Kıbrıs kadife boşanmaya gidiyor

Güncelleme Tarihi:

Kıbrıs kadife boşanmaya gidiyor
Oluşturulma Tarihi: Şubat 27, 2005 01:23

Pandelis Kapsis (50) Yunan basınının amiral gemisi Ta Nea’nın Genel Yayın Yönetmeni. Ekonomist. 1968 kuşağı liderlerinden, eski bir komünist... Yunan askerleri İzmir’e ayak bastığı dönemde Rumca yayınlanan Armonia gazetesinin genel yayın yönetmeninin torunu. 15 yıl önce Türk siyasetçilere kök söktüren, gazetecilikten gelme, eski Dışişleri Bakanı Yannis Kapsis’in oğlu...

‘Evde ve okulda kaybettiğimiz toprakların hikayeleriyle büyüdüm’ diye anlatıyor çoçukluk yıllarını... Ama ‘Megalo İdea’dan çok etkilenen bir kuşak olmadık’ diyor. Şimdi o, değişen Yunanistan’ın en güçlü temsilcilerinden biri... Son derece sıcak, içten ve mütevazı. Ve o kadar da cesur. Onu geçen haftasonu, Atina’da toplanan 3. Türk-Yunan Medya Konferansı’nda ilk kez tanıdım. Konferanstaki konuşmasında Yunan kamuoyundaki değişime ayna tuttu. Aslında ilk kez gelişi bile başlı başına değişimi gösteriyordu. Konferans, Yunan medyasının tabuları kırmaya ve Türk fobisinden kurtulmaya başladığını göstermesi bakımından önemliydi. Sadece Ta Nea’nın Genel Yayın Yönetmeni değil, Yunan medya dünyasının kaptan köşkünde oturan beş gazeteci daha geldi, Türkiye’den gelen gazetecilerle buluşmaya. Bunlardan biri, Kardak kayalığına bayrak diken Antenna TV’nin Genel Müdürü’ydü. Biri Devlet Televizyonu Genel Müdürü, diğer ikisi ise yıllarca Türklere ‘Barbar’ diye saldıran sağın milliyetçi gazeteleri Elefteros Tipos ve Apoyematini’nin genel yayın yönetmenleri. Ya yazarlar, muhabirler ve foto muhabirleri? Onlar çok azdı. Mehmet Ali Birand, ‘Nerede Yunanlı gazeteciler? Hafta sonumuzu bırakıp geldik. Neden salonu doldurmadılar’ diye sitem etti, haklıydı. Yunanlı gazetecilerin çoğunluğu değişime ayak uydurmakta hálá zorlanıyorlar. Bu röportaja o toplantıda karar verdik. Pandelis Kapsis’le Ta Nea’nın yeni binasındaki odasında iki saat konuştuk. Kapsis, Rumların ve Yunanlıların Kıbrıs’ta iki ayrı devlet korkusunu aştığını vurguladı. Ve Kıbrıs’taki tarihi değişime damgasını vuracak siyasi bir deyim kullandı: ‘Amicable divorce.’ Kulaklarıma inanamadım, bir kez daha sordum. Yunanistan’ın en yüksek tirajlı ve etkili gazetesinin Genel Yayın Yönetmeni Kıbrıs’ta iki ayrı devletten mi söz ediyordu? Kapsis tekrarladı: ‘Amicable divorce.’ Yani, Çeklerin ve Slovakların 1992’de Çekoslovakya Cumhuriyeti’ni tarihe gömüp ayrılma kararı almalarıyla tarihe geçen ‘Kadife Boşanma.’ Amicable divorce, aslında hukuki bir deyim. Çiftlerin anlaşarak mahkemede boşanması anlamına geliyor. Kapsis, ‘Rumlar, dostane boşanmak için ilk adımı referandumda attılar’ diyor. Genel Yayın Yönetmeni, ‘Biz gazeteciler dünyayı değiştirebileceğimizi düşünürüz ama ben buna inanmıyorum. Kendimi de o kadar güçlü görmüyorum’ diyor. Ama Ege’de beş yıldır yaşanan balayına rağmen, Kıbrıs’ta iki ayrı devletten söz etmek Yunanistan’da hálá her babayiğidin harcı değil.

Bir zamanlar bir Türk’le bir Yunanlı rastlantıyla karşılaşsa bile kıyamet kopardı. Ne değişti?

- Kıbrıs Savaşı’ndan sonraki yıllardı. Duygusal açıdan sorun çok hassastı. 1975’te bir Türk teknesi Rodos’a yanaşmaya kalktığında, Rodoslular sokaklara dökülmüş, tekne limana girememişti. Şimdi, Yunanlılar alışverişe Türkiye’ye gidiyor, kimse gürültü kopartmıyor, bu bile değişimi gösteriyor.

Atina’ya geldiğim yıllarda Türkiye’yle diyaloğu savunmak bir tabuydu. Bu tabu tümüyle yıkıldı mı?

- Siyasi açıdan hálá diyalog tabu. Hálá Türkiye’yle kıta sahanlığını müzakere edin diyen bir siyasetçi bulamazsınız. Ama biz Yunanlılar artık sorunların tartışılmasına daha açığız.

