Üç telden Balalayka

Güncelleme Tarihi:

Üç telden Balalayka
Oluşturulma Tarihi: Ocak 07, 2001 00:00

Haberin Devamı

Biri çoktan usta, biri kendini kanıtlamış, biri henüz çırak üç ‘‘kardeşle’’ sohbet

Artık bilmeyen yok. Kemal Sunal'ın başlamak üzereyken hayatını kaybettiği, yerine Uğur Yücel'in rol aldığı film. Seyredenin aklına ister istemez hangisinin role daha uygun olduğu sorusu geliyor ki, filme dair yazılıp da konunun irdelenmediği bir yazı okumadım henüz. Hatta nerdeyse sırf bu yanıyla ele alınıyor. Hadi ben de kuralı bozmadan fikrimi söyleyeyim. Uğur Yücel'le filmdeki Necati tam olarak örtüşmüşler bence. ‘‘Başkası Necati olamazdı’’ diye düşünüyor insan. Ama eminim ki Kemal Sunal oynasaydı onun için de aynı şeyi düşünecektim. Zira o Necati başka bir Necati olacaktı. Mukayeselerle iki oyuncuya da haksızlık ediliyor. En çok da filme. Çünkü film bir tartışmanın gölgesinde kalmayı haketmeyecek kadar güzel. Konusuyla, oyuncularıyla, müziğiyle, görüntüleriyle. Film, etkiledi beni. Bittiğinde o şarkıları ezberlemeyi ‘‘Nataşa’’ diye bilinen ne kadar kadın varsa koruma altına almayı, Hasan gibi bir kardeşim olmasını, Mehmet'e kol kanat germeyi, Necati'nin boynuna sarılıp beraber ağlamayı istedim. Bu söyleşiye de o niyetle gittim zaten ama baktım ki onlar karşımda Uğur Yücel, Cem Davran, Ozan Güven olarak oturuyorlar. ‘‘Ne yaptınız, Tanya'yı gömüp döndünüz mü?’’, ‘‘Hasancığım hangi gemidesin’’ diye sormak tuhaf olacak, vazgeçtim. Hal böyle olunca Balalayka'nın biri çoktan usta olmuş, öteki oyuncu olduğunu kanıtlamış diğeri ise durduğu yer itibariyle özünde iyi olmaktan başka seçeneği olmayan üç oyuncusuyla normal normal söyleştik.

Sizler filmi beğendiniz mi?

- Uğur Yücel: Ben düşündüğümden daha iyi buldum.

- Cem Davran: Ben çok beğendim. Üzerinden çok zaman geçtiği için öyküden ve karakterlerden kopmuşum. Olabildiğince dışarıdan biri gibi seyrettim ve inanılmaz beğendim. Abartık beğendim.

- Ozan Güven: Ben de çekerken hiç böyle hayal etmiyordum. Olumlu yönde, iyi olduğunu düşünüyorum.

- C. D: Biz BALALAYKA'yı günlük yaşamdan uzakta çektik. Evden sete setten eve durumları yoktu. Filmi çok yaşadık. O hale geldi ki, o karakterlerdeki üç kardeş gibi olduk. Sette yemek yerken Necati, Mehmet, Hasan gibi davranıyor olmuştuk. Onun inanılmaz ışığını gördük filmde.

Uğur sen bu filme pek isteyerek başlamamıştın galiba?

- U: Y: Kemal Sunal için başlamıştım. Ama benden sonra Kemal Sunal filmi olmaktan çıktı. Kemal Sunal filmi değildi zaten. O burada Propaganda'da olduğu gibi bulunduğu kulvarın dışında bir rol deneyecekti. O yüzden böyle de beklememek lazım zaten filmi. Kemal Sunal da bambaşka birini çıkaracaktı belki ama adamlar yine aynı adamlar olacaktı, ruhu aynı olacaktı belki.

ARTIK SADECE YÖNETECEĞİM

Rolde değişiklik istedin mi?

- U: Y: Hayır, çok radikal bir değişiklik yok. Senaryoda var değişiklik. Mesela uzun uzun köy sahneleri vardı. O sahnede Kemal Sunal'ın olması seyirciyi çok güldürürdü mesela.

Rolü senin karakterine çok uygun gördüm. Çok konuşan, anlatan, gülen bir adam değilsindir sen.

- U. Y: Aslında doğru, bazı seyircilere sürpriz olmuş bu. Beni senin gibi uzun yıllardır tanıyanlar için bu duruş sürpriz olmuyor. Bu filmle öteki filmlerimi karşılaştırdıkları zaman birdenbire ‘‘Bu adama ne olmuş, ne kadar durgunlaşmış’’ gibi bir hisse kapılıyorlar.

Ali Nazik gibi kişiliğinin dışına çıkmanı gerektiren bir rol değildi. Seni hangisi daha çok zorladı. Ali Nazik mi, Balalayka'daki Necati mi?

