Ozan Arif, üç yıl aradan sonra yeni bir kaset çıkardı: ‘‘Yeter artık’’

12 Eyül sürecinde Almanya'da yaşayan, Türkeş'in cezaevinden çıkmasından sonra ülkücülere ‘‘Ölmez bu hareket, ölmez bu dava’’ diye seslenen sanatçının bağlı olduğu Selçuklu Müzik'in, albümle ilgili yayınladığı bildiri imalı mesajlarla dolu...

Ozan Arif'in, MHP'nin 1999 seçimlerinde iktidar ortağı olmasına karşın 'Milliyetçi Türkiye' hayali gerçekleşmemiş... Gerçeğin önüne gölgeler uzanmış... Bugünlere uzanan ya sabır günleri başlamış... Ülkücüler için bir umutsuzluk rüzgarı başlamış... ‘‘Bir şey söylemeli’’ diye haykırıyor Arif ama ‘‘Kimseyle hesabı olmadığını’’ da önemle vurguluyor. Onun davası sadece 'ülküsünün' peşine koşmak.

Bilindiği kadarıyla Ozan Arif, Türkeş sonrası partisiyle ayrı düştü.

O geçmişin arayışı içinde... Son kasetiyle isyan ediyor, radikal bir çıkış yaparak güç gösterisi yapıyor.

Mesaj kime; Devlet Bahçeli ile yönetimine mi?

O militan değil Filistinli polis


GAZETELERDE yer alan adım adım vuruldu haberinin iyi değerlendirilmesini istiyorum. Yer Filistin'in Ramallah bölgesi, vurulan kişi ise ülkesini işgale karşı koruyan bir Filistin polisi... Vuran ise İsrailli bir işgalci asker... Ülkesini savunan bir polis nasıl militan olur? Başka bir ülkeyi işgal eden (İsrail) askeri masum bir nişancı mıdır?

Lütfen artık akı kara, karayı da ak göstermekten vazgeçelim. Necip ÖZDEMİR-ANKARA

13. emir


‘‘AVRUPA Avrupa duy sesimizi diye yırtınıp, onların nallarını toplayacağına, ayaklarının altında uyuyan, keşfedilmeyi bekleyen gerçek Avrupa'yı görsene...’’

(Nazmi KAVASOĞLU-BERLİN)

MESAJ


HABUR'dan bir grup gümrük muhafaza memurundan bir telefon: Maaşlarımızı bankadan aldığımız halde mesailerimiz elden veriliyor. Ancak sayman yaklaşık 40-50 milyonumuzu kesiyor. Neden kesilir; banka varken neden elden verilir? Müsteşarlığımızın haberi var mıdır?

TÜRK Parlamenterler Birliği'nin 'Küreselleşme ve AB Süresince Türk Kamu Yönetimi' paneli bugün TBMM eski senato salonunda. Açılış Zeki Çeliker, Rüştü Kazım Yücelen; konuşmacılar, Aydın Tuğ, Turgay Ergun, Gencay Şaylan, Ömer Bozkurt, Birgül Ayman Güler, Ali Ulusoy, Haluk Bayülken, Emrehan Halıcı, Ş.Bülent Yahnici, S.Arıkan Bedük, Salih Yıldırım, Vecdi Gönül, Hüsamettin Korkutata, Mehmet Özcan.

İSTANBUL'daki Giresunlulardan not: Giresun Vakfı'mızın kongresi dün Vakıflar Bölge Müdürlüğü temsilcisi olmadan yasadışı bir şekilde yapılmıştır. Çünkü yargıda görülen davalar henüz sonuçlanmamıştır. Bu nedenle kendisini başkan seçtiren eski bakan İbrahim Özdemir'i maalesef alkışlayamıyoruz! Kongrenin iptali için gereken başvurular yapılacaktır. Dileriz kendisi bu süre içinde Paşabahçe'de daha önce kiraya verdiği vakıf yeri için bir imza atmaz!
Yazarın Tüm Yazıları