Yükseklik korkusu olan akrobasi pilotu

Güncelleme Tarihi:

Yükseklik korkusu olan akrobasi pilotu
Oluşturulma Tarihi: Aralık 30, 2001 02:12

Aslında siz onu tanıyorsunuz. Geçen yıl, köprünün altından geçeceğim diye tutturmuştu da, ortalık birbirine girmişti. Bir kısım gazeteci ‘‘Bu adam ne yapmaya çalışıyor? Manyak mı, deli mi? Köprüyü yıkacak!’ diye car car bağırırken, Ali İsmet Öztürk ‘‘Türkiye'nin bedava tanıtımı olacak.

Bütün dünya bizi izleyecek. Ben manyak değilim’’ diye söylenip durmuştu. Ama sonuçta, gazeteciler galip geldi, o anlı şanlı Avrasya taklası atılamadı! Türkçesi, Ali İsmet Öztürk köprünün altından vıjjjjjt diye geçemedi. Haliyle içinde ukde kaldı. O aslında yabana atılacak biri değil. Hiç. 17 senedir uçuyor, 15 senedir profesyonel havacı. Türkiye'de ilk ultra light uçaklarıyla havalananlardan. Özellikleri say say bitmiyor. Hava fotoğrafçılığı yapıyor, havada canlı yayın ve film çekimleri gerçekleştiriyor ve aynı zamanda helikopter pilotu. Ve Mach Aviation şirketinin ortağı. Peki benim bu röportajı yapmamın nedeni ne? Ali İsmet Öztürk'ün 1) yakışıklı olması 2) akrobasi pilotu olması. Yeni yıla girerken bir adrenalin röportajı iyi gider diye düşündüm! Tepelere çıkınca ne oluyor merak ettim, ona gittim. ‘‘Birlikte de uçarız ama bugün hava kötü’’ dedi. Kısmet olursa yakında! İki olağanüstü uçağı iki de olağanüstü kızı var. Adrenalinin de felsefesi olur muymuş demeyin. Ali İsmet Öztürk konuştu ama biraz felsefi konuştu...



Siz ne yapıyorsunuz? Bir duygunun peşinden mi koşuyorsunuz? Yoksa bir meslek mi icra ediyorsunuz?

- Havacılık bir meslek değil, mezheptir! Akrobasi de ileri uçuş tekniği olarak kabul edilir. En üstün iradenin kendini aşma çabası. Ama neticede insanım ve ölmekten herkes kadar ben de korkarım! Akrobasi pilotu olmama rağmen itiraf ediyorum: Bazen uçağa bindiğimde ayağım geri geri gidiyor, yine de inanılmaz bir gayretle korkularımı bastırıyorum. Tuhaf ama benim yükseklik korkum da var, gerçi uçarken yeniyorum...

Bize tepede o zor ve tehlikeli hareketleri yaparken neler hissettiğinizi anlatın.

- Her uçuş bir meçhuldür. Böyle düşünüyorum. Bu duyguyla piste gider ve gazları meçhule doğru açarsınız. Bu çok büyük bir meydan okuma bence. Kime mi? Kendinize. Çünkü orada kimse size karışamaz, ‘‘Yanlış yapıyorsun!’’ diyemez. Her akrobasi pilotu, pistin başına geçince, kafasını kaldırır ve şöyle bir bakar... Bir daha geri dönecek miyim? Kimbilir! Her uçuş, meçhulü keşfetmektir, her iniş de bir zafer! Kaç insan buna cesaret edebiliyor?

Bir akrobasi uçağının diğer uçaklardan farkı ne?

- Bir kere içi çok rahatsızdır. 7 kemerle bağlanırsınız. Muazzam sıkı olmak zorunda. Çünkü akrobasi uçuşu sırasında, sizi koltuğunuzdan uzaklaştırmak ya da koltuğunuza çivilemek isteyen güçler söz konusu. Yerçekimi yani. Bazen 5 kat artar! Negatif manevra yaparken muazzam bir güç sizi koltuğunuzdan uzaklaştırmaya çalışır. Kemerler sizi tutmasa, dışarı fırlar gidersiniz! Bazen aşağıya doğru kan çekilir gözleriniz kararır, bazen de beynize kan pompalanır, gözleriniz kızarmaya başlar, kaşınızdaki damarlar çatlar. Özellikle yapmamanız gereken, üstü açık çiftkanatlı bir uçakta uçuş gözlükleri gözünüzdeyken ağlamak. Sakın! Gözyaşları gözlüğün içinde birikir, dünyaya bir akvaryumdan bakarsınız...

