Kıbrıs için aba altından sopa

Ferai TINÇ
Haberin Devamı

Tanıtma broşüründe adres belirten satırlar: ‘‘Troutbeck New York'tan sadece iki saat uzaklıkta ve ulaşılması çok kolay'' diye başlıyor. 15 satırlık yol tarifinden sonra paragraf şöyle bitiyor:‘‘Kaybolursanız bizi telefonla arayın!''

Küçük Ada'nın iki büyük adamı, zaman ve mekan sınırları belirsiz bu büyük kıtanın işte bu en ‘‘kayıp'' köşesinde ‘‘saplantılardan arındırma'' terapisine tabi tutuluyor.

Kendileriyle ve birbirleriyle başbaşa bırakılıyor. ‘‘Eşit muamele mi istiyorsunuz? İşte size eşit muamele!'' deniyor.

Ve BM Genel Sekreteri, Güvenlik Konseyi, Amerika, Avrupa, Rusya, Kıbrıs Özel Temsilcileri, Türk ve Yunan heyetleri, kendi danışmanları, uluslararası basın mesuplarının hazır bulunduğu açılışta herkese siyah deri koltuklar verilirken onlar diğerlerinden farklı ‘‘kırmızı koltuklara'' oturtuluyor.

Adı üzerinde kırmızı koltuk, oturana‘‘terlemeye hazır ol'' mesajı gönderiyor. Sanık koltuğunu anımsatıyor.

Troutbeck seçimi de ilginç. Yüzyıl başlarında Amerikalı liberal entelektüellerin birlikte tartışıp fikir üretme yeri olarak seçtikleri bu mekan şimdi varlıklı genç çiftlerin düğün ve balayı tercihlerinde birinci sırayı alıyor.

Troutbeck Maratonu'nun her ayrıntısında usta psikologların da görev almış olabileceği geliyor insanın aklına.

* * *

Liderlerin doğal çevrelerinden soyutlanmaları, kırmızı koltuklar, mutlu son çağrışımları ile ‘‘bilinç değiştirme'' ortamı hazırlanırken, Nat King Cole sesli BM Genel Sekreteri Kofi Annan da en kadife, en yumuşak perdeden okuduğu açılış konuşmasında okları hedefe gönderiyor.

Annan'ın satır aralarından kâh uyarı, kâh tehdit okunuyor.

Kofi Annan, ‘‘Kıbrıs sorununa barış arayışı çok uzun sürdü'' diyor.

‘‘Otuzüç yıl, dört ay BM çözüm için boşuna uğraştı'' diyor.

‘‘13 özel temsilci görev aldı. Üç ay için Ada'ya gönderilen barış gücü 33 yıl kaldı. Yılda 50 milyon dolar harcandı. 168 barış gücü görevlisi Kıbrıs'ta barış için en yüksek ücreti ödedi. Çabalar boşa gitti'' diyor.

Bunları saydıktan sonra da ‘‘Bir fırsatın daha kaçırıldığını Güvenlik Konseyi'ne rapor etmek istemiyorum'' sözleriyle Denktaş ve Kipriyanu'nun önüne Güvenlik Konseyi tehdidini koyuyor.

‘‘Yaptırım'' silahının ucunu gösteriyor.

Ardından de kesin bir ifadeyle ekliyor: ‘‘Bu durum böyle devam edemez. Bu görüşmeler de başarısızlığa uğrarsa geçen yıllardakine göre çok daha vahim sonuçlar doğuracak!''

* * *

Bu sözler, yıl sonuna kadar iki buluşmayla (Cenevre, sonra yine New York) devam edecek olan süreçte barış umudu doğmazsa, taraflardan birinin ya da ikisinin suçlu ilan edileceği anlamına geliyor.

‘‘Cezalandırma'' iması yapılıyor.

Sihirli çözümler üstadı Holbrooke'un sahneye girmesi de işte tam bu noktada planlanıyor.

Veriler alt alta sıralandığında, Kıbrıs'ta çözüm için bu kez ciddi biçimde düğmeye basıldığı ortaya çıkıyor. Troutbeck ile birlikte ‘‘Suçluyu tespit'' dönemi başlıyor.

Bu mahkemenin sanık sıralarında Türkiye ve Yunanistan'a da yer ayrılıyor.

Artık taraflara, çıkarlarını korumak için en akıllı rolü tribünlere oynamak kalıyor.

Yazarın Tüm Yazıları