Yüz liraya aldığınız hediye beğenilmese bile değeri hâlâ 100 lira mıdır

Güncelleme Tarihi:

Yüz liraya aldığınız hediye beğenilmese bile değeri hâlâ 100 lira mıdır
Oluşturulma Tarihi: Kasım 21, 2009 00:00

Önümüz bayram, ardından yılbaşı geliyor. Bayramlarda ve yılbaşlarında, daha doğrusu her fırsatta hediye almaktan, vermekten hoşlanan biriyseniz, sizi yeni bir tartışmadan haberdar etmek isterim. Hediye almak, onun için harcadığınız paranın değer kaybetmesine neden olur mu?

Dün gösterime giren filmlerden biri de A Christmas Carol (Noel Şarkısı). Charles Dickens’ın 1843 tarihli romanı. Bugüne kadar pek çok kez filme alındı.
Ebenezer Scrooge da, bu romanın ana karakteri. Cimri, aksi, taş kalpli, Noel’i ve mutluluğu çağrıştıran her şeyi küçümseyen bir adam.
Tam 166 yaşındaki bu huysuz karakter, bu ay yeni bir kitaba ilham verdi.
Scroogenomics, bir roman değil, ekonomi kitabı. Yazarı Joel Waldfogel de Pennsylvania Üniversitesi’nde profesör. Dünya Bankası’na danışmanlık yapmış bir isim.
Waldfogel bu ay, tam da Noel öncesinde yeni bir tezle ortaya çıktı; hediye almanın paraya değer kaybettirmekten başka bir işe yaramadığını öne sürdü.
Ona göre, insanlar birbirlerine hediye almayı bıraksa, dünya daha iyi bir yer olacak. Hesabına göre her yıl Noel’de, dünyada 15 milyar pound, yani yaklaşık 38 milyar lira boşa harcanıyor.
Kafama takılmadı değil; bizim ekonomistler televizyonda “Alın verin, ekonomiye can verin” diye bas bas bağırırken, Mister Waldfogel ne yapmaya çalışıyor diye.

O, ekonomide kendine göre bir alt dal yaratmış: Scroogenomics. Yani hepimiz birer Ebenezer Scrooge olsak, hayat bayram olacak ama o bayramda aman ha, hiç hediye alınmayacak.
İlk başta kulağa sevimsiz geliyor. Yılbaşında, Sevgililer Günü’nde, bayramlarda, tüm özel günlerde kocaman fiyonklu renkli paketlerle kimse karşınıza dikilmeyecek. Siz herkese hediye alma telaşıyla çarşı pazara kendinizi atmayacaksınız.
Ama meseleye bir de şuradan bakın; bugüne kadar kaç kere, hiç beğenmediğiniz bir hediyenin paketini açtığınızda sırf karşınızdaki kırılmasın diye rol yapmak zorunda kaldınız?
İtiraf edin, hele bir de yılbaşıysa, o hediyeyi gerisin geri paketleyerek başkasına verdiğiniz de oldu değil mi?
Peki ya yeni evlenen çifte gelen 7 kahve fincanı, 4 borcam takımına ne demeli? Ya o çirkin, ne yapacağınızı bilemediğiniz vazolar?
İşte zaten Waldfogel’in tezi bu noktada devreye giriyor.

Hediye tamamen karşınızdakinin duygusal tatminine endeksli bir şey.
Siz 100 liralık bir hediye kazak alıyorsunuz, verdiğiniz kişi beğenmiyor. Büyük ölçüde beğenmediğinden, kafasında ona aldığınızın altında bir değer biçiyor. Diyelim ki 70 lira. Bu durumda siz 30 lirayı sokağa atmış oluyorsunuz.
İşte size paranın değer kaybetmesi.
Tabii hediyeyi alan kişinin iyi kötü kazağı giydiğini varsayıyoruz. Başkasına verdiğini veya dolabın en dip köşesine attığını düşünürsek, sizin 100 lira olduğu gibi havaya uçuyor.
Bakın şimdi aklıma geldi; markalı hediye merakı belki de buradan kaynaklanıyordur. Kimsenin bunun teorisini yaptığını sanmıyorum, ama içgüdüsel bir şekilde aldığımızın gerçek değerini karşımızdakine bir şekilde söyleyebilmek için markaları tercih ediyor olabiliriz.

Waldfogel’e göre, parayı çarçur etmekten kaçınmanın birkaç yolu var. Ya hediye alacağınız kişiyi çok iyi tanıyor olacak ve gerçekten ihtiyaç duyduğundan emin olduğunuz bir şeyi satın alacaksınız, ya da hediye çeki vereceksiniz. Hediye çekiyle seçimini kendisi yapacağından, sorun ortadan kalkacak.
Tabii bu ikinci alternatif milletçe bizi bozar. Ya da şahsen tercih ettiğim bir yöntem değil. Hediyenin fiyatı söylenmez diye biliyorum ben. Bir de, hadi arkadaşlar filan neyse de, insan dedesine doğum gününde hediye çeki vermez ki yahu.

Elbette ülkesinde de kitabı yayınlandıktan sonra Waldfogel’i eleştirenler olmuş. Noel ruhuna saldırmakla, hediye vermenin/almanın güzelliğini soldurmakla suçlanmış. Kabul edelim kendini gayet mantıklı savunuyor: Noel’e saldırdığımı düşünüyorlar. Saldırdığım şey Noel değil, dejenere olmuş değer anlayışımız. Tatilin tadını kaçırdığımı söyleyebilirler ama alışveriş merkezlerinde hediye almak için panik içinde koşuşturan insanların tadı zaten kaçmış görünüyor”.

Bu kadar atıp tutan bu adam, kendisi kimseye hediye almıyor mu? Aslına bakarsanız almıyor. Hediye vermek istediği insanların daha önceden fotoğraflarını çekiyor, içlerinden güzel olanları seçip bir çerçeve içinde veriyormuş.
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!