Yine karıştırdım...

KIBRIS’ta ‘son 50 yılın en büyük diplomasi zaferini’ kazanan Başbakan Erdoğan, yeni zaferlere ulaşacaktır.İşte:AB ile müzakere tarihi alma konusunda Almanya Başbakanı Schröder’den yardım isterken, Fransa’nın engellerinden yakınarak ‘Fransa Cumhurbaşkanı Sayın Chirac’ı al gel, yemek yiyelim’ dedi.Değişik bir diplomasi.Ben hiç böyle diplomasi muhabbeti duymamıştım.Müteahhit-belediye memuru ilişkisine benzedi:‘Al gel, yemek yiyelim...’*Belki bu yöntemi geliştirip daha nice ‘son 50 yılın en büyük zaferlerine’ koşabilir Başbakan.Misal; Chirac geldiğinde, arabasının bagajına bir çuval toz şeker ile bir çuval ekstra kırıksız pirinç attırabilir.Eminim Chirac, şeker ve pirinç çuvalları ile Fransa’ya döndüğünde mutlu olacaktır.Belki bir top da pijamalık kumaş...Bu ‘Son 50 yıl zaferlerinin’ nedeni, seçilmeden önce açıkladığı gibi Erdoğan’ın ‘koyun ticareti dahi yapmış’ olması.Şimdi bu diplomasiye yansıyor:‘Al gel, yemek yiyelim...’Sanki Fransa’da yemek yok.*Peki; hani ‘son 50 yılın en büyük diplomasi zaferinin’ sevinçle beklenen sonuçları?Başbakan ‘Kuzey’de evet, Güney’de hayır çıkarsa, pazartesinden itibaren ilk işimiz KKTC’nin tanınması girişimleri olacaktır’ dememiş miydi?Bugün günlerden cuma ve değil girişimde bulunmak, ağızlarına almaktan bile vazgeçtiler, yakın oldukları gazetecilerin kulağına eğilip rica ediyorlar ‘Bunu deşmeyin’ diye.Dahası, asıl zaferin farkına şimdi vardılar:Türk tarafı plana ‘evet’ diyerek çıtayı koydu, geri dönemez ve pazarlık gücü yok. Ama Rumlar ‘hayır’ diyerek pazarlık hakkını korudular.Koyun ticaretinde de böyle değil midir; satıcı ‘evet’ dedikten sonra koyduğu fiyatı yükseltebilir mi?*Ne bileyim ben?Aslında ben koyun ile Kıbrıs’ı karıştırdım.Şeker çuvalı, diplomasi, tüccar, Başbakan, Kıbrıs, koyun ticareti birbirine girdiği zaman böyle olurum.