Kemal Abi’ye karşı Cemal Abi’yi aramak

AH Cemal Süreya ah!

Bir bilsen ne çok arıyoruz bugünlerde seni.

Keşke hayatta olsaydın.

Keşke yaşayıp bugünlere erişseydin.

Keşke hepimiz gibi sen de Kemal Abi olgusuyla tanışsaydın.

Ve o fosforlu kaleminle şöyle dört başı mamur ve artistik bir Kemal Abi portresi çizseydin bizlere.

Ey "Türkiye’nin en baba portre yazarı"!

Ey imgeyi gözünden vuran şair!

Sen yoksun ve bak, portre yazma işi bizim gibi "müptediler"in eline kaldı.

Senden aldığımız derslerin etkisiyle bir şeyler karalıyoruz.

Ama yapabildiğimiz şimdilik "İki villanın yıkılması"na mütevazı bir katkıdan ibarettir.

Yani.

Ancak "Tamam kardeşim. Yıkıyorum o iki villayı" dedirtebildik.

Başka?

Başka da bir şey yok.

Daha sırada "pastörize yumurta" işi var ki, o alanda henüz herhangi bir varlık gösterebilmiş değiliz.

Ama sen olsaydın böyle mi olurdu?

Hedefi büyük tutar ve adama "Dünya malı da neymiş" dedirtirdin.

***

Ah Cemal Süreya ah!

Bilmem hatırlar mısın?

Hani 1989 yılında Turgut Özal’a tuhaf ve matrak bir intihar önerisinde bulunmuştun.

Kocaman harflerle "Turgut Özal’a Birlikte İntihar Önerisi" başlığıyla şu metni kaleme almıştın:

Ülkemizi sizden,

Sizi de kendi özel sıkıntılarınızdan

Kurtarmak için

Arkadaşım Muzaffer Buyrukçu’yla,

Bir önerimiz var:

İntihar etmelisiniz!

Ben ve Buyrukçu bu konuda,

Dostça omuz veriyoruz size.

Gelin, halkın önünde,

Üçümüz birlikte intihar edelim.

Yer: Kadıköy eski iskelesinin önü.

Gününü ve saatini siz saptayın.

Ülkemiz sizden kurtulsun,

Biz de bir işe yaramış olalım

Cemal Süreya


Bu acayip sıkı öneriye Özal’dan cevap gelmemişti.

Büyük bir sessizlikle karşılamıştı Özal öneriyi.

Mahkemeye bile gitmemişti.

Ancak...

Senin bu teklifinin yayınlanmasının ardından Özal’ın bir daha Kadıköy’deki eski iskelenin yakınından bile geçmediği bir şehir efsanesi olarak anlatılmıştı.

***

Ah Cemal Süreya ah!

Sen yoksun ve bugün "Kemal Abi’siz bir Türkiye" için kendini feda edebilecek herhangi bir ademoğlu çıkabilmiş değil.

Bırak birlikte intihar önerisini filan...

Çok daha az cesaret gerektirecek bir öneri bile zuhur etmedi geniş ve muazzam piyasamızdan.

Mesela...

"Kemal Abi’ye birlikte bir kıyı kasabasına yerleşme önerisi" başlıklı sıfır riskli bir metin bile yayınlanamadı henüz.

Oysa sen olsaydın böyle mi olurdu?

Öyle bir çıkış yapardın ki o çıkışın etkisinde kalan Kemal Abi en az iki sene uzlete çekilip dem tutar ve de ney üflerdi.

İçki kültürü müthişmiş

"VATANDAŞ", TRT’de "Çoksesli koro" müdürü olarak görev yapıyor.

Bir gün Pavarotti dinleyen arkadaşlarına, "Kesin lan şu gavur müziğini! Siz vatan haini misiniz?" filan diye posta koyuyor. Ya da böyle yaptığı iddia ediliyor.

"Vatandaş", bu suçlamadan yırtmak ve adını temize çıkarmak için Akşam Gazetesi’ne bir açıklama yapmış.

Ancak...

"Ben öyle bir şey demedim" ya da "Dedim ama sinirliydim" filan türünden bir şeyler söyleyeceğine tutmuş, şu açıklamaları yapmış:

Büyük dedem İtalyan’dır.

İçki kültürüm müthiştir.

Nietzsche’yi benden iyi bilen yok.

Ayrıca...

İçki sofrasında çekilmiş bir fotoğrafını takdim etmiş bir kurtuluş beratı gibi.

Aklı sıra böylece "Türkü dinleyen geri kafalı bir adam" olmaktan kurtulmuş oluyor.

Oysa...

Büyük dedesi İtalyan olsa da, Nietzsche’yi sular seller gibi yutsa da, içki kültürü müthiş olsa da densiz yine densizdir.

İşte bunu bilmiyor.
Yazarın Tüm Yazıları