Tek notalık adam

Güncelleme Tarihi:

Tek notalık adam
Oluşturulma Tarihi: Nisan 26, 2008 00:00

Dağhan Celayir bütün bir konser boyunca zille tek nota çalan bir müzisyenin hikáyesini anlattığı belgeseli için 80 bin lira harcadı.

Hayattaki tek işiniz, bir orkestrada tek bir nota çalmak olsa ne hissedersiniz? İşte, genç yönetmen Dağhan Celayir (30), festivallerde gösterilecek 13 dakikalık kısa filmi "Tek Notalık Adam"da, bir orkestrada çalışan ve görevi bütün konser boyunca zille tek nota çalmak olan bir adamın ve seyirciler arasındaki bir kıza duyduğu tutkulu

aşkın hikáyesini filme çekti. Üstelik Türkiye’de kısa film piyasasında bir film, en fazla 5 bin YTL’ye mal olurken, onun filmi 80 bin YTL’lik bütçesiyle çıtayı epey yükseltti. Çekimler Bursa Senfoni Orkestrası ile yapıldı. Film, 12 Mayıs saat 20.00’de İstanbul Modern Sanat Müzesi’nde yapılacak gala gösterimiyle izleyiciyle buluşacak.

Dağhan Celayir, herhangi bir müzik enstrümanı çalmıyor ama iyi bir klasik müzik dinleyicisi. Çocukluğunda ailesi onu sık sık klasik müzik konserlerine götürdüğünde, konser boyunca sadece birkaç ses çıkaran perküsyoncular hep dikkatini çekmiş. Tek Notalık Adam filminin ortaya çıkışındaki temel fikir de buradan kaynaklanıyor.

Ancak filmin esin kaynakları arasında iki olay daha var: Alfred Hitchcock’un "Çok Şey Bilen