Kıbrıs’ta, ya Annan ya hiç...

Türkiye, 6 ay sonra Kıbrıs’ı kaybetmek, Rumların eline müthiş bir şantaj olanağı vermek istemiyor, AB kapısını açık tutmayı arzuluyorlarsa bir tek çıkış yolu vardır. Başkası yoktur. Bu da Rauf Dentaş ile olmaz. Kendimizi aldatmayalım.

Dünkü yazımda kamuoyunu son derece önemli bir konuda uyarmış ve 1 Mayıs 2004 gününe kadar bir çözüm bulunamadığı veya ciddi bir müzakere sürecine girilmediği taktirde, Kıbrıs’ı kaybedeceğimizi ve AB ile ilişkilerimizi koparma noktasına kadar getireceğimizi anlatmıştım.

Bir Allahın kulu dahi söylediklerimizi yalanlayamaz.

Özellikle Rauf Denktaş yalanlayamaz. Zira ne olacağı tüm resmi yetkililer tarafından biliniyor.

Peki, bu çıkmazdan nasıl kurtulacağız?

İster beğenin, ister beğenmeyin tek çıkış yolu, Annan planını –belki bazı bölümlerini değiştirip- imzalamaktan geçmektedir.

Başka yolu yoktur.

Kendi kendimizi aldatmayalım.

Ya Annan planı ile önemli bazı kazanımlar elde edeceğiz veya ”AB müktesebatı” (Aquis Communautaire) ile başbaşa kalacağız.

Yani, Kıbrıs’ta hiç istemediğimiz bir çözüm ile karşı karşıya kalacağız.

Gelin, size bu AB muktesebatını anlatayım:

- Kıbrıs’ta yaşayan herkes istediği yere gidebilecek, yerleşebilecek, istediği malı satın alabilecek. Ülke içinde hiçbir kısıtlama kalmayacak.

- Kıbrıs’ı Rumlar temsil edecekler ve ülkenin tüm yönetimini Rumlara bırakılacak.

Özetlemek gerekirse, Aquis Communautaire (AB muktesebatı) Kıbrıs’ın Kuzey’inin tümüyle Türklerin elinden alınması, Rumlara geri verilmesi ve Kıbrıs’ın 1974 değil, daha da kötüsü 1960 öncesine dönmesi anlamına geliyor.

Rumlar gayet tabii AB muktesebatını istiyorlar. Onlar, Annan planından Denktaş’tan daha fazla nefret ediyorlar. Kıbrıs’ı bu şeklide geri alacaklarını anlatıyorlar.
Şimdi gelin, Annan planının avantajlarına bakalım.

Annan, Türk tarafına kendi kendini yönetme imkanı veriyor, belirli bir toprak üstünde egemenlik sağlıyor. Bağımsızlık dışında her türlü olanağı veriyor.

HANGİSİNİ TERCİH EDERSİNİZ?

Türkiye’nin elindeki kozlar, 2001 Kopenhag doruğunda en üst düzeydeydi. Ancak Denktaş çözümü engelledi ve elindeki kozlardan büyük bölümünü kaybetti.

Şimdi, “yangından ne kaçırabilirsek kardır” hesabıyla, son kozlar kullanılacak. Ancak köşeye sıkışmış durumdayız.

Ya Annan planı imzalanacak veya Kıbrıs orta vadede tümden kaybedilecek.

Annan planı acaba değiştirilebilir mi?

Birkaç ufak tefek rötuşun dışında hiç bir temel değişiklik yapılamayacak bir durumla karşı karşıyayız. Zira Türk tarafının isteyeceği her değişikliğe karşılık Rumlar, dört değişiklikle çıkacaklar. Zamana oynayacaklar ve 1 Mayıs 2004’e kadar direnip maçı kazanacaklar.

PLANI İMZALAMASAK DAHİ YAPILACAKLAR VAR

Türk tarafı Annan planının imzalanmasını biraz daha ertelemek istiyor ise, bu alanda da yapabilecekleri var.

Eğer 1 Mayıs 2004’e kadar Türkiye;

- Ada’dan 20 bin asker çeker...
- Lefkoşa havaalanı, Magosa ve Maraş konularında fiilen adımlar atar...
- Annan planının ilke olarak kabul ettiğini açıklarsa...

Bu olasılıkta AB, 1 Mayıs 2004’te Rumları tam üyeliğe kabul etse dahi Kıbrıs konusunda varılacak olan nihai anlaşmaya şerh koydurur.

Türkiye hem zaman kazanabilecek, hem de –en önemlisi- sırtındaki Kıbrıs sorumluluğundan kurtulacak. Tarih alma konusundaki baskılar öneli orada bitecek.

Annan planının yeniden düşünmekte yarar var.


* * *

(Bu yazı, Posta Gazetesinde ve aynı gün Hürriyet Gazetesinin tüm dış yayınlarında, Hürriyet internet sitesinde (www.hurriyetim.com.tr) Milliyet internet sitesinde (www.milliyet.com.tr) ve Daily News ekibi tarafından tercüme edildikten sonra hem ana gazetede, hem de Daily News internet sitesinde (www.turkishdailynews.com.) yayınlanmaktadır
Yazarın Tüm Yazıları