Sürprizlere hazır olun

Güncelleme Tarihi:

Sürprizlere hazır olun
Oluşturulma Tarihi: Temmuz 14, 2013 00:00

Alman Merck Filarmoni Orkestrası, 16 Temmuz’da İstanbul Caz Festivali’ne ‘Savoy’da Çay Vakti’ adlı özel bir konserle katılıyor.

Haberin Devamı

Orkestranın şefi Wolfgang Heinzel; “Klasik ve caz dinleyicileri için sürprizler içeren bir program hazırladık” diyor. Almanya, 133 orkestrası, 89 operası, konser salonları, eğitim kurumlarıyla Avrupa’da klasik müziğin kalesi. Bu zenginliğin içinde özel orkestraların önemli yeri var. İlaç-kimya firması Merck’in 70 kişilik orkestrası da 1966’dan bu yana yılda 30’a yakın konserle ülkesinin ses zenginliğine katkıda bulunuyor. Firmanın müziksever personelince kurulan orkestrada bugün ağırlık profesyonel müzikçilerde. Merck Filarmoni, geniş barok çağ repertuvarıyla tanınıyor. Her 10 konserinden 3’ünde ise sadece klasik-caz karışımından oluşan özel bir repertuvar sunuyor. “Bu sayede klasik dışındaki türleri dinleyen müzikseverlere, özellikle de gençlere ulaşıyoruz. Klasik müziğe yeni dinleyiciler kazandırıyoruz” diyor geçen hafta Darmstadt kentinden telefonla konuştuğumuz orkestra şefi Wolfgang Heinzel.

MÜZİKAL ÇÖPÇATAN

Merck Filarmoni’nin popüler müzik türleri arasında caza yönelmesinin başlıca nedeni şefi. Opera şefi ve besteci olarak tanınan Heinzel, aynı zamanda caz piyanisti. Videolarını You Tube’da da izleyebileceğiniz Opera Swing Dörtlüsü adlı bir grubu var. Tanınmış eserleri caz üslubuyla bas, klarnet, davul, piyanoya uyarlıyor. Yani müzikal çöpçatanlık yapıyor. Kimi zaman içine mizah katıyor. “Çocukluğumdan bu yana klasiğin yanı sıra caza da tutkuyla bağlıyım. 10 yıl önce Merck’in şefliğini üstlendiğimde fark yaratıp çok daha geniş bir repertuvarı başarıyla icra eden orkestra yaratmaya karar verdim. Merck’in üyeleri baroktan caza tüm türleri iyi çalmak zorunda...”
Orkestra, klasik repertuvardan çıkıp cazın dünyasına girdiğinde özgün bir üslup sergiliyor. Heinzel, klasik caz icra etmediklerini özellikle vurguluyor. “Yaptığım düzenlemelerde caz unsurlarını kullanıyorum. Caz dinleyicileri caz tarihine geçmiş eserlerden unsurlar duyuyor. Aynı konserlerde klasik eserleri de caz yaklaşımıyla sunuyoruz. Sonuç olarak bu ne caz ne de klasik. Özel bir karışım, fussion...”
Peki, bu karışımı fanatik klasik müzik dinleyicileri, eleştirmenler nasıl karşılıyor? Tepki göstermiyorlar mı, yeni dinleyici kazanmaya çalışırken eldekiler kaçmıyor mu? “İyi icra ettiğiniz sürece her tür müziği dinletirsiniz” diyor Heinzel gülerek. “Tabii ki biz Alman romantik ve klasik çağ eserlerini en iyi şekilde icra etmek üzere kurulmuş bir orkestrayız. Mozart’tan Mahler’e dönem bestecilerin eserlerine öncelik veririz. Barok repertuvarı da seslendiririz. Bizi bu icralarımızla tanıyan dinleyicilerimiz, klasik dışındaki repertuvarımızı da heyecanla kucaklıyor...”

KEREM GÖRSEV’DEN ÜÇLÜSÜYLE 3 PARÇA

Heinzel, caz ile klasiği harmanladığı düzenlemelerini 2008’de ‘Savoy’da Çay Vakti2 adlı albümde topladı. Coviello Classics’in yayımladığı CD’de Opera Swing Dörtlüsü ve Merck Filarmoni, sürpriz bağlantılarla iki farklı müzik türü arasında yolculuk yapıyor. Mozart’ın ‘Figaro’nun Düğünü’, Rossini’nin ‘Sevil Berberi’, Paul Desmond’un ‘Take Five’ına, Gershwin’in ‘It’s wonderful’una açılıyor. Orkestra ve dörtlü İstanbul’a bu programla geliyor. Konsere Kerem Görsev de üçlüsüyle katılacak. Yeni yayımlanan ‘To Bill Evans2 albümünden iki parçayı üçlüsüyle seslendirecek. Daha sonra yeni bestesi ‘V8’i üçlüsü ve orkestra eşliğinde yorumlayacak.
“Caz dinleyicisine alışık olmadığı bir konser sunacağız” diyor Heinzel. “Repertuvar kadar üslubumuz da pek çok sürpriz içeriyor. Merck Filarmoni’nin İstanbullularla ilk buluşmasının bir caz festivali vesilesiyle olması, bu kadar sürprizli bir program sunabilmesi benim için başlı başına bir sevinç vesilesi...”

Haberin Devamı

Caz ile klasik arasındaki duvarlar ortadan kalktı

1960’larda çağdaş klasik müzik ağırlıklı olarak zekâ işiydi. Duygulara pek yer yoktu. Piyano, orkestra şefliği, kompozisyon eğitimi aldığım yıllarda bu eksikliği fark etmiştim. Aynı dönemin cazına baktığınızda tekniğin yanı sıra duyguyu, tutkuyu da hissediyorsunuz. Piyanist Horowitz, Art Tatum’u dinledikten sonra “Tanrım, iyi ki caz çalıyor, yoksa işim çok zordu” demişti. Cazcı Benny Goodman, Mozart’ın klarnet konçertosunu çaldığında da takdir toplamıştı. Paul Desmond’un doğaçlamalarında Bach’ı duyabilirsiniz. Pek çok caz ustası, klasik müzik konusunda da çok bilgiliydi. Son yıllarda caz yeni müzikçiler sayesinde teknik olarak çok gelişti. Doğaçlama zenginliği de buna katılınca cazın niteliği daha da yükseldi. Artık caz ile klasik müzik birbirine rakip, birbirine düşmanca bakan müzik kategorileri değil. 

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!