Âkif’in gurbet mektupları

Mehmet Âkif’in ailesine yazdığı mektuplardan oluşan kitapta, beni en çok insani ve gündelik yaşama dair sorular etkiledi. Mektupların yalınlığı ve gündelik hayatın bütün yönlerine yer vermesi, doğrusu okuyanı da çok etkileyecek

Haberin Devamı

İstiklâl Marşı’nın şairi Mehmed Âkif Ersoy’un ölümünün 75. yılı.
Onun hakkında kitaplar yayımlandı, anma toplantıları yapıldı, dergiler özel sayılar çıkardı.
Ömer Hakan Özalp’ın hazırladığı Firaklı Nâmeler - Akif’in Gurbet Mektupları, şairin Mısır’da yaşarken, hayatı ve ailesiyle ilgili bilgileri içeriyor bu mektuplar.
Mehmed Âkif Ersoy, eşi İsmet Hanım, oğulları Tahir ve Emin’le birlikte Mısır’da yaşadı, kızı Suad Hanım, damadı Ahmed Bey ve torunu Ferda, Türkiye’de yaşadılar. Mektuplar da Ferdâ Argun ve Selma Argun’dan alınmış.
Özalp’ın Önsöz’ü Âkif ve mektuplar üzerine okuru bilgilendiriyor.
İlk mektup damadı Ahmed Bey’e gönderilmiş.
Ayrılığın, hasretin acısının yansıdığı bu mektuplarda, oradan aileye karşı duyduğudu muhabbet tüm çıplaklığıyla görülüyor. Şair, onların ekonomik meselelerine bile değiniyor.
Onların para hesabına dikkat etmelerinden, ‘muktesit’ olmalarından duyduğu memnuniyeti de belirtiyor.
Kızı Suad Hanım’a gönderdiği bir mektubunda, “Sen sakın firaklı nâmeler yazma!”  diyor.
Gene Ahmed Bey’e mektubunda, onların hayatlarının ayrıntısıyla ne kadar uğraştığını gösteriyor. “Milâs’ın havasıyla uyuşabildiniz mi?” sorusunu soruyor.
Daima yakındığı işlerinin, çalışmalarının yoğunluğu yüzünden, ‘mufassal mektuplar yazamadığı’ için, onlardan da mufassal mektuplar istemiyor, böyle bir yükümlülükten söz etmiyor ama üç beş satır olsun, durumlarından, sağlıklarından haber almak istiyor.

Haberin Devamı

SIHHAT VE MAİŞET MESELESİ

Suad Hanım’a mektubunda, annesinden, onun İstanbul’a ne zaman geleceğinden söz ediyor: “Ferdâ Kadın hakkındaki tafsilâttan, âfiyetinizden, maişetinizin yolunda bulunduğundan pek memnun olduk.”
Mektuplarda dikkati çeken ana bahislerin başında, sıhhat ve maişet meselesi geliyor.
Her mektupta torunundan söz ediyor, onun aileyi nasıl eğlendirdiğini yazıyor. Önceki mektuplarında vakitsizlikten şiir yazamadığını okumuştuk. Fakat onun için ‘Deden Mehmed Âkif’ imzasıyla ‘Ferdâ Kadın’ adlı şiirini yazıyor:
“Ferdâ Kadın! Ferdâ Kadın! / Ben görmeden sevdim seni. / Sen galiba, gördün beni, / Pek ihtiyar, hoşlanmadın!
Ferdâ Kadın! Ferdâ Kadın! / Ey yavrumun ilk yavrusu! / Pek tatlı şeysin doğrusu / Lâkin neden çirkin adın?
Yok yok, adın cidden güzel! / Dünyada her şeyden güzel; / Aydan güzel, günden güzel! / Ay, gün nedir? Senden güzel; / Hatta derim: benden güzel! / Zira ‘yarın’, ‘dün’den güzel.”
Aileden sık sık mektup bekliyorlar, babaları durumu anlasa da, anneleri mutlaka birkaç satır bekliyor. Damadı Ahmed Bey’e, ‘Yurdun her tarafını dolaşmalısınız’ mektubundaki önemli bölüm bugün de herkese tavsiye edilecek bir nitelik taşıyor:
“Şarka azimet için hazırlanma emrini almışsınız. Rabbim hayırlı eylesin. Hamdolsun gençsiniz, dinçsiniz. Yurdun her tarafını dolaşmalı, her tarafına hizmet etmelisiniz. Vatan bir külldür ki tecezzî kabul etmez: Şarkı, garbı, şimâli, cenûbi kâmilen nazarımızda bir olmalıdır. Uzak yakın, soğuk sıcak dememeli, elimizden geldiği kadar, hattâ bunun fevkinde olarak fedâkârâne çalışmalıyız. Başka türlü ne yaşamak, ne memleketi yaşatmak imkânı yoktur. Allah mübârek yurdumuzu sizin gibi fedâkâr, vefâkâr evlâdını da mübârek yurdumuza bağışlasın, âmin.”
Mektuplardaki ailevî ayrıntılar, Âkif’in maddî sıkıntılarını çok az yansıtmasına rağmen buradan anlaşılıyor. O kendinden söz etmiyor, hep onların sıhhatini, maişetini soruyor.

Haberin Devamı

MİZAHİ YAKLAŞIM

Bütün bunlar içinde insani, gündelik yaşama dair sorular beni çok etkiledi.
Örnek mi? “Yine eski evinizde misiniz? Tavuklarınız, ineğiniz duruyor mu? Kışlar başladı mı? Şu günlerde Mısır hayli serinleşti. Bundan, dünyanın her tarafında kışların başlamış olacağını istidlâl ediyorum. Allah odunu, kömürü, yiyeceği kıt olan kullarına yardımcı olsun, âmin.”
Suad Hanım’a bir mektubunda anlattıkları, sıkıntıları, dertleri nasıl mizahî açıdan yorumladığını göstermesi açısından okunmalı...
Mısır’a gidip orada iş bulmak isteyenlere, durumun hiç de müsait olmadığını, ekonomik durumun çok kötü olduğunu yazıyor.
Bir fotoğraf çektiriyorlar ve İstanbul’a gönderiyorlar. Mektupların yalınlığı, gündelik hayatın bütün yönleri, doğrusu okuyanı çok etkileyecektir. Hasreti bile abartmadan yazmış.
Eşi, bir gün bakın ne sormuş? “Geçen gün, ‘Suad nerde, biliyor musun?’ diye sordu, ‘Türkiye’de!’ dedim. ‘Hayır, işte buracıkta!’ diye burnunun ucunu gösterdi. Yârim çiçek olmuş burnumda tüter!”
Erciş’te bulunan Suad Hanım’dan bilgi istiyor.
Ama sık sık da mektuplarında kısrağın bir fotoğrafını göndermelerini isterken, onun da sağlığını soruyor... “Arap kısrağı için bir metre elli üç santimetre yüksek bir boydur. Hemen Allah can pekliği versin.”
İyi bir şairin, hasret dolu, gündelik hayatını yansıtan mektuplar, yalnız onu değil, o dönemi anlatması bakımından da önemli.
Kitabın içinde Mısır’dan görüntüler ve aile fertlerinin fotoğrafları yer alıyor.

Haberin Devamı

DOĞAN HIZLAN’IN SEÇTİKLERİ

Ruth Rendell               Kuyudaki Canavar            Doğan Kitap
Halit Kakınç                Sultangaliyev                    İmge Yayınları
Yücel Balku                Sükût Ayyuka Çıkar          Can Yayınları
Cahit Irgat                  Çok Yaşasın Ölüler           Notos Kitap
Emanuel Levinas         Dört Talmud Okuması         Pinhan Yayınları

Yazarın Tüm Yazıları