Akrobasi uçuşlarında meydan okuma hangi noktada?

- Gazı açmakta! Meçhulü keşfetmeye kararlı olmakta. O dörtbuçuk, beş dakika içinde, uçağınız da, siz de, en uç şeyleri yaşıyorsunuz. Zaten öyle olmuyorsa yeterince iyi değilsiniz demektir. Korkunun da en uç noktası olacak! Hızın da! Uçağın varabileceği maksimum hızdasınız. Benim ‘‘Güzel Kızım’’ 400 kilometreye ulaşabiliyor, bazen onu zorladığımı hissediyorum, gövde kaplamalarından ses geliyor, buruluyor, demek limite geldim diyorum ve bu bana inanılmaz bir keyif veriyor...

Peki o anda aklınızdan neler geçiyor?

- Hiçbir şey düşünmem. Uçağımla bütünleşirim. Zaten Tanrı'nın izni olmadıkça hiç kimseye ölüm yoktur. Bunu bilirim. Ama hep gayret gerekir. Bedeninizin de belli bir kıvamda olması istenir. O yüzden haftanın beş günü spor yapıyorum. Başka türlü o yerçekimi etkisine dayanabilmek mümkün değil.

GÖKYÜZÜ TARI’NIN EVİ

Hiç mi kötü alışkanlığınız yok...

- İçki, sigara, gece hayatı gibi mi? Olamaz ki. İbadetin en güzel şekillerinden birini gerçekleştiriyorsunuz, uçuyorsunuz, katlanacaksınız artık! Aşağıda sizi izleyen insanlar vardır ama Tanrı'nın evi olarak nitelendirdiğimiz gökyüzü onlarla aranıza girmiştir. Olmamanız gereken bir yerdesiniz yani...

Neden?

- Ee olmamız gereken yer orası olsaydı, tüylerimiz, kanatlarımız olurdu!

Peki şov tamamlanınca ne oluyor? ‘‘Başardım ölmedim’’mi ‘‘Başardım hayatta kaldım’’ mı?

- Eğer dünyadaki işinizin tamamlanıp tamamlanmadığına dair küçük bir test yapmak istiyorsanız, kendinize bir bakın, nefes alıyor musunuz? Tamam, işiniz tamamlanmamış demektir!

Daha fazlasını isteme duygusunun bir gün başınıza bela açacağını düşünüyor musunuz?

- O üstün irade var ya, size bela olabilecek şeyleri zaten yapmanıza izin vermiyor. Uçağımın bir limiti var, evet ben o limitleri zorlarım, hatta bazen aşarım, ama o kadar...

Bu kadar büyük tatminler yaşadıktan sonra gündelik hayatın küçük heyecanları insanda can sıkıntısı yaratmıyor mu?

- Tam tersine. Benim 10 ve 15 yaşında iki kızım var. Onlar benim hayat kanağım. Kaskımı, eldivenimi hep onlar taşır. Ekstrem şeyler yapabilir ama aynı zamanda normal bir hayat da yaşayabilirsiniz. Bunda bir acayiplik yok.

Bizim hayatımızı sıkıcı bulmuyorsunuz yani!

- Ne alakası var. Ben de sizin gibi yaşıyorum. İşim itibariyle farklı bir hayatım var ama bu benim tercihim, kimse ‘‘Git o uçakla uç!’’ demiyor.

Adrenalin bağımlığı kokain bağımlığı gibi bir şey mi?

- Hiç kokain kullanmadım, bilmiyorum! Ama adrenalin oluyor. Bundan keyif alıp almadığımı düşünmüyorum bile. Sadece o uçakla bütünleşiyorum. ‘‘Böyle olursa şöyle olur, düşersem parçalanırım’’ gibi düşüncelerim yok yani. Ama doğru, benimki bir adrenalin bağımlılığı...

Tedavi gerektirir mi?

- Tedavi için bir şikayet olması gerekir değil mi? Benim şimdilik yok.

Böylesine bireysel bir tatminin peşinde koşarak, birilerinden daha üstün olduğunuzu kanıtlamaya çalışmıyor musunuz yani siz?

- Hayır. Böyle bir iddiam yok. Ayrıca herkesin bu işi yapabileceğine inanıyorum. Sadece bir abanma meselesi. Benim kadar abanan ve vakit ayıran herkes yapabilir. Hatta benden daha iyi yapabilir...