- U. Y: Esasında bu daha zordu. Çünkü neredeyse laf etmiyorsun. Sadece duygunu anlatacaksın. Öyle çok varyasyonlar yapabilecek bir rol olmadığı için çok daha zor Necati'yi oynamak.

Bundan sonra var mı bir proje?

- U. Y: Film çekeceğim. Oynamayacağım, yönetmenlik yapacağım. Bundan sonra ağırlığı yönetmenliğe vereceğim.

ŞÖHRET İÇİN UĞRAŞMADIM

Ozan'ı İkinci Bahar'daki rolü için sen seçmişsin. Ozan'ı diğerlerinden ayıran neydi sence?

- U. Y: Eğer içi doluysa bir yerlerden ipucu vermeye başlıyor insanlar. Bir de fizik bunu tamamlıyorsa, kendi yaşamında karizmatik olmasa da duruşunda tiyatrocuların dediği gibi çalımı vardı Ozan'ın. Ozan önce İkinci Bahar'da Sarıkafa Ömer'i oynayacaktı. Sonra değiştirdim.

- O. G: Uğur Abi Sarıkafa'yı oynayan arkadaşımla yemeğe çağırdı bizi. Orada söyledi rollerimizin değiştiğini. O an oradan kaçmak istedim. ‘‘Nasıl yaparım böyle bir şey’’ diye. Allah'tan Ekin de normal karşıladı olayı.

Cem sen de son günlerde her taşın altından çıkıyorsun. Çok seviyorlar seni..

- C. D: Ne bileyim, bindik bir alamete, gidiyoruz kıyamete! Bir laf vardır, ‘‘Bugünlerde herkes tarafından seviliyorum bu da benim hoşuma gitmiyor’’ diye. Çok ortada oluyorsunuz, herkes birşey söyleme hakkına sahip oluyor sizin için. Bu da bende gerginlik yaratıyor. 22 sene önce çocuk oyuncu olarak senaryo Onat Kutlar, görüntü yönetmeni Güneş Karabuda, yönetmen Ömer Kavur, bir sinema filminde oynadım. Şehir tiyatrolarında çocuk oyuncuydum. Herşey kendiliğinden oldu. Hiç çaba sarfetmedim, şöhret olayım, televizyona zıplayayım diye. Sadece kontrol etmeye çalıştım. Oyunculuk dışındaki şeyler de beni fazla entrese etmiyor. Ruhsar'dan sonra bir dizide oynamayı düşünmüyorum. Tiyatro yapacağım.

Sen oyunculuğa şanslı başladın. Bundan sonraki projen ne?

- O. G: İkinci Bahar'la bu işlere başlamak benim için hem avantaj, hem de dezavantaj. 25 yaşındayım. Bu yaptığım işlerin altında işler yapmak istemiyorum. Bir planım da yok ama en iyisini seçmeye çalışacağım.

Uğur senin çekeceğin filmin kadrosu belli mi?

- U.Y: Belli değil. Bir de dizi yapıyorum şimdi. TRT'ye dizi hazırlıyorum. Yapımcılık yapıyorum. Nisan ayından itibaren de o filmle ilgileneceğim. 6 Ağustos'ta çekimleri başlıyor.

HERKESLE OYNAMAM

Hep böyle yuvarlak bir söz vardır sanatçılar arasında, ‘‘iyi bir proje olursa varım’’ gibi. Size göre nedir iyi proje?

- O. G: Benim için iyi proje senaryosu iyi olan bir filmdir. Çok para demek değildir. İşin temel taşı iyi senaryo, iyi fikir demek bence.

- C. D: Türk sinemasında hala kavrayamadığım bir şey var. Ön çalışma, masa üstü çalışması yapılmaması. Motor diyene kadar bu çalışmanın niye yapılamadığına inanamıyorum. Hoşuma giden bir projeyse bile eğer böyle bir çalışma yoksa içinde bulunamayacağımı düşünüyorum.

U. Y: Ben de senaryoya bakarım projede.

Oyunculara karışır mısın?

- U. Y: Oynayanlara karışmam.

Herkesle oynar mısın?

- U. Y: Hayır, oynamam.

ÇORAK TOPRAK BURASI

E, nasıl oluyor hem karışmam, hem oynamam?

- U. Y: Oynayanların ekmeğiyle oynayacağıma ben o projede yer almam. Bırakırım onlar oynasınlar. Kimseye de bunları değiştirin demem. Aslında ben proje falan da beklemem kimseden. Çünkü ben başkalarıyla yapacağım işlere inanmıyorum. Kendi ruhumla iş çıkarırım. Bir de eğer ruhu bana çok yakın birileri varsa, onlarla.

Bizde çok iyi oyuncular olmasına rağmen çoğu film veya dizi yapamıyor. Yapsalar da yayından çok çabuk kalkıyor bu diziler. Örneğin senin eşin Derya Alabora çok iyi oyuncudur. Geçenlerde oynadığı dizi kaldırıldı yayından.

- U. Y: Masumiyet ne kadar güzel bir filmdir. Bu kadar çıkıyor işte, çorak toprak burası.

Sen bunu neye bağlıyorsun?

- U. Y: Nedir o bilemiyorum. Filmler milyonlarca dolara çıkıyor. Bakıyorsun bir sahne iyi, bir sahne yerde, bir sahne Üsküdar'da, bir sahne Moskova'da. Kaç tane film sayabiliriz böbürlene böbürlene? Bu sadece Türkçe'den dolayıdeğil. Romen Devlet Tiyatrosu'nun yönetmeni eski Yunanca 6.5 saat süren oyun koydu sahneye, bütün dünya eski Yunanca dinledi. Ben İskoçya'da oyunu seyrettikten sonra bir kafeteryada ağladım. Niye bizden böyle oyunlar ve yönetmenler çıkmaz? Neden şurdan, İran'ın, Çin'in, Uzakdoğu'nun, bu az gelişmiş, sansürlü ülkelerin çıkardığı sesleri çıkaramayız dünyada. Davulcu osuruğu gibi burda anlatırız hikayelerimizi kendi kendimize. İki sağırlar birbirini ağırlar. İyi güzel ölçütü ne bu ülkede? Kim iyi oyuncu? Başka zekada, başka pırıltıda insanların gelmesi lazım sektörün harekete geçmesi için. Ama ticari bir zihniyetle geliyorlar sinemaya. Reklam filmlerinden geçenler var. Hiçbir filmde bu ülkenin ruhu çıkmıyor ortaya. Biraz Amerikancı, biraz Türk... Türkiye'de, 1 ya da 2 senarist var. Adam iyi bir senaryo çıkartıyor onu çekecek yönetmen yok.

KİM HEYECANLANIYOR Kİ?

Bazıları kendi kuyunuzu mu kazıyor sence?

- U. Y: Uyuz kaşıyacak halde de değiller, güzel değil ama adam ısrarla ‘‘o film iyidir aslında’’ diyor. ‘‘Ulan şu yönetmenle çalışsam, sonuna kadar arkasından giderim’’ diyen kaç tane oyuncu var? Sanat dünyasında beğenilmenin hiçbir zenginleştirici yanı yok oyuncuların üzerinde. Orada değil ki kafaları, başka bir yerde beğenilmek amaçları. Filmdeki Rus kızların hepsi iyi oyuncu, bütün dünyaları iyi oyuncu olmak. Ayda 70 dolara çalışıyorlar Moskova'da. Bizde nerde böyle özveriyle çalışacak insanlar? Gençken hoca bana Kenter Tiyatrosu'nda küçük bir rol verdi. Hayatımdaki en büyük heyecandı. Kimin hangi tiyatro için böyle bir rüyası var şimdi?

- C. D: Uğur'un tespitleri reel, ama değerlendirmelerine katılmıyorum. Yalnız bir yerde çok haklı: Tiyatro bölümü mezunu bir sürü gencin tiyatro umurunda bile değil. Kısa yoldan para ve şöhret kazanma peşindeler. Ama ‘‘acıyı hiçe tercih ederim’’ lafı vardır ya. Hiç olacağına bu kargaşının olmasını tercih ederim.

Cem, Uğur'u nasıl buluyorsun oyuncu olarak?

- C. D: İnanılmaz bir oyuncu. Yıldız Kenter'in dediği gibi, ‘‘oyunculuk enstrümanını en iyi şekilde kullanmaktır.’’ Uğur enstrümanını çok iyi kullanan bir oyuncu. Bu kadar yetenekli bir oyuncunun ‘‘Türkiye çorak topraktır’’ derken haksız olduğunu düşünüyorum.

Uğur, sen Cem için ne diyorsun?

- U. Y: Çok iyi oyuncu, çok zengin malzeme.

Ozan sen ne söyleyeceksin?

- O. G: Balalayka'yı seyrettikten sonra kırk fırın ekmek yemem gerektiğini anladım. Yaptığım işlerden sonra oturup utanmamak istiyorum.

Üç erkek kardeş. Birbirlerini yıllardır görmemişler. Babalarının vasiyetini yerine getirmek üzere Batum'dan İstanbul'a doğru yola çıkarlar. Köhne bir otobüsle. Otobüste Türkiye'ye çalışmaya gelen kadınlar da vardır. Bütün bu insanlar yol boyunca türlü ilişkiler yaşarlar. Tıpkı hayatın kendisi gibi... (Balalayka. Yönetmen: Ali Özgentürk. Oyuncular: Uğur Yücel, Cem Davran, Ozan Güven, Yekaterine Rednikova, Ercan Yazgan, Atılay Uluışık, Nadezha Gorelova, Alla Juganova,

Anna Voronova, İskender Bağcılar, Necdet Yalın).

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!