Kendimin en iyi versiyonu olmaya çalışıyorum

Güncelleme Tarihi:

Kendimin en iyi versiyonu olmaya çalışıyorum
Oluşturulma Tarihi: Ocak 13, 2018 12:23

Sadece oyunculuğuyla değil sinema dünyasına yaptığı katkılarla da her dönemin en çok sevilen yıldızlarından biri olan Denzel Washington, Los Angeles’ta Barbaros Tapan’ın sorularını yanıtladı. İki Oscar’lı oyuncu, hem “Roman J Israel, Esq.” adlı yeni filmini hem de kariyerine dair merak edilenleri anlattı.

Haberin Devamı

◊ Son filminiz “Roman J Israel, Esq.” ilk kez Toronto Film Festivali’nde gösterildi. Siz filme adını veren karakteri canlandırıyorsunuz. İlginç bir adam Roman sanırım...
- Evet, zaten ben de senaryoyu okuduktan sonra “Bu ilginç adamı oynamak istiyorum” dedim. Aslında araştırma yaptıkça, Roman’ın ilginçlikten öte sorunlu bir insan olduğunu anladım.

◊ Neydi sizce sorunu?
- Hikayeyi okuduktan sonra karakteri daha iyi anlatabilmek için sorgulamaya başladım. Neden bu adam kendini ifade edemiyor? Neden avukat olduğu halde hep arka planda? Neden başını belaya sokuyor? Neden yalnız? Bu sorular beni Asperger Sendromu’na götürdü. Bu hastalığı araştırdıkça, Roman’ı daha iyi anladım.

AVUKATLAR DA İYİ BİRER OYUNCU

◊ Bu sizin oynadığınız ilk avukat rolü değil. “Philadelphia”daki performansınız da müthişti. Ben avukatların da bir nevi oyunculuk yaptığına inanıyorum, siz ne düşünüyorsunuz?
- “Philadelphia”yı çekerken avukatlarla çok fazla zaman geçirdim. Carl Douglas isimli genç bir avukat eğitmenim vardı, ondan oyunculuk hakkında çok şey öğrendim. Avukatlar hem müşterilerine, hem hakime hem de tanıklara karşı ikna edici olmalılar. Mesela kürsüde düzgün görünümlü, iyi konuşan bir şahitleri varsa, avukatlar jürinin önünü kapatmadan kenarda dururlarmış.
Eğer tam tersi ise, jürinin görüş açısını kapatacak, şahidi görmelerini engelleyecek şekilde dururlarmış. Konuşma tarzları, giyinmeleri, ifadeleri etkileyici ve inandırıcı olmak zorunda. O yüzden evet, avukatlar da iyi birer oyuncu.

◊ Filmde Roman, para bulunca hayal ettiği şeyleri gerçeğe dönüştürüyor. Siz, maddi durumunuzun bu kadar iyi olmadığı zamanlarda nelere sahip olmayı hayal ediyordunuz?
- 5’inci sınıftayken sanata saygı dersi almıştım. Salvador Dali’den Modigliani’ye, Van Gogh’a kadar birçok sanatçıyı hayranlıkla okudum. Kendi kendime “Bir gün param olduğunda Van Gogh eseri satın alacağım” demiştim. Gerçi hâlâ alamadım! (Gülüyor) Güzel bir koleksiyonum var ama bir Van Gogh’um yok maalesef...

Haberin Devamı

Kendimin en iyi versiyonu olmaya çalışıyorum



ANNEM “HAYATI BASİT YAŞA” DERDİ

◊ Roman, ilk iş olarak panoramik manzaralı bir penthouse daire kiralıyor ve “Bu duruma kolay alışabilirim!” diyor. Sizin ilk lüksünüz neydi?
- Gerçek bir hikaye anlatacağım... İlk filmim “Wilma”ydı. Haftada 1200 dolar kazanıyorum, zenginim. Ama harcırah denilen şeyin varlığından bile haberdar değilim. Muhasebeci geldi, ekstra para verdi. Parayı aldım, bir şey söylemiyorum ama içimden “Hata yaptılar, farkına vardıklarında parayı geri isteyecekler” diyorum. Bir hafta geçti, iki hafta geçti, harcamadan bekliyorum. Kimse parayı geri istemiyor! Aksine muhasebeci ekstra para vermeye devam ediyor. Diğer oyunculara sordum ve harcırahın ne olduğunu öğrendim. Bu benim ilk lüksüm oldu. Çok iyi hatırlıyorum “Haftalığımı harcamadan bu parayla yaşayabilirim, ne harika bir iş!” diye düşündüğümü.

◊ Bence Roman, istekleri ve hırsları hakkında kendine karşı dürüst davranmıyor. Sizin kendiniz hakkında hiç böyle hissettiğiniz oldu mu?
- Aslında yaşarken hissetmiyorsun da daha sonradan farkına varıyorsun birçok şeyin. Onun adı da “deneyim” oluyor sanırım.
Annem her zaman “Denzel, basit tut” derdi. 40 yılımı aldı ne demek istediğini anlamak. “İhtiyacın olmayan hiçbir şeyi hayatında tutma, bu hayatı basit yaşa” derdi. 2002’de “Training Day”le Oscar kazandığımda yaptığım konuşmada şöyle demiştim: “Oyunculuğa başladığımda dünyanın en iyi oyuncusu olacağım derdim ama hayat bana en iyi diye bir kavram olmadığını öğretti.” Artık kendimin en iyi versiyonu olmaya çalışıyorum. Ayrıca hayat başkalarının daha iyi olması için onlara yardım etmem gerektiğini de öğretti. Hayatla aram iyi... Hâlâ bir Van Gogh’um yok ama iyiyim. (Gülüyor) Kendime karşı dürüst olma konusuna gelirsek... Geçen sene Viola (Davis) benim filmimle (Fences) Oscar kazandığında benden mutlusu yoktu. 15-20 yıl önce bu durum olsaydı yine mutlu olurdum ama eminim “Neden sahnedeki ben değilim?” derdim.

◊ Hayatınızın dönüm noktası neydi?
- Başarısız bir öğrenci olduğum için okuldan uzaklaştırıldım. Daha doğrusu bir sömestr boyunca okula gitmemi istemediler. Sonra dönmeye hak kazanınca, okulda oyunculuk dersleri almaya başladım. 1974’te 1.7 not ortalama ile uzaklaştırılan ben, 1975’te Eugene O’Neill’ın “The Emperor Jones”unu oynayan öğrencisi oldum.

Haberin Devamı

ARTIK HER ŞEYİN FARKINDAYIZ

◊ Hollywood’da cinsel tacize karşı başlatılan kadın hareketi hakkında neler düşünüyorsunuz?
- Karanlıkta bulunan her şey günün birinde gün yüzüne çıkar. Umarım şimdinin çocukları 20 yıl sonra, bugün yaşananları unutmaz ve gerekli dersleri çıkarır. Yaşananların açığa çıkması çok önemliydi, şimdi hepimiz her şeyin farkındayız. Farkında olmamız gereken bir diğer şey de, bunların sadece bizim sektörümüzde yaşanmadığı.
Karmaşık bir durum, çözümü de basit değil. Artık ep birlikte bir çıkış yolu bulmaya çabalamalıyız.

MiLYONLARCA DOLAR DAĞITTIM

◊ Tiyatro, sinema, yönetmenlik, yapımcılık, drama koçluğu... Sektörün her alanında var olan bir isimsiniz. Peki özel yaşamınızda hayatın neresindesiniz?
- Hayatım artık ihtiyacı olanlara hizmet etmekten ibaret. Sadece özel hayatımda değil, meslek hayatımda da aynı şey geçerli. Bu son filmi yaparken yönetmenimizle harika vakit geçirdim. Dan Gilroy maneviyatı çok yüksek bir adam. Filmi izleyenlere mesajım; Roman Israel’leri ezmeyin, onlarla dalga geçmeyin. İnsanların eksiklerini görmek, birbirimizi parçalara ayırmak çok kolay. Peki el uzatmak, destek olmak neden bu kadar zor? Hadi diyelim hiçbir şey yapamıyorsun, o zaman yargılama. Denemek zor değil inanın...

◊ Çok fazla yardım yaptığınızı biliyorum, neden bunlar hakkında konuşmak istemiyorsunuz?
- Yaptıklarım hakkında konuşmak hiç ilgimi çekmiyor. Konuşmak yerine eylemden yanayım.

◊ Neler yapıyorsunuz? Yardım dernekleriniz mi var?
- Onlar da var... Neler mi yapıyorum? Milyonlarca milyonlarca dolar dağıttım, dağıtmaya devam ediyorum. Kiliseler, okullar, erkek ve kız yurtları yaptırdım. Bunlar bir tarafa, maddi tarafı geçelim. İyi örnek olmak istiyorum, iyi insan olmak istiyorum, kendimin en iyi versiyonu olmak istiyorum.

◊ Son sorum; ortak tutkumuz Lakers’a dair. Nasıl görüyorsunuz takımı?
- Artık iyi ellere emanetiz. Magic Johnson her kademede kazanan başarılı bir adam. Dodger’da yaptıklarını biliyorsun... İyi yoldalar, çok genç bir takım. Onları yönlendirecek deneyimli bir oyuncu hâlâ yok ama gelecekleri parlak. Sadece biraz daha zaman lazım.

BAKMADAN GEÇME!