Viagra’ya güvenip mindere çıkmam

Güncelleme Tarihi:

Viagra’ya güvenip mindere çıkmam
Oluşturulma Tarihi: Aralık 18, 2001 02:02

Şimdi beni ilgilendirmeyen bir mesele olduğu için rahatça söylüyorum. Benim yapımdaki bir adamın bir Viagra'ya güvenip de mindere çıkması ihtimali yoktur. Bir şeyi doğru dürüst yapabildiğin kadar yaparsın, sonra beyaz bayrağı çekersin, yiğitlik budur.

Haberin Devamı

OKAN BAYÜLGEN: İstedim ki bu röportaj özellikle 11-18 yaş arasındaki çocukları korkutsun. Bu tonton adamla bu diğer yaşlı adam ne konuşurlar acaba, Direklerarası'yla ilgili, gibilerden bir şey olmasın istiyorum. Biz sizinle bir akranlığımız var. Fakat acaba eşiniz size söylemiyor mu, utanmıyor musun, çocuğun yaşındaki adamlarla akranlık ediyorsun diye?

HAKKI DEVRİM: Akran kelimesi ikimizi ifade etmiyor. Kelimenin seçimi yanlış. Ama eşim benim akranım. Ve ben akranı olmayanlarla evlenenlere -flört eden, birlikte olan demiyorum- hayret etmeye devam ediyorum. Evlilik ancak akranlar arasında mümkün bir müessese gibi geliyor bana. Günde 7-8 kere telefonlar oluyor aramızda, bir deyim arıyorum, bulamıyorum, ona soruyorum. Ona sorabilirim, seyrettiğim filmi konuşabiliriz. Aynı kitapları okuduk. Onun için seninle benim karşılaşmamızı benim eşim, torunlarıyla iyi geçinmem kadar sevimli bir hadise addeder.

Peki akranlık demeyelim ama arkadaşlığımız da beni size yakıştıramıyor mu?

- Yakıştıramıyor demedim ki ben. Bilakis şu: Benim en zayıf yerimi o bildiği için, Okan Bayülgen seni seviyor diyor, bende hoşafın yağı kesiliyor.

EVLİLİĞİN PÜF NOKTASI

Programıma geldiğinizde de sordum. Geç gelen şöhret sizde bir şey yarattı mı, bir burukluk filan. Mesela daha gençken olsaydı, şu şu şu manken hanımlarla arkadaşlık ederdim gibi. Fakat şimdi anlıyorum ki siz daha önce de eşinizden vazgeçmezmişsiniz.

- Ben şunu hatırlıyorum. Lisede münazara yaptık. Evliliğin lehinde ve aleyhinde olanlar var. Ben evlilik insan tabiatına aykırıdır diyen ekipteydim ve takım kaptanıydım. Ve eze eze öbür tarafı yokettik.

Neydi karşısında durulamayacak teziniz?

- Evlilik insanları, duygularını, taleplerini, özgürlüklerini hiçe sayarak bir halatla bağlamak için kurulmuş. İnsanoğlunun kendi icat ettiği bir kurumdur. Bu vesileyle asıl akranlarınıza söylemek istiyorum: Önemli olan mecmuamızın kapak kızı seçimi fiiliyle eşinizi seçme fiili arasında bir benzerlik olmadığını erken yaşta keşfetmeye dikkat edin. O zaman bu müessesenin ömrünü uzatabilirsiniz. Çok başarılı evlilik yaşamış bir adamım ben; sorun, faydalanın; nesli kuruyor, her zaman bulamazsınız.

PREZERVATİFİ BİLMEM

Bence kaçak bir açıklama yapıyorsunuz. 70 yaşında çalışmanızın, çalışmak zorunda kalmanızdan olduğunu söylüyorsunuz. Bu doğru değil bence. Bu kadar anlamış, bilen birisi bu bokyiyen şeye bu kadar bağlanmaz. Ben buraya kazık çakayım, şu binalar, şu kadınlar, bilmemneler filan, bütün bunlar bana salakça geliyor. Hani bu röportajda girmeyelim dedik ama en eğlenceli soru olmazdı Viagra filan...

- Çok utandığım şeyler var. Bana kimse Viagra sormuyor. Ama şunu söyleyeyim ben hayatımda hiç prezervatif nedir bilmiyorum. Ama herkes çok biliyormuş. Benim hayatımda böyle bir problem yok. Ne demek bu? Eşi dışında kimseye el sürmemiş bir adam demek değil.

E ne peki o zaman?

- Hiç kumar oynamamış bu alanda demek. Bir şey daha söyleyeyim samimi, aklım da kesmiyor. Aramıza bir şeyin girmesini hafsalam almıyor, çok afedersiniz.

Ben de size bir itirafta bulunabilir miyim: Bendeki ilk cinsel uyanışlar başladığında, ilk bulduğum, kimyager albay üvey dedemin ‘‘60 Yaşından Sonra Cinsel Yaşam’’ gibi bir kitabıydı.

