Türk insanının da beni keşfetmesini istiyorum

Güncelleme Tarihi:

Türk insanının da beni keşfetmesini istiyorum
Oluşturulma Tarihi: Temmuz 15, 2001 01:52

‘‘Uluslararası olacaksın. Sadece o ruhu değil, görüşü de kavrayacaksın. Envai çeşit ırka, zevke, iklime, coğrafyaya hatta kıtalara sesleneceksin. Tarih bileceksin, ileriyi düşüneceksin.

Acayip yetenekli olacaksın. Bir kaç dil, nota, tiyatro bileceksin. Ve hepsine yetişmek için hiperaktif olacaksın...’’ Eksiği yok, fazlası var, işte Burhan Öçal! Tırnak içindeki bu tanım da kendine ait. Bir Türk olarak kazandığı uluslararası başarıya rağmen haddinden fazla mutevazı. Düşünebiliyor musunuz, daha yeni yeni olmaya başlıyorum diyor. Over-doze bir adam. Yetişemiyorsun, sığdıramıyorsun. Çünkü sürekli hareket ediyor, sürekli anlatıyor. Hele elleri parmakları, eline aldığı herhangi bir şeyden öyle ritmik, büyülü, melodik sesler çıkarıyor ki, parmaklarınızı alıp eve gidebilir miyim, diyesiniz geliyor...

Türkiye'de Burhan Öçal olup Avrupa'ya gitseydiniz kendinizi kabul ettirebilir miydiniz?

- Yok. Bir numara olabilirdim ama lokal kalırdım. Palavra atmayı sevmem, doğrusu bu. Türkiye'de tanınmak kolay, büyük rahatlık. Ama bu rahatlığın verdiği bir tehlike de var. Sizi öyle şımartırlar ki üretken olamazsınız. Burada tanınıp yurt dışına gitsem kesinlikle başarılı olamazdım.

KEŞKE ÇİNGENE OLSAYDIM

Siz kendinizi nasıl algılıyorsunuz? a) Ses manyağı b) Ritm delisi c) Perküsyon virtüözü d) Evrensel çingene

- Hepsi. Ama keşke çingene olsaydım. Onlarla çaldığım, yaşadığım için şükrediyorum. Çingeneler Türkiye'nin caz müzisyenleridir. Amerika'da Siyahlar neyse, bizde de Romanlar o. Roman doğmaya hayır demezdim, Charlie Chaplin de Romandı. Müthişler. Adamların kafasında sadece müzik var.

Ne yapamazsanız ölürsünüz?

- Beni ancak ölümün kendisi durdurur. Müzik yapmak istiyorum. Dünyanın en meşhur adamı olayım diye uğraşmıyorum, zaten ne para ne şöhret için çıktım yola, başka kültürleri ve kendimi tanımak için çıktım.

Tanıdınız mı bari kendinizi?

- Yeni yeni. Kafadan 40 sene geçmesi gerekiyormuş.

Sizin pek çok öykünüzü bilmiyoruz, bu sizi üzüyor mu?

- Yooo. Suç benim. Yoğun bir 25 sene geçirdim, hep kendim ve müziğimle meşguldüm. Ben zaten hemen tanınacak bir adam değilim ki. Belki Türkiye'de ölümümden sonra daha iyi tanınırım...

Peki eksik olan neydi, klip mi çekmediniz, PR yapmayı mı sevmiyorsunuz, popüler müzik yapmadığınız için mi böyle oldu?

- Yakın zamana kadar sadece kendim için müzik yapıyordum. Hakikaten hiçbir şey umrumda değildi. O kadar egoist bir adamdım ki, sürekli kendimi arıyordum. Hala öyle. Ama yavaş yavaş olgunluğun verdiği bir tavırla ülkemi keşfediyorum. Türk insanın da beni keşfetmesini istiyorum. Benim gibi adamı bulmak zor. İnsanlar eksenlerinde iki tur atarken ben 50 tur yapıyorum.

Türk halkının ve medyasının size yeteri kadar ilgi göstermediğini düşünüyor musunuz? Hak ettiğiniz değer bu mu?

- Aksine, bu kadar yoğun alakayı hakketmedim. Çünkü daha sizlere istediğim müzikleri dinletemedim. Güzel şeyler ikram edemedim. Bana o şansı verirseniz ne mutlu bana...

