Yaptığım dünya müziği

Güncelleme Tarihi:

Yaptığım dünya müziği
Oluşturulma Tarihi: Aralık 27, 2011 00:00

Umut Akyürek, üç yıl aradan sonra “Sinha” adlı yeni bir albüm çıkardı. Bu kez Türk sanat müziği yerine farklı tarzları deneyen Akyürek, “Dünya müziği yaptım” diyor.

Haberin Devamı

Üçüncü albüm için üç yıl ara verdiniz. Neden bu kadar beklediniz?
- Ben bu konuda biraz tembellik ediyorum galiba ama bir daha böyle yapmayacağım. Ben de ölüyorum işin doğrusu. Bir de bu albümle birlikte yeni bir tarzı ortaya koyduk.

Bugüne kadar Türk sanat müziği eserleri seslendirdiniz, nasıl bir tarzı oldu yeni albümünüzün?
- Daha önceki albümlerimden farklı oldu. Bu albümle beraber müzik piyasasında bir kulvar yarattık diye düşünüyorum. İçinde çok geniş bir coğrafyanın müzikal tatları var. Sadece Türkiye’nin değil, Batı’nın, Orta Doğu’nun, Akdeniz’in, Hindistan’ın sentezi var ama çok yakıştırarak, çorba gibi değil.

Böyle bir değişime gitme nedeninizi öğrenebilir miyiz?
- Çok iyi bir müzisyen ekiple bir araya geldim, onlar beni ikna etti. Ellerindeki repertuvarı yıllardır kimseyle paylaşmamışlar. Çok güzel eserler olunca ben de çok heyecanlandım. Türk müziğinden de vazgeçmiş değilim. Türk müziği benim her zaman ilk ve son aşkım. Ama bu albümle birlikte kendime ait bir tarzı yakaladığımı düşünüyorum. Dinleyenlerden de bu yönde talep vardı zaten. Bir dönem televizyon programı yapmıştım, orada pop, halk müziği, fantezi gibi aklınıza gelebilecek her tarzda eserler okumuştum. Bu albümle yakaladığım tarzı isimlendiremiyorum ama... Pop diyemem, fantezi diyemem, güncel müzikle de pek ilgisi olmadığını aldığım duyumlardan anlıyorum. “Dünya müziği” dedik adına. Ben de okurken hem Batı hem de Doğu tekniğiyle okudum. Eserlerin içinde keskin hatlar var. Bir yerde Arap oluyor, bir yerde opera dinler gibi oluyorsunuz.

Üç yıllık arada müzikal çalışmalarınız devam etti mi?
- Etti tabii. Konserlerim devam etti, TRT’deki görevim zaten devam ediyor. Biraz tembellik biraz ihmalkarlık ettim, kendimi suçluyorum uzun aralar verince. İnşallah bundan sonra böyle olmayacak.

Bu albümden sonra bir Türk sanat müziği albümü de gelir mi?
- Evet, bunun akabinde bir Türk müziği albümü yapacağım. O her zaman benim kalbimin atma sebebi.

ALBÜMÜN İSMİNİ SORULSUN DİYE “SİNHA” KOYMADIM

Albüm kapağınız da önceki imaj çalışmalarınızdan farklı olmuş, oldukça otantik...
- Hem çok modern, aynı zamanda etnik. Dünya müziği dedik ya, Batı ve Doğu’nun güzel bir sentezini yarattık. Arap motifleri de var albümün içinde, bir tane de Arapça şarkı okudum. Feyruz’un marş gibi eseri “Habbaytak”ı. O da çok beğenildi. Hatta Katar’dan konser teklifi aldık. Bahar ayında orada sahneye çıkacağım. Albüm çok yeni olmasına rağmen, Türkiye’den önce yurtdışında ses getirdi. Türki Cumhuriyetler’den de güzel mesajlar geliyor. Zaten benim hedefim bu albümle birlikte ülkemizin dışında da işler yapmak.

