Kıbrıs protokolü ve ayrıntıların önemi

17 ARALIK’ta hemen şuracıkta imzalayın diye Türkiye’yi sıkıştıranlar, şimdi sancılı.

Ne demek bu? Şu demek:

Gümrük Birliği Anlaşması’nın Avrupa Birliği’nin Kıbrıs Rum Yönetimi dahil, yeni üyelerini de kapsayacak şekilde genişletilmesini isteyen Brüksel, imza krizi ile karşı karşıya.

Ama bu kriz ihtimali bizden kaynaklanmıyor.

Çünkü, Türkiye Avrupa Birliği’nin genişlemeden sorumlu yetkilileriyle yaptığı ortak çalışmalar sonucu imzalanacak metin üzerinde anlaştı.

Nitekim Cuma günü bu metin, mutabakatın resmiyet kazanması için bir mektupla Ankara’ya gönderildi.

Mektup, ‘şu metin üzerinde mutabıkız değil mi?’ diye soran bir iki satır.

Ekinde de Brüksel’de ortaya çıkartılan ortak metin var.

Bugün yarın incelendikten sonra Ankara, Gümrük Birliği Anlaşması’nın yeni üyeleri de kapsadığını meşrulaştıran bu metne onay verecek.

Ama iş burada bitmeyecek. Protokolün yasallaşması için Türkiye ve AB’nin aynı zamanda imza atmaları gerekecek.

* * *

AVRUPA
’lı yetkililerin bir an önce gerçekleşmesini istediği bu imza işlemi, kendi prosedürleri açısından o kadar zor ve karmaşık ki.

Metnin imzalanması için Konseyin dönem başkanlığına onay vermesi gerekiyor. İmzayı Avrupa adına o atacak. Ama Konsey kararından önce mi, yoksa sonra mı metnin Avrupa Parlamentosu’na sunulacağı konusunda Brüksel’de henüz tam bir görüş birliği yok.

Bu noktaya gelmeden aşılması gereken başka aşamalar da var üstelik. Üye ülkelerin daimi temsilcileri ve dışişleri bakanları toplantılarında metnin tartışılması gibi. Bu süreçte, Kıbrıslı Rumların metni veto etmeyecekleri garantisini kim verebilir ki?

Türkiye’yi protokolü imzalama baskısı ile kıskaca almaya çalışanların politikaları şimdilik ters tepmiş görünüyor. İmzanın Brüksel’in de sorunu haline geldiği anlaşılıyor.

* * *

KKTC
Başbakanı Mehmet Ali Talat, geçen hafta İstanbul’daydı. Gazetemizi ziyaret etti. Papadopulos’un Kıbrıslı Türkleri kaale almadığını ve her tavrıyla ‘benim muhatabım Türkiye’dir’ mesajı vermesinden rahatsız. Papadopulos, ön kapıdan satamadığı çürük malları, arkadan dolanarak yutturmaya çalışan işportacı stili ile kendi çözümünü dayatmak peşinde.

O yüzden de, Gümrük Birliği anlaşmasıyla ilgili protokole Türkiye limanlarının Rum gemilerine açılmasında ısrarlı. Fakat Brüksel ile müzakerelerde bu konu da rafa kaldırıldı.

Türkiye adına müzakereye katılan diplomatlarımız, ‘Biz de AB ile gümrük birliği anlaşması imzaladık ama mallarımızı satacak olan iş adamlarınıza serbest dolaşım izni hálá yok’ gerekçesini göstererek bu isteği geri çevirdiler.

Şimdi düşünüyorum da, 16 Aralık gecesi, Brüksel’de sabaha kadar süren pazarlıklarda Ankara’nın, protokolü ‘AB Komisyonu ile tartıştıktan sonra’ imzalayacağı kaydını Konsey kararlarına geçirtmesi ne kadar isabetli olmuş. AKP hükümeti bu konudaki başarısını teslim etmek gerekiyor.

* * *

AKLIMIZI
karıştıran bir konu da tanıma meselesi. Türkiye, protokole Rumları Kıbrıs’ın temsilcisi olarak tanımadığı rezervini koyamayacak. Çünkü hukuken geçerli olması için karşı tarafın da kabul etmesi gerekiyor. O zaman ne yapılacak? Protokolün imzası sırasında siyasi bir açıklama ile, ‘Rum tarafının, Ada’nın tümünü temsil ettiğinin söylenemeyeceği, bunun BM’de ihtilaflı bir konu olarak kabul edildiği, zaten bu nedenle Türkiye’nin de kapsamlı çözümü desteklediği’ kayda geçirilecek.

Ankara uzun zamandır Avrupa’nın tanınmış hukukçularından bu konuda görüş alıyor.

Bir ülkeyi tanımanın siyasi irade meselesi olduğu, zorla tanıtmadan söz edilemeyeceği görüşü ağırlık kazanmış durumda. Ama Papadopulos halkına gerçekleri söylemiyor. Onun siyasi polemiklerine kapılmamak için ayrıntıları bilerek değerlendirmekte yarar var.
Yazarın Tüm Yazıları