Kıbrıs’ta son şans...

AB Komisyonunda Türkiye’den sorumlu direktör Michael Leigh, CNN TÜRK’teki MANŞET programına bir dizi açıklama yaptı. Acı gerçekleri hatırlattı. Önümüzdeki 10 ay, Kıbrıs için büyük önem taşıyor.

Avrupa Birliği Komisyonunun Türkiye’den sorumlu direktörü Michael Leigh’nin, dün CNN TÜRK’teki MANŞET programında yaptığı açıklamalar çok dikkatle okunması ve analiz edilmesi gereken sözleri kapsıyor.

Michael Leigh bir politikacı değil. Komisyon bürokratı. Bundan dolayı söyledikleri, Avrupa Birliğinde oluşan ortak görüşü kapsıyor.

Ben burada önemli bölümlerini özetlemekle yetineceğim. Aynı kelimelerle açıklamadı, ancak ben söyleşiden şu noktaları çıkarttım:

KIBRIS İÇİN SİYASİ ENGEL YOK

1. Kıbrıs, herhangi bir çözüm bulunamasa dahi, AB’ye tam üye olarak kabul edilecektir. Avrupa Birliği bir çözüm bulunmasını tercih etmekle birlikte, genişleme sürecini geciktirmeme kararında.

YENİ BİR İNİSİYATİF BAŞLADI

2. Çözüm için yeni bir inisiyatif başlatılmıştır. BM Genel Sekreteri gözetiminde tarafların, yeni bir dizi öneri paketi ile masaya oturmaları için çabalar arttırılmaktadır. Önümüzdeki aylarda müzakerelerin başlaması gerekmektedir. Türk tarafının duyarlıklarını müzakere masasında ortaya koyması ve tatminkar bir sonuç alması doğaldır.

KIBRIS, TÜRKİYEYİ ENGELLEYEBİLİR

3. Kıbrıs sorununun çözümsüz kalması, Türk tarafının AB’ye katılmamasıyla sonuçlanacak bir gelişme, Türkiye’nin tam üyeliğini engelleyebilir. Bu daha çok Türkiye’den kaynaklanabilecek tepkiler sonucu gerçekleşebilir.

TÜRKİYEYE PARA VERDİK, KULLANAMIYOR

4. Avrupa Birliği fonları ve Avrupa Yatırım Bankası Türkiye’ye hem hibe, hem de proje kredisi olarak bir para verdi. Ancak bürokrasinin hazırlıkları bir türlü tamamlayamaması, gereken projeleri ortaya çıkaramaması nedeniyle bu para kullanılamıyor. Türkiye’nin, çeşitli bakanlıklardan gelen talepleri yönlendirecek bir koordinatör ataması gerekmektedir.

KRİZ’İN HEM İYİ HEM KÖTÜ YANLARI

5. Ekonomik krizin, Türkiye-AB ilişkilerine hem olumlu, hem olumsuz etkileri oldu. Olumsuz etkisi, Türk halkının omuzlarına büyük yüklerin binmesidir. Olumlu yönü ise, gerçekleştirilmeye başlanan ekonomik reformların AB’ye katılımı hızlandıracak nitelikte olmasıdır. Örnek olarak, banka sektörü gösterilebilir.

TAKVİME GÖRE YAVAŞ İLERLİYORSUNUZ

6. Türkiye’nin Milli Politika belgesiyle ortaya koyduğu reform taahhütleri ileriye doğru atılmış son derece önemli adımlardır. Ancak bu belge içinde önemli delikler de vardır. Katılma müzakerelerinin başlayabilmesi için, Kopenhag koşullarının eksiksiz karşılanması şarttır. Oysa Türkiye’nin Milli Politika belgesindeki taahhütlerin bir bölümü çok soyuttur. Bu açıdan bakılırsa, kısa vadeli çözümler bölümünde yeterli ilerleme görülememektedir.

HIZLANDIRMAK SİZİN ELİNİZDE

7. Tam üyelik müzakerelerini bir an önce başlatıp başlatmaması tamamen Türkiye’nin elindedir. Kopenhag koşullarını (ki bu koşullar bütün aday ülkeler için geçerlidir) yerine getirdikleri anda, müzakerelerin açılması için gereken siyasi kararın çıkması kolaylaşacaktır.

SONUÇ...

Michael Leigh’nin söyleşisi bence son derece önemliydi, zira ilk defa bir AB yetkilisi kelimeleri çiğnemeden, açıkça koşulları ve tehlikeleri ortaya koydu.

2002’nin Kıbrıs yılı veya Türkiye Yılı olacağı apaçık ortada.

Yine anladığıma göre, Washington-Londra-BM ve AB dörtlüsünün başlatmaya hazırlandıkları inisiyatif, Denktaşı masaya oturtmayı hedefliyor.

Bu arada, ilginç bir detay daha vereyim:

BM Genel Sekreteri yeni bir öneri paketi hazırlıyor. Bu defa Türk tarafının beklentilerine öncelik getiriliyor.

Geriye, Denktaş’ın çözüm bulma niyetiyle hareket etmesi ve müzakere masasında ciddi bir pazarlığa girmesi kalıyor.
Yazarın Tüm Yazıları