Yaptığınız müziğin ana özelliği ne?

- Sentez benim için bayatlamış bir kavram. Onu yüzyıllar önce Osmanlı yaptı ve çok iyi yaptı. Ben yöresel, geleneksel, stilize olmuş müzikler çalıyordum. Rock, pop, caz, klasik. Ama artık kendi sound'umu yakalamanın zamanı geldi. Kendi müzik stilimi keşfetmeliyim. Bir fenomen yaratamam, bu bir hayal. Ama hayallerin olduğu sürece müzik yapacaksın. Yoksa git muhasebecilik yap. Erişilmesi mümkün olmayan hedeflerim vardır benim. Onlar beni ileriye taşıyor. Duke Ellington'a sormuşlar ‘‘En iyisi hangisidir? Nedir?’’ O da ‘‘The next’’ demiş. Bir sonraki yani. Bugüne kadar acemice şeyler yaptım, beğenmediğim işlerim çok.

Kendinizi Türk gibi hissediyor musunuz? Yoksa geçmişi, kökenleri burada ama Batı'ya asimile olmuş biri gibi mi?

- Yeri geldiğinde tam bir Türküm. Türk kesilmesini bilirim yani! Ama yeri gelir, uluslararası bir adam olurum. Sonra diplomat olurum, artist olurum. Yeri gelir çok mütevazı olurum.

EMEKLEME DÖNEMİNDEYİM

Evrensel bir müzisyen olabilmek için uyulması gereken kurallar neler?

- Gerçekten uluslararası olacaksın. Kafan kabul edecek. Mentaliteyi anlayacaksın. Sadece o ruha değil, görüşe de sahip olacaksın. Sunuş önemli, hitap önemli. Siz tek bir insana, topluma seslenmiyorsunuz. Envai çeşit ırka, zevke, iklime, coğrafyaya hatta kıtalara sesleniyorsunuz. Esnek olmanız gerekiyor. Sorulan sorulara cevap verecek birikimde olmanız gerekiyor. Tarih bileceksiniz ama ileriyi de düşüneceksiniz. Yani bir müzisyenin sadece iyi çalması, iyi bir sese, iyi bir menajere sahip olması yetmiyor. Süper mi çalıyor? Bu devirde zaten öyle olması gerekiyor. Onlardan o kadar çok var ki. Tabii ki acayip yetenekli olacaksın, iyi çalamıyorsan defol git, ne işin var. Bir kaç dil bileceksin. Nota bileceksin. Tiyatro bileceksin. Hiperaktif olacaksın. Zevkli olacaksın. Diyeceğim, gökten zembille inmiyor artık kimse. Geçti o zamanlar...

Kendi müziğiniz için başkalarından etkilenmemeyi nasıl beceriyorsunuz?

- Herşeyi izliyorum, dinliyorum ama biliyorum ki ben hep Burhan olmalıyım. Kopya çekmek fena bir şey, üstelik değeri de yok. Ama esinlenmek başka bir şey. Yine de çok etkilendiğimi hissettiğim konserleri terk ederim...

Müzik açısından ulaşabileceğiniz en son tatmin noktasına ulaşmış durumda mısınız? Nerelerde hala bir açlık hissediyorsunuz?

- Artık bir olgunluğa geldim. Biriktirdiklerimden faydalanabilirim. Ama hálá emekleme dönemimdeyim. Yani şimdi başlıyor. Bunu Türkiye'de yapmak istiyorum. Bugüne kadar, öğrendiklerimi çalıyordum. Senin zamanın gelecek diyorlardı. 50, 60 yaşından sonra diyorlardı. Doğruymuş. Yavaş yavaş hazır hissediyorum kendimi...

Kadınları elde etmek için müziğimi arabulucu yapmam

Kadınlarla ilişki kurarken kullandığınız unsurların arasında birinci sırada ne geliyor?

- Kafamdaki ne ise söylüyorum. Planlarım, hesaplarım olmaz. Hiç tanımadığım halde ‘‘Ne kadar hoş ve güzel bir kadınsınız’’ derim mesela. İçten söylersen hoşlarına gider; yapmacık olup, olmadığını küt diye anlar kadınlar.

Siz çalmaya başladığınızda parmaklarınıza dalıp gitmeyen kadın var mı?

- Hayranlarım var tabii.

Niye rahatsız ediyor bu sorular sizi?

- Beni değil, boşanmak üzere olduğum karımı rahatsız edebilir belki.

Perküsyonun erotizmle ya da mistisizmle bir bağlantısı var mı?

- Var tabii. Parmaklar çok önemli. İnsanların çoğu ellerini ve parmaklarını yeteri kadar kullanamıyorlar. Nimetlerinden faydalanamıyorlar. Ben bunu keşfettim. Teknikler geliştirdim. Çok şey yapabilirsiniz onlarla.

Parmaklarınız sahnede hareket ederken, kadınların bedenleri de hareket ediyor. Öyle bir şey yapıyorsunuz ki, uzaktan kumanda ile onları oynatabiliyorsunuz. Bu erotik bir özellik mi? Sizi izleyen kadınlar, sizi diğer erkeklere göre daha mı seksi buluyorlar?

- Kadınlar zaten çok oynak varlıklar. Genleri öyle. Hareket etmekten hoşlanıyorlar. Çok soft bir müzikle de etkileyebilirsiniz bir kadını ama hareket halinde olan ritmik şeylerle daha fazla etkileyebilirsiniz gibi geliyor bana. Parmaklarım ritmik olarak hareket ettiğinde, bazen kadınların kendilerini benim ellerimde, parmaklarımda gördüklerini hissediyorum. İçlerinde şiddetli bir arzu oluyor, parmaklarım kadar hızlı dans etmek istiyorlar. Ben

bunu hissettiğim zaman, onların hareketleri daha da dişi bir hal alıyor. Ama ne oluyor? Ben kendi kontrolümden çıkıyorum. O kadınların, arzularının doğrultusunda hareket ediyorum ve öyle çalıyorum. Bundan kaçınıyorum. Çünkü o zaman, ben kendi kafamdan geçirdiklerimi tam manasıyla icra edemez hale geliyorum. Evet kadınları mutlu etmek lazım ama benim kendi arzularımın da önemi var. Bir kadın için, aşk için, eser yapılabilir ama o kadar. Kadınlar için müziğimi istismar etmem. Onları elde etmek için müziğimi arabulucu yapamam...

Seks mi müzik mi hangisi?

- Ayırt etmek zor. İçiçe olur onlar.

Zaman zaman kendi yaptığınız müziğin erotizmine kapıldığınız oluyor mu?

- Pervers bir şey belki ama oluyor. Güzel çaldığım bir an, bir erkek nasıl çok güzel bir kadından tahrik olur, şehvet duyar, o müziğin güzelliğini, o zor anı yakalamış olmanın hazzı da bana kısmen aynı hissi veriyor. Bunu inkar edemem.

Boşanmak üzeresiniz, nasıl bir duygu? a) Yaşasın özgürlük b) Eyvah ben şimdi ne yapacağım

- Gayet cool'um. Herşey yaşanacağı kadar yaşandı diyorum.

İspanyol bıçkınları tarzında giyinmenizin özel bir sebebi var mı?

- Ruhu bana uygun. Kimseyi taklit etmem ben, kimse benim idolüm değildir. Herkes bana vız gelir. Modayı takip ederim, ama trendy olayım diye uğraşmam. Kalıcı ve kaliteli şeyler severim. Tesadüfen kötü giyinmişsem, o gün hiç geçmez. Aileden kalan bir miras, güzel giyinmeyi severim.

Ruhunuzu özgür bıraksanız nereye gider?

- Herhalde Antik Yunan'a. Çok güzel öyküler var orada...

DARBUKAYA KAMERA YERLEŞTİRİP PARMAKLARINI ÇEKTİLER

On parmağım on ayrı kişi. Polly ritm çalarım ben. Zordur. Yani beynimi birbirinden bağımsız parçalara bölüyorsum. Sağ elim başka çalar, sol elim başka. Ellerimle, ağzımla, ayaklarımla aynı anda dört ayrı şey yaparım. Gözlerim başka bakar, ağzım başka söyler, ellerim başka çalar. O kadar hızlıyım ki, Montreal Caz Festivali'nde, mutlaka bu parmakları görüntülemeliyiz dediler. Darbukanın içine koydukları mikro kameralarla parmak hareketlerimi tespit ettiler. Ve drum sololarımı büyük ekranda 200 bin kişiye izlettiler.

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!