- Ben bu konuda müsait bir tarla değilim. İyi mahsul veremiyorum. Bizim çocukluğumuzda yanılmıyorsam adı ‘‘Tenasül Hayatımız’’ olan bir kitap vardı. Okumaya niyet ettim, inanmayacaksınız ama okuyamadım, denk düşmedi.


Hakkı Devrim’den yiğitlik tarifi


Şimdi beni ilgilendirmeyen bir mesele olduğu için rahatça söylüyorum. Benim yapımdaki bir adamın bir Viagra'ya güvenip de mindere çıkması ihtimali yoktur. Bir şeyi doğru dürüst yapabildiğin kadar yaparsın, sonra
beyaz bayrağı çekersin, yiğitlik budur.


Bu fotoğrafı nasıl çektik


Ayşe Barın’ın çabasıyla Fabrika'nın Maslak'taki stüdyosunda kalabalık bir ekip hazırdı. Moda editörü Hakan Öztürk çeşitli ‘‘uçuk’’ kıyafetler getirmişti, Hakkı Devrim ve Okan Bayülgen ölçülerinde. Sadece iki tip giyimi (İş kıyafetleri ve yürüyüş kıyafeti) olmasıyla övünen Hakkı Devrim, stüdyoya Boğaz'da yürüyüş kıyafetiyle geldi: Fransız tarzı kasket ve İngiliz tarzı pardesü. Ama onu solmuş renkli, düşük belli bir blucin (‘‘akordeon gibi’’ olmasına çok itiraz etti), kırmızı bir kazak ve deri bir mont bekliyordu. Daha kötüsü Hakkı Devrim için kazağının renginde spor mu spor ayakkabılar seçilmişti. Yine de hiç itiraz etmeden hepsini giydi. Ama giyinirken siyah dışında bir ayakkabı giymeye gerek olmadığına ilişkin görüşlerini sonuna kadar savundu.

Fotoğrafçı Tamer Yılmaz ve Okan Bayülgen tarafından Hakkı Devrim'e ilk gösterilen bir takvim sayfasıydı. Sayfadaki fotoğrafta bir kayanın üzerine, güneş yağına bulanmış muhteşem vücuduyla yüzüstü ve çırılçıplak uzanmış, bronz renkli bir erkek manken vardı. ‘‘Abi çekeceğimiz fotoğraf bu’’ dedi Okan, ‘‘Gördüğün gibi bir problem yok, hiçbir yer görünmüyor!’’ Devrim de bir ‘‘kurt’’ olduğu için altta kalmadı. ‘‘Ama bu kayayı bulmamız zor’’ dedi ve ekledi: ‘‘Sen kontraslara bayılırsın Okan, bunun bir versiyonu da Banu Alkan olmalı.’’

Haberin Devamı

Türkçesi tashih edilip azarlanmış bir kuşağız

- Babam Tapu ve Kadastro Yüksek Okulu'na gitmiş, Üsküdarlı Hakkı Bey'in oğlu. Bir İstanbul Türkçesi konuşuluyor evde. Biz nesil olarak evde Türkçesi çok tashih edilmiş insanlarız. Ve çok azarlandık. Böyle içimde birikmiş bir kin olabilir mi? Bunlar yetmemiş gibi ansiklopedi işine girdik. Üniversite ileri gelenlerinin abdesthane maddesi üzerindeki bir hafta süren tartışmalarını dinledim. Hayatım böyle geçti, ömrü billah dünya güzeli kadınlar, yahut çok kendine özenen kadınlar arasında yaşasan, birdenbire 15-20 tane kenef karının arasına düşersen, huysuz bir adam olmaz mısın? Aslında söylerken çok yumuşatmaya çalışıyorum. (Eleştirilerim) çok ağır geliyor insanlara, küsüyorlar. Bir belam daha var: Seneler senesi haber okudum. Aklın durur muhabirlerin nasıl bir rezil Türkçe yazdıklarını görsen. Sonra ansiklopedi maddesi okudum, profesörlerin Allah cezasını versin... Birdenbire gazetelerde yazı yazanlar, televizyonlar çoğaldı. Doğru Türkçe konuşacak yeteri sayıda adamımız yoktu. Hazırlıksız yakalandık. Neyse bu bahsi kapatalım, ben bütün inadımla söylemeye devam edeceğim. Bunun kadar ortak bir malımız yok.


Torunlarım benim yerime senin programını izliyor

Benim 13-18 yaş arasında üç torunum var. Kesinlikle benim programlarımı seyretmiyorlar. Çok hak veriyorum. Siz babaları ve ağabeyleri onları öyle bir tempoya alıştırdınız ki, bizim tempodaki programı seyretseler, doktora götürün deme ihtiyacı duyulur. Mesela senin programını seviyorlar.

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!