Yüzer halk lokantası

Güncelleme Tarihi:

Yüzer halk lokantası
Oluşturulma Tarihi: Mart 20, 2000 00:00

Haberin Devamı

Üsküdar'a uğradığınızda sahilde sıralanmış sandal-balık lokantalarından birine girin. Hafif bir sallantı, en geç iki dakikada servis ve muşamba masalarda balıktan farklı bir tad alacaksınız.

Üsküdar'dasınız. Canınız şöyle mis gibi kızarmış, yanında soğanı, yeşil salatası, domatesi, bol limonuyla balık çekti. Ama cebinizde fazla paranız da yok. O zaman sizi, Üsküdar-Salacak arasında sıralanmış sandal-balık lokantalarından birine alalım.

Küçük bir balıkçı sandalı. Üstü brandayla kaplanmış. Çalan arabesk müziğin kaynağı tavana kalın iplerle sıkı sıkı bağlanmış teyp. Kasetteki ses, ‘‘Yetiş ya Muhammed, yetiş ya Ali...’’ diye bağırıyor.

Sandalın ön tarafına ızgara kurulmuş, hemen yanında da salatayla dolu masa. Izgaranın başında iki kişi. Daha önceden hafif pişirilmiş ithal uskumruları kızartıyorlar. Bir yandan da ortadan ikiye ayrılmış ekmekleri ızgaraya koyuyorlar, ısınması için. Elinde beyaz porselen tabaklarla üçüncü kişi yanaşıyor ızgaranın yanına. Tabaklar önce yeşil salata, soğan, domates, limonla donatılıyor, sonra da kızarmış uskumru geliyor tabağa. Artık balık tabakları masalara servis edilmeye hazır.

Porsiyonu 600 bin lira

Arka tarafa da küçük tahta masalar sıralanmış. Masaların üstü mavi muşambayla kaplı. Her masanın üstüne küçük yapma çiçekler konulmuş. Hemen önlerinde de hasır tabureler. İştahlı gözlerle uskumru tabağını bekleyen Mehmet Sarmış'a yanaşıyoruz.

‘‘Sahilde dolaşırken burası gözüme çarptı. Karnım da acıkmıştı. Bir gireyim, dedim.’’

Fiyatları nasıl bulduğunu soruyoruz.

‘‘Bilmiyorum. İlk defa geldim.’’

Sandalda balık yemek, yeşil salatası, domatesi, limonu, soğanı, ekmeğiyle 600 bin lira.

‘‘İyi öyleyse’’ diyor.

Mehmet Sarmış yemeğini yerken, biz de yan masaya uzanıyoruz. Sarışın, iki giyimli bir kadın dikkatimizi çekiyor. Bakımlı tarnaklarıyla balığı kılçığından ayırıyor.

‘‘Afiyet olsun, nasıl balıklar?’’

‘‘Türkçe az konuşuyor ben.’’

Balık lokantaları pahalı

Adını vremek istemeyen turist kadın, karşısında oturan arkadaşıyla birlikte yiyor balığını. İki yıldır geliyorlarmış buraya. Kazakistan'dan geldiklerini, Laleli'de turizmle uğraştıklarını anlatıyorlar. Balık lokantalarını pahalı buldukları için sandal lokantaların mudavimi olmuşlar. Türk insanını sıcak, balığı lezzetli buluyorlar.

Konuşurken biri kalkıyor. ‘‘Biraz midesi bulanmış da’’ diyor arkadaşı. Haklı. Çünkü sandal beşik gibi sallanıyor. Sandalda midesi bulananlar için dışarıya da birkaç masa konmuş. Ancak bugün hava yağmurlu olduğu için, dışarıdaki masalara rağbet yok.

Bu sırada çocuklu bir aile geliyor sandala. Orhan, sandala inmelerine yardımcı oluyor. Asıl görevi, ‘‘Balık ekmek, balık ekmek’’ diye bağırarak sandala müşteri çekmek.

Sandal lokantada altı kişi çalışıyor. Izgaranın başında duran Cahit Özkeçeciler beş altı yıldır bu işi yapıyormuş. ‘‘Sabah on, gece oniki. Buradan altı aile geçimini sağlıyor’’ diyor. ‘‘Ekmek paramızı çıkarıyoruz. Okumadım. Başka bir iş de tutamadım. Bizim gibi insanlar toplumdan dışlanıyor. Aman sen de kötü bir şeyler yapız başımızı belaya sokma.’’

Bir nevi hizmet

Deniz kirliliğinden açılıyor söz. Zaman zaman gündeme gelen balık zehirlenmeleri onların işini aksatmıyormuş. İsmet, ‘‘Burada olmaz öyle şey. Beş senedir buradayım, tek kötü olay geçmedi başımızdan’’ diyor. ‘‘Bir nevi halka hizmet veriyoruz. Parası çok olan da az olan da gelir buraya. Fiyatlar pek değişmez. Garipler gelir, fazla para vermeden karnını doyurur.’’ Günde kaç kişinin geldiğini soruyoruz. Aytekin ‘‘200-300 kişi diyor.

Geldiğimiz gibi, Orhan'ın yardımıyla çıkıyoruz lokantadan. Arkamızdan bağırıyor:

‘‘Bir dahaki sefere de balık yemeye gelin.’’

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!