Ama Türkiye'de şu anda bu işi en iyi yapan sizsiniz...

- İnşallah artacak! Benim maksadım da bu işin Türkiye'de tanınmasını sağlamak. Bu delilik, çılgınlık filan değil yani. Türkiye'nin, akrobasi alanında dünyada temsil edilmesine çalışıyorum. Akrobasi çok sansasyonel bir olaydır. Burada yaptığınız bir gösteri bütün dünyada yankılanır...

Mütevazı, masa başında çalışan, 9-6 hayatı olan biri olabilir miydiniz siz?

- Olamazdım. Ama annemin karnından da akrobasi pilotu olarak doğmadım! 88'de, bu işe ilk başladığımda çok korkmuştum ‘‘Mümkün değil yapamam’’ demiştim. Ama oldu. Zaten bütün masa başında oturanları da eleştirmiyorum. Ressamlar da oturdukları yerde şahane resimler yapıyorlar! Herkes hayatında bir şey bulmalı diye düşünüyorum. Anlam yükleyebileceği bir şey. Balık tutmak bile olabilir.

Siz yaşlanınca nasıl biri olacaksınız? Huysuz, çekilmez mi?

- Hocam Ralph Riddell, 62 yaşında ve hala uçuyor. Üstelik mükemmel uçuyor. Ben de son nefesime kadar uçmak isterim...

BU ADAM KİMDİR?

Ali İsmet Öztürk aslında işletmeci olmasına rağmen, kafayı uçmakla bozuyor ve kariyerini bu alanda yapıyor. Saint Benoit mezunu iyi bir aile çocuğu. 80'li yıllardan bu yana Almanya'da Amerika'da uçuş eğitimi alıyor. Sadece pilotluk değil aynı zamanda teknisyenlik lisansları da alıyor. 90 yılından itibaren de bütün hayatı uçmak haline geliyor. Uçuş akrobasisi bu ülkede ondan soruluyor...

Kadınların bana katlanması zor

Sizi izleyen kadınların cazibenize kapılması daha mı kolay oluyor!

- Bu işler böyle bir niyetle yapılmaz ki. Üstelik bu soruyu gelip beni seyreden kadınlara sormanız gerekiyor! Benimki gibi bir hayata katlanmak kolay değil. Sürekli uçuyorum, telefon geliyor Türkiye'nin bir ucuna gidiyorum. Böyle bir hayatı pek kimse kabul etmiyor. Ama imkansız da değil tabii!

Peki size hayır diyebilen kadınlar var mı?

- Hayır denilemeyecek bir adam değilim ki! Bu sorunun muhatabı olacak bir erkek tipi hiç olmadım. Sıradan bir insanım. Tahmin edemeyeceğiniz kadar sıradan...

Benim böbrek üstü bezlerimle sizinki arasında nasıl bir fark var?

- Hiçbir fark yok. Siz de adrenalin salgılıyorsunuz! Ben sadece gazı açabiliyorum. Siz de yapın, yapılamayacak bir işe kalkışmadığımı anlarsınız...

Hayatta her konuda gazı açan biri misiniz?

- Sadece icap ettiği yerlerde...

Neden ben bazı şeylerden korkuyorum da siz korkmuyorsunuz!

- Yukarılarda ne olup bittiğini bilmediğiniz için...

HAVA AKROBASİSİ Mİ?

Pek çok şeyi şu an kendi imkanlarımla yapıyorum. Tabii ki bir sponsor arayışı içindeyim. Şu ana kadar fazla destek de görmedim. Ama şunu biliyorum: Kim bu hava akrobisisi işine sahip çıkarsa, çok şey kazanacak. Yani bir manyağa para veriyor olmayacaklar!

JAMES BOND FİLMLERİ GİBİ

90'da çok ağır bir helikopter kazası geçirdim. Alet, motor arızası yüzünden hızla yere çarptı ve 15 saniye sonra James Bond filmlerindeki gibi havaya uçtu. Bir şekilde kurtuldum. Ama 9 ay yatalak kaldım. Omurga kırıklarım vardı. Değil tekrar uçabilmem, yürümem bile doktorların gözünde imkansızdı! Önce koltuk değnekleriyle yürümeye başladım. Bir sene geçmedi ki yeniden uçtum! İlk uçtuğum yer de kazanın olduğu yerdir. Motorun durduğu yere gelince tüm bedenimi akıl almaz bir korku sardı. Tekrar motorun duracağını düşündüm ama durmadı. Ve korkularım orada bitti...
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!