Turne anıları...

Güncelleme Tarihi:

Turne anıları...
Oluşturulma Tarihi: Ağustos 08, 1998 00:00

Pakize SUDA
Haberin Devamı

Gazetelerde genç sanatçı arkadaşlarımın turnelerde olduklarını okuyunca aklıma anılar geldi. Ben de bir zamanlar senede üç dört defa turneye çıkardım... Şartlar bugünkülerden çok farklıydı tabii. İlkellik yolculuktan başlar, otele, oradan konser verdiğimiz salonlara, kulise kadar uzanırdı.

Seyirciler de şimdiki gibi sanatçıya çok alışık değillerdi. Hatırlıyorum da bir keresinde bir hayranı, bir erkek sanatçı arkadaşımızı karşısında görünce düşüp bayılmıştı. Şimdi televizyon sayesinde o kadar kanıksadılar ki herkesi, kimse erişilmez değil onlar için.

Sevginin böylesi

Otobüs şehre girdiği andan itibaren peşimize takılan kalabalık, konser bitip de şehri terkedene kadar dağılmazdı. Yemeğe giderdik, kapının önünde burunlarını cama dayayıp içeriyi seyrederlerdi. Lokmayı ağzımıza götüremezdik.

Bir gün yine arkamızda bir güruh sokakta giderken, evin birinden kızartma kokusu geldi. Çaldım kapıyı, ‘‘Kızartmayı yemeye geldim’’ dedim, içeri buyur ettiler, kızartmayı yedim, çıkıp yoluma devam ettim. Bu kadar da misafirsever Anadolu insanı. Bunu İstanbul'da yapmaya kalksanız, 155'e haber verir evsahibi.

Bazen sevgilerini değişik şekillerde gösterdikleri de oluyordu tabii. Bir gece biz sahnedeyken, açık olan kulis penceresinden çatal değnek uzatıp askıdaki elbiselerimizi alıp gitmişler. Otele tuvaletlerimizle dönmek zorunda kaldık. Ben bunu bizden bir hatıra edinmek istemelerine yordum.

Bir keresinde de içeriye giremeyenler hepimizi taşa tutmuşlardı. Düşünsenize sevgiyi, bizi görememektense ölmemize razılar.

Bir başka defa da otobüsün önünü kesip ‘‘İçerideki kadınları bize verin’’ demişti birkaç kişi. Ben bunu da kötüye yormadım. Bize yakından bakıp fotoğraflarımızla mukayese edeceklerdi büyük ihtimalle. Ama diğerleri benim gibi düşünmediği için otobüs valiliğin önüne çekilip topluca şikayete gidildi.

Oteller başlı başına bir alemdi. O zamanki otellere otel demek, şimdikilere hakaret olur.

Bir gece konser bitiminde otele döndük, giderken anahtarı içeride unutmuşum. İlgili delikanlı ‘‘Bizde pas anahtarı yok, sabahı bekleyeceksiniz, sabah çilingir çağırır, açtırırız’’ demez mi? Yorgunluktan ölüyorum, bütün gün yol gelmişim, sahneden yorgun baygın inmişim, sabahı bekleyecek halim yok. ‘‘Gel bak kapı nasıl açılır öğreteyim sana’’ dedim. Kapının önüne geldik, ben gerilip gerilip kapıya bir omuz attım,bir anda kendimi odanın ortasında yerde yatarken buldum. Sabahı kapısı kırık odada karşıladım, tabii odadaki bütün eşyaları kapının arkasına yığarak.

Oteller böyleydi de konser verdiğimiz mekanlar nasıldı? Ya sinemalarda ya spor salonlarında verirdik konserleri. Öyle konser salonu filan yoktu, hala da olduğunu zannetmiyorum.

Vesikalık oldum

Hangi şehirde olduğunu hatırlamıyorum, bir sinemada konser vereceğiz, bizden önce seks filmi oynamış, içeriye bir girdik di yerler vıcık vıcık, kayıyor. Neyse düşe kalka sahneye çıktık. Ben bir yandan şarkı söylüyorum, bir yandan oynuyorum, aniden bir çatırtı duydum ve sahnede vesikalık fotoğraf haline geldim, belden aşağısı yok. Meğer sahne çökmüş. Kolumdan çekip çıkardılar, yine koltukların arasından kaya kaya salonu terkettim.

Bir keresinde de bir yaz günü, sıcağı ile ünlü şehirlerimizden birindeyiz, kuliste hazırlanıyoruz. Bir ıslık sesi! Hani delikanlıların kızların arkasından çaldığı gibi. Biri gözetliyor herhalde dedik. Aranacak her yeri arıyoruz, kimse yok. Islık biraz duruyor, tekrar başlıyor. Sonunda bulduk nereden geldiğini. Bir böcekten! Evet, o güne kadar hiç görmediğim adını bile bilmediğim ve o günden sonra da bir daha hiçbir yerde görmediğim bir böcekten! Sadece o yörede yaşayan bir böcekmiş.

Bu, acaba gözetleniyor muyum duygusunu çok yaşadım kulislerde. Ankara'da çok lüks bir gazinoda çalışıyorum. Birgün gazino sahibinin ofisine yolum düştü. Baktım, odasında bir sürü ekran. Kapalı devre televizyon sistemi kurmuş, bu sayede gazinonun her köşesine hakim oluyor.

Ekranın birinde gazinonun girişi, birinde sahne, birinde mutfak, birinde seyirciler, biri kapalı. Benim içime bir kurt düştü.

‘‘Bu büyük ihtimalle soyunma odasını gözetliyordur buradan’’ dedim kendi kendime. Koşa koşa odaya gittim, kapıyı kapattım ve odanın her bir santimetrekaresini aradım,ama nafile, bir şey bulamadım. Yine de o geceden sonra soyunup giyinirken temkinli davrandım. O kapalı ekrandan neresinin göründüğünü de hiçbir zaman öğrenemedim.

Mış muş köşesi

Viagra satışının serbest olduğu ülkelerde turizm patlaması olmuş.

Dokuz ay on gün sonra da nüfus patlaması olur herhalde.

Şikago'daki bilim adamları salatalık kokusunun cinsel isteği artırdığını saptamışlar.

Artık Haydar Dümen'e ihtiyacımız kalmadı.Seyyar salatalıkçıya iki salatalık soydurduk mu tamamdır.

M. Ali Erbil ‘‘çapkınlık zeka göstergesidir’’ demiş.

Doğru en, azından onca kadının ismini birbirine karıştırmamak için zeka şart.

Tarım ve Köyişleri Bakanı Mustafa Taşar TMO'nun baskülünün açılışını yapmış.

Bu kadar açılışa meraklı millet yoktur. Açılacak gazoz kapağı var desen, koşa koşa gelecekler.

İngiliz bilimadamlarının çocuklar üzerinde yaptığı araştırmaya göre dayak zeka geriliğine neden oluyormuş.

Atalarımız ‘‘Dayak Cennetten çıkmadır’’, ‘‘Kızını dövmeyen dizini döver’’ demişlerdi. Biz de iki arada bir derede kaldık. Şimdi dövelim mi, dövmeyelim mi?

İskandinav ülkelerinden dünyaya postayla sperm satışı başlıyormuş.

Bizde olmaz bu iş. Postadaki gecikmeler malum. Danimarka'dan yola çıkan sperm, kapıya dişi çıkmış çocuk olarak gelir.

İngiliz bilimadamlarına göre Rus uzay istasyonu MİR başımıza düşebilirmiş.

Bize vız gelir böyle şeyler. Bir kaç yere ‘‘Dikkat! MİR düşebilir’’ tabelası asılır olur biter.

Gülay Aslıtürk çocuğunun nüfus kaydını Kayseri'ye yaptırmış.

Çocuğu tüccar yapacaklar, işi sağlama alıyorlar.

İştah kabartan mangaldaki et kokusu cinsel isteği azaltıyormuş.

Kocası çapkın olan kadınlar! Bundan sonra işiniz kolay. Sabahları kocanıza peynir, reçel yerine mangalda iki kemik pirzola pişireceksiniz. Bakın o zaman o bitmek tükenmek bilmeyen toplantılarını (!) yapabiliyor mu?

Çevre kirliliği yüzünden bazı dişi kutup ayılarında küçük erkeklik organları oluşuyormuş.

Çevre kirliliği bizde de aldı yürüdü. İster misiniz bütün kadınlarda aynı şey olsun? En çok sonradan kadın olanlara üzülürüm. Onca ameliyat, masraf, kıyamet, tam birinden kurtulmuşken, küçük küçük onlarca yenisi çıksın.

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!