Kime oy vermeli

DAHA önce almış olduğum bir karar vardı.

Oy verme tarihi biraz daha yaklaştığında üç dört gün sürecek bir yazı dizisine başlayacaktım.

Orada 1946'dan bu yana yaşanan gelişmeleri ana başlıklar altında özetledikten sonra, tüm olan bitenin sonucunda bu seçimde hangi partiye oy vereceğimi açıklayacaktım.

Ancak bu kararımdan vazgeçtim.

Türkiye insanının büyük çoğunluğu makul analiz dinleyecek, okuyacak halde değil. İnsanlarımız kendinden geçmiş durumda.

Bu son derece tuhaf ortamda rasyonel analiz yaparak fikir üretmeye çalışmak zaman kaybından başka bir şey değil.

* * *

Dolayısıyla başka bir karar aldım.

Bunu açıklamadan önce yöntemle ilgili birkaç gözlemde bulunmak istiyorum.

Thomas Kuhn'un ‘‘paradigmatik kopuş’’ teorisini hatırlatmam gerekiyor. Kuhn tarih içinde önemli değişimlerin düzenli bir evrim şeklinde değil de daha önce var olandan kopuşlar halinde olduğunu öne sürmüştü.

Daha önce bir paradigma içinde yaşanırken zaman içinde olan gelişmeler sonucunda bu paradigma bir yana bırakılıp yepyeni bir paradigmaya geçiliyordu Kuhn'a göre, bu geçiş anı da ‘‘kopuş’’ olarak nitelendiriliyordu.

Burada özet olarak anlatmaya çalıştığım için fazla anlamlı gelmeyeceğini biliyorum bu lafların ama Kuhn bilim teorisi içinde son derece önemli bir isimdir ve yaklaşımı da çok etkili olmuştur.

Hatta sadece sosyal bilimlerde değil Darvinist evrim teorisi tartışmalarında da bu görüş etkisini göstermiş, geçen mayıs ayında kaybettiğimiz ünlü bilim adamı Stephen Jay Gould, Kuhn'un bu yaklaşımını kullanarak Darvinist evrim teorisine karşı ani kopuş içeren evrim teorisini geliştirerek dünya bilim áleminde hálá daha çözüme ulaştırılamamış büyük bir tartışma başlatmıştır.

* * *

Tüm bunların yaklaşan seçimle ne ilgisi var?

Bunları neden anlatıyorum?

Hemen söyleyeyim.

Türkiye'de büyük bir siyasi ve sosyal kriz yaşanmakta.

Hem de uzun zamandır durum böyle.

Sistem tıkandı, baş aktörleri hálá daha çıkar peşinde oldukları için uzatmaları oynamaya çalışıyorlar.

Uzatmalar oynandıkça da derinleşen kriz nedeniyle toplum kendince makul olan mecralara eğilim gösteriyor.

Ya faşizm, ya köktendinci iktidar seçenekleri ile karşı karşıya kalacağız böyle giderse.

Aslında makul olan, bilinen anlamda demokrasinin dışına çıkılarak sistemdeki tüm aksayan yönleri acilen çözmek için bir teknokratlar hükümeti oluşturmaktı.

Ancak olması gereken bu tek rasyonel ve makul çözüm memlekette cesur insan sayısının az olması nedeniyle hayata geçirilemiyor.

Çarpık demokrasi yalanında ısrarlı olarak memleketin tüketilmesine seyirci kalmaya razı korkaklar, yapılacak bir şey yok buna, öyle gözüküyor ne yazık ki.

Dolayısıyla en ideal ikinci çözüme mecburen yönelmek zorundayız.

Sistemimizin önemli bir paradigmatik kopuşa ihtiyacı var, büyük paradigmatik kopuşlar da ciddi krizlerden sonra olabiliyor, tarih bunu gösteriyor.

O nedenle benim için ideal olanı TBMM'de AKP'nin çoğunluğa sahip olacağı, Genç Parti'nin ana muhalefet olduğu, DEHAP'ın en az 30 milletvekiliyle Meclis'te yerini aldığı bir seçim sonucudur.

Aslında Genç Parti çoğunluk olsa daha da iyi olurdu ama bu pek olası gözükmüyor ne yazık ki.

Eski sistemin doğal intiharı anlamına gelecek bu tür bir durum ortaya çıktığı takdirde belki o zaman paradigmatik kopuşumuzu nihayet gerçekleştirmek için gerçek bir adım atmaya hazır olacağız, çünkü sistem kendi abukluğuna artık dayanamayarak çökecek.

Belki ondan sonra makul olana bakarız, şimdi abukluğu yaşamanın, hem de tam anlamıyla yaşamanın bence tam zamanı.

* * *

Diyelim ki bu dediklerim olduğu halde sistem direncini gösterdi, rasyonel bir gelişme yine olmadı.

Olsun, hiç önemli değil, kaybedecek bir şeyimiz yok, çünkü seçimden benim istediğim sonuç çıkarsa yeni dönemde Türkiye'de çok ama çok komik şeyler olacağı da kesindir.

En azından komediyi seyretmek imkánını kaçırmamak lazım çünkü bu her zaman insanın yakalayabileceği bir fırsat değil.

Bütün bu nedenlerden dolayı ben oyumu bu memlekette abukluğu had safhaya çekecek partiye vereceğim haberiniz olsun.
Yazarın Tüm Yazıları