Yani siyasi diyaloğu savunmanın artık bedeli kalmadı mı diyorsunuz?

- 20 yıl önce siyasi intihar olurdu. Ama şimdi kalmadı. Şimdi siyasiler diyaloğu geliştirme yolları arıyorlar.

EGE İÇİN LAHEY KARAR VERİRSE KABUL EDERİZ

Peki, Yunan halkı Türkiye’den hálá korkuyor mu?

- Artık Türkiye’nin yarın Ege’de saldıracağını düşünmüyorlar ama kafalarının arkasında hálá bir korku var. Türkiye’de, Ege’yi paylaşmak isteyen bazı güçler olduğu fikri kafalarının bir yerinde duruyor. Yüzeyde değil ama biraz kaşırsanız, altında güvensizlik olduğunu görürsünüz. Bu yüzden, sorunları çözmemiz lazım. Bir adanın Türk mü yoksa Yunan mı olduğunu tartışmamalıyız artık. Her şey yolunda gider ve Türkiye AB üyesi olursa, tüm sorunlar çözülebilir.

Yunan hükümeti uzlaşmak için adım atma cesaretini göstermeye hazır mı?

- Yunanlı siyasetçiler hep uzlaşmaya zorlandıkları imajını yaratmaktan korktular. Bu nedenle hep bir uluslararası mahkemenin Ege’deki deniz yatağını ve sınırları saptamasını tercih ettiler. Bu yüzden uluslararası hukuka ve topluma uyan bir yöntem bulmamız gerekiyor. Mahkemeye gitmeye hazırlar ama bir uzlaşmaya dayanan bir anlaşmayı imzalamaya hazır değiller. Ege’deki deniz yatağının yüzde 80’inin Yunanistan’a ait olduğunu söylüyoruz. Eğer Lahey Adalet Divanı’na gidersek muhtemelen ‘Hayır, yüzde 60 ya da 70’i sizin’ diyecekler. Bu durumda egemenlik haklarımızdan bir bölümünü terk etmiş olacağız. Bunu bir siyasetçi yapamaz. Ama mahkeme karar verirse kabul ederiz.

Bu bir oyun değil mi? Bir taraf gel mahkemeye gidelim diyor, diğer taraf giderim ama önce prensip anlaşması yapalım diyor. Prensip olarak Türkiye’nin de, Yunanistan’ın da zayıf noktaları var.

- Bunu kabul ederim. Ama şu anda güven olmadığı için bir sınırın bir metre geriden ya da üç metre ileriden geçmesini kabul etmek imkansız. Sorunumuz aslında sorunlar değil. Güvensizlik ve imaj. Bu siyasi bir sorun, duygusal bir sorun değil.

Eski Başbakan Simitis ve Dışişleri Bakanı Papandreu sorunları çözmeye Karamanlis’ten daha mı hazırdı?

- Evet, bir paket çözümü, bu en iyi şansımız deyip, satabilirlerdi. Ama Karamanlis bu durumda değil. Eğer Simitis iktidarda kalsaydı belki de bugün sorunların çözümü için Türkiye’yle Uluslararası Lahey Adalet Divanı’na gitmiş olurduk.

Yunanistan’ın 10 mil hava sahası iddiası yıllardır, Ege’de Türk ve Yunan savaş uçaklarının ölüm dansına neden oluyor. Birçok Yunanlı, Yunanistan’ın hava sahası iddiası konusunda zayıf kaldığını ve taviz verilebileceğini söylemeye başladı. Hükümet bu görüşlere ne kadar kulak veriyor?

- Bazı profesörler de, diplomatlar da söylemeye başladı. Fazla tepki de gelmiyor. Tabii ‘Ege’de karasularımızı 12 mile çıkartma hakkımız var’ diyenler de var. Ama herkes, hava sahası da dahil kapsamlı bir çözümü kabul etmeye hazır. Kapsamlı bir çözüm altında 6 mil gibi bir şeyi kabul etmek mümkün. Önemli olan güveni sağlamak.

KARAMANLİS SİYASİ RİSKE HAZIR DEĞİL

Güveni sağlamak için ne yapmak lazım?

- Siyasi engel çıkmazsa zaman içinde güven sağlanacak..

Karamanlis, milliyetçi kiliseyle geçmişteki yakınlığı yüzünden mi hareket edemiyor?

- Kilisenin fazla engel oluşturduğunu zannetmiyorum. Başpiskopos milliyetçi ama Karamanlis’e fazla baskı yapamayacağını da biliyor, çünkü PASOK’la hiç anlaşamıyor. Karamanlis henüz siyasi risk almaya hazır değil gibi. Aşırı sağın baskısı olsa da kafasındaki temel sorunun bu olduğunu zannetmiyorum.

Yunanlılar Türkiye’nin AB üyeliğini gerçekten destekliyor mu?

- Ne diyorlar biliyor musunuz? Türkiye’yi AB’ye alalım ve bütün sorunlarımızı artık çözelim. Eğer ikili sorunlarımız AB’de çözülürse Yunanlıların yüzde 90’ı Türkiye’yi AB’de ister.

Kıbrıs AB yolunda bir engel olacak mı?

- Teorik olarak büyük bir engel olabilir ama Rumların Annan Planı’nı kabul etmeyişi, büyük direnişi gösterdi. Rumlar, örneğin bir Kıbrıslı Türk’ü cumhurbaşkanı olarak kabul etmeye hazır değiller. Kendileri yönetmek istiyorlar. Bu da kadife ayrılığın, dostane boşanmanın ilk adımı oldu. Bence Rumlar yeni sorunlar yaratabilecek yasal ve hukuki olarak karmaşık yeni bir devleti kabul etmek yerine, adil bir ayrılığı tercih ediyorlar.

Şimdi bir siyasetçi çıkıp Türkiye ile çatışmayı savunsa arkasında bir kişi bile bulamaz

Değişimdeki ilk dönüm noktası neydi?

- Kardak kriziydi. Simitis, geri adım atmış göründü. Yunanlılar kendilerini yenilgiye uğramış hissettiler. Simitis, parlamentoda krizi durdurdukları için Amerikalılara teşekkür ettiği gün, hepimiz şoke olduk. Bu Yunan siyasetinde büyük bir tabuydu. Ama bu bile, başbakanlık koltuğunu kaybetmesine yol açmadı. Yunan bayrağını Imia’dan (Kardak’tan) indirdiği halde, askeri çatışmaya girmediği için Yunanlılar Simitis’i destekledi.

Yani Yunanlılar artık savaş istemiyor...

- Bırakın büyük savaşı, küçük bir askeri çatışma bile istemiyorlar. Barış istiyorlar. Günlük yaşantılarını iyileştirmek istiyorlar. Bu nedenle Papandreu halktan destek aldı. Şimdi bir siyasetçi çıkıp Türkiye’yle çatışmayı savunsa arkasında bir kişi bile bulamaz.

Ya Öcalan krizi? İkinci kilometre taşı mı?

- Evet, Yunan halkı kendisini aşağılanmış hissetti ama Öcalan ya da başka bir şey için Türkiye’yle çatışmaya girmek isteyen tek bir kişi bile yoktu. Pangalos, ‘Öcalan’ı Yunanistan’dan atmaya çalıştım’ dediği zaman herkes destekledi. Olay, Yunan hükümetine ilişkileri normalleştirme fırsatı verdi. Papandreu da Dışişleri Bakanı olunca yolu açtı.

TA NEA

Yunanistan’ın Hürriyet’i

75 yıllık, merkez solda günlük gazete. En yüksek tirajlı ve etkili olduğu için Yunanistan’ın Hürriyet’i deniyor. Ama Ta Nea’nın da bütün Yunan gazeteleri gibi tiraj sorunu var. Hafta içinde ancak 80 bin satabiliyor. Bu rakam, 1990’lardaki tirajının yarısı. Pandelis Kapsis, ‘Babam Ta Nea’nın başındayken 160-170 satıyorlardı’ diyor. Ta Nea yeni okuyucu kazanma yolları arayışı içinde. Kitap, ansiklopedi, CD, DVD veriyor.

Yunanlılar Türkiye’nin üç yüzü olduğunu düşünüyor

Yunanlıların kafasında nasıl bir Türk imajı var?

- Türkiye’nin üç yüzü olduğunu düşünüyorlar. Birincisi Kendilerine yakın gördükleri, Avrupa kökenli, liberal Türkler. İkincisi Patrikhane’ye saldıran ve tehdit diye gördükleri milliyetçiler. Son olarak da radikal İslam’la flört eden Anadolu’daki büyük çoğunluk. Türkiye’yi İslam’la eşdeğer tutmuyoruz ama kafalarında Yol filminin imajı hálá duruyor. Yunanlılar Türklerle karşılaştıkları zaman yaklaşmaya hazırlar. Türkiye’yi tanımaya şimdi daha fazla açıklar.

Türk - Yunan sorununu önemli görenler yüzde on çıktı, on yıl önce bu oran yüzde 60 olurdu

Yunanlılar artık ekonomik kalkınmayı ve yaşantılarını bozacak bir kriz istemiyorlar. ‘Sorunlar olduğu gibi kalsın, sonra çözüm bulunur’ diyorlar. Bir kamuoyu yoklaması yaptırdık. Yunanlıların sadece yüzde 10’u Türk-Yunan sorunlarını en önemli sorunlar arasında görüyor. 10 yıl önce bu oran yüzde 60 olurdu. Kuşkusuz bunda Yorgos Papandreu da büyük rol oynadı.

Pandelis Kapsis, Yunan askerlerinin İzmir’i işgali sırasında İzmir’de yayınlanmakta olan Armonia gazetesinin genel yayın yönetmeninin torunu. Türklere kök söktüren eski dışişleri bakan yardımcısı Yannis Kapsis’in oğlu. ‘Kaybolan topraklarımız’ hikayeleri ve ‘megalo idea’ konuşmaları ile büyümüş. Ama şimdi o, değişen Yunanistan’ın güçlü bir sesi...
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!