Türk kahvesinin Yunanlaşma öyküsü

Güncelleme Tarihi:

Türk kahvesinin Yunanlaşma öyküsü
Oluşturulma Tarihi: Ağustos 16, 1998 00:00

Haberin Devamı

YUNANCA'DA KAHVE

Yunanistan‘da kahveyle ilgili halen günlük lisanda kullanılan sözcükler Türk kahvesini yaşatmaya devam ediyor: İşte bunlardan bazı örnekler: Kafes-kahve, tabis-tabi, yedeki- yedek, flincani-fincan, delves-telve, kavurdistiri-kavurucu, kaynaki-kaynak, cezves-cezve, theryaklis-tiryaki...

Kolonaki, Atina‘nın en şık semtlerinden biridir. Dar sokakları ve şık butikleriyle İstanbul‘un Nişantaşı semtini anımsatır. Kolonaki‘nin Nişantaşı'ndan farkı, balkonlarından çiçekler sarkan binaların çevrelediği meydanındaki şık ve canlı kahvelerdir. Kahveler öyle canlıdır ki, sabaha karşı üçte bile gitseniz oturmuş sohbet eden insanlar görebilirsiniz. Gün boyunca ise bu kahvelerde yer bulamazsınız.

Ama Kolonaki meydanındaki kahvelerden birine oturup sakın ola ‘‘Türk Kahvesi’’ istemeye kalkmayın. Garson kız sizi ‘‘Bizde Türk kahvesi yok’’ diye tersleyebilir. Hemen yan masanızda oturan hanımın Türk kahvesi içtiğini görüp ‘‘Ya bu ne?’’ diye soracak olursanız, alacağınız yanıt her zaman aynı olacaktır: ‘‘O Yunan kahvesi!’’

Kıbrıs nedeniyle oldu

Ama eğer Atina‘da Türk kahvesi içmek isterseniz, Plaka‘daki 81 yıllık Platonus kahvesine gidebilirsiniz. Sürgündeki Yunan Kralı‘nın eski sarayı olan parlamento binasını arkanıza alıp kalabalık caddeden aşağıya doğru yürürseniz Atina‘nın en görkemli kilisesi olan Metropolis'e gelirsiniz. Orada kime sorsanız size Atina‘nın en eski ve ünlü kahvesi olan Platonus‘u gösterir.

Kahveci Nikos‘a ‘‘Lütfen bir Türk kahvesi. Orta olsun’’ diyorum. 70‘lerine merdiven dayamış olan Nikos(üstte büyük fotoğraf), Kolonaki kahvelerindeki güzel garson kızlar gibi tepki göstermiyor. Gidiyor ve biraz sonra yanında bir bardak soğuk suyla köpüklü bir Türk kahvesi getiriyor. Sohbet etmeye başlıyoruz. Nikos neredeyse 60 yıldır ünlü Platonus kahvesinde çalışıyor. ‘‘Eskiden nargile ve tavla da vardı ama artık bunlar için belediyeye yüklü bir bedel ödeyip izin almamız gerekiyor. Kahvenin geliri ise buna yetmiyor’’ diye yakınıyor. ‘‘Peki Türk Kahvesi nasıl Yunanlaştı?’’ diye soruyorum. ‘‘Kıbrıs olaylarından sonra böyle oldu’’ diyor.

Gerçekten de Türk-Yunan ilişkilerinde olduğu gibi Türk kahvesi açısından da dönüm noktası 1974 Kıbrıs olayları. Türkiye‘nin Kıbrıs‘a yaptığı askeri müdahale öylesine şok etkisi yaratmış ki, Yunanistan‘da asırlardır ‘‘Türk’’olan kahve bile Yunan oluvermiş. Ünlü Türk kahvesinin Yunanlaşma öyküsü, 1974‘te Bravo kahve firmasının kampanyasıyla başlamış. Firmanın ‘‘biz buna Yunan kahvesi diyoruz’’ diye bütün duvarlara asılmaya, radyolarda yayınlanmaya başlanan reklamları bir anda halk arasında slogan haline gelmiş ve bu sloganı Yunanlı siyasiler de benimseyince topluma yayılıvermiş. Sonunda Türk kahvesine Yunan demek bir milliyetçilik göstergesi olmuş ve giderek ‘‘Yunan kahvesi’’ yerleşmeye başlamış.

Bugün Yunanistan‘da genç neslin bir bölümü Türk kahvesine ısrarla Yunan diyor. Bir kısmı da zaten 24 yıl önce ismi değişmeye başlayan Türk kahvesini Yunan kahvesi olarak biliyor...

Gerçek Yunan kahvesi

Aslında Yunanistan‘da toplumsal bir başka gerçek var. Artık, Yunan toplumu, Türk kahvesine ya da onların deyimiyle Yunan kahvesine zaten fazla itibar etmiyor. Şık Kolonaki kahvelerinde genci yaşlısı, kadını erkeği herkes ‘‘Frappe’’, yani mikserle köpürtülmüş soğuk kahve içiyor. Başka bir Avrupa ülkesinde görmediğim Frappe Yunanistan‘da öylesine yaygın ki, bence esas Yunan kahvesi Frappe sayılabilir.

Kahveye Türk ya da Yunan denmiş çok önemli değil. Kahvenin adının bile değişmesine neden olan psikolojik faktörleri anlamaya çalışmak daha fazla önem taşıyor. Elias Petropulos Yunanistan‘da, ırkçı ideolojiye başkaldırdığı için yıldırımları üzerine çeken ama aynı zamanda da sevilen bir yazardır. Yunan toplumundaki tabuların üzerine büyük bir cesaretle gitmenin bedelini aylarca hapis yaratarak ödeyen cesur bir aydındır. Bakın Petropulos ‘‘Yunanistan‘da Türk Kahvesi’’ adlı kitabında ne diyor: ‘‘Çağdaş Yunanlıların babaları sayılması gereken Türklerin bize bıraktıkları birçok iyi ve kötü şeylerin arasında kahve de yer alır. Ünlü Türk kahvesi.’’

Bir bilene sorduk

Türk kahvesi nasıl Türk kahvesi olmuş, kökeni nedir, diye bir bilene, Tuğrul Şavkay'a sorduk. O da anlattı:

Kahvenin orijini Habeşistan (Etiyopya). Onu ilk keşfeden canlı ise keçi. Habeşistanlılar kahve yiyen keçilerin daha canlı, hareketli olduğunu görünce, ‘‘bunda bir hikmet var’’ demişler. Fakat kahve ağacının meyvalarının bugünkü anlamda sulu bir içecek haline dönüşmesi, ilk kez Yemen'de olmuş. İlk defa Sufiler kahve içmişler. İbadet ve zikir sırasında özellikle akşamları okurken uyanık kalmak için.

Kahve uzun süre Arap dünyasında kalmış, sonra ilk yayıldığı bölge Ortadoğu. Osmanlı İmparatorluğu'nun yayılma döneminde, İstanbul'da ilk kahvehane açılmış. Böylece kahve ilk kez Arap dünyasının dışına çıkmış ve tüccarlar vasıtasıyla batıya gitmiş.

Kahvenin batıda en önemli patlaması Viyana kuşatması sırasında yaşanmış. İkinci Viyana kuşatmasından sonra Osmanlı Ordusu geri çekilirken büyük miktardaki kahveyi bırakmış. Ve bu kahveler, kuşatma sırasında yararlılık gösteren bir Viyanalı'ya ödül olarak verilmiş. Zaten doğu hayranı olan bu zat, doğu motifleriyle süslü bir kahvehane açmış. Ve kahve batıda da yayılmaya başlamış. Bu kahvehane hala var.

Kahve artık iklimin müsait olduğu her yerde yetişiyor. Ama çekirdeğinin kökeni başka bir konu. Kahveye asıl isim veren pişirilme tekniği. En meşhurları Araplar'ın mırra'sı (suyun içinde kahveyi kaynatmak), bu çok daha rafine bir şekilde Türkler'de Türk kahvesi biçimine dönüşmüş. Bugün batıda yaygın olan filtre kahve; bunun çeşitli varyasyonları var.

Sonuç olarak Türk kahvesinin kökeni Arap ama Türkler ondan esinlenerek başka bir şey yaratmış. Yunanlılar'ın kahveyi pişirme tekniği ise birebir Türk kahvesi. Dolayısıyla onu başka bir isimle vaftiz etmeye hakları yok. Başka bir türde pişirip Yunan kahvesi derler, o zaman olur.

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!