Albümde sözlerini sizin yazdığınız iki şarkı da var. İlk kez mi söz yazdınız?
- Evet, inşallah son olmaz. Biraz mecburiyetten oldu dersem, samimiyetle paylaşmış olurum. İki eserin sözleri yoktu, “Sen dene” dediler. Lise yıllarımda serbest şiir denemelerim olmuştu ama üzerinde durmamıştım. Sonuçta iki şarkıya söz yazdım, fena da olmadı galiba. Hatta “Gidemezsin” çok beğenildi. Klip için de bu şarkı öne çıktı.

Bu arada “Sinha” ne demek?
- Bunu çok soruyorlar ama inanın sorulsun diye koymadım bu ismi. Sanskritçe köken olarak. İslam felsefesinde de, Batı terminolojisinde de karşılığı var. Bizdeki karşılığını anlatmaya çalışayım... İslam felsefesine göre insan kalbine dört kanaldan ilham geliyor; rahmani, meleki, nefsani ve şeytani. Hepimizin içinde bizi rahatsız eden sesler vardır, çoğu zaman duymak istemeyiz belki. Sinha, o iyiliği, doğruluğu anlatan içsel ses anlamına geliyor.

Birisi mi önerdi bu ismi, nereden aklınıza geldi?
- Kimse önermedi, son birkaç yıldır tasavvuf ve dinlerle ilgili kitaplar çok ilgimi çekiyor.

İDDİALI KONUŞMAYI SEVMİYORUM AMA...

Az önce “Müzik piyasasında bir kulvar yarattım” dediniz. Nasıl bir kulvar bu? Sizi bu yolda takip eden sanatçılar olur mu sizce?
- Biraz iddialı olacak belki ama, hem Batı hem Doğu tekniği okuyabilen bir sanatçı bilmiyorum ben. Bunu albüme taşımış kişiler yok. Hem opera yapabileceksiniz hem de koma sesleri basacaksınız...

Bunu yapabilen kimse yok mu?
- Benden başka kimse yok demiyorum. Şu anda var mı böyle bir albüm? İddialı konuşmayı sevmiyorum ama siz deşiyorsunuz beni, ben de bunları söylemek zorunda kalıyorum. Bu albümde sadece vokalle okunmuş bir opera eseri de var mesela. O eserde alaturka gırtlakla pek çok pasaj var, bir yeri de arya gibi... Ben ikisini yapan başka birini görmedim Türkiye’de. Belki dünyada vardır. Ben yaptığım ilk Türk müziği albümünde de kendi müziğimi yaratmak kaygısındaydım. İlk albümü 2003’te yaptım, o zamana kadar Türk müziği neredeyse 30 senedir albüm olarak popüler sahada yoktu. Var mıydı? Ben mi yanlış hatırlıyorum? Pop sektörü almış başını gidiyordu.

Muazzez Ersoy Türk sanat müziği okumuyor mu yıllardır?
- O nostalji yapıyor. Nostalji adı altında “Bir Fincan Kahve Olsam”, “Kahverengi Gözlerin” gibi şarkılar söylüyor. Ben Saadettin Kaynak şarkısıyla çıkmıştım, 30 senedir okunmamış bir şarkıydı... Söylemek istediğim şey şu; ben her zaman risk alarak, kendi tarzımı yaratmanın peşinden gittim. Bu albümümde de çok iddialı ve çok zor bir işe giriştim. Çok büyük bir risk aldım, çünkü ben Türk müziği sanatçısıyım. Bir duruşum var, beni çok seven ve destekleyen bir kitle var. Şimdi kalkıp onlara “Hadi özlediğiniz şarkıları okudum” da diyebilirdim ama ben onlara bambaşka sound ve müzikalitede bir albüm çıkardım. Bu albümle beraber daha geniş kitleleri kucaklamak istiyorum.                                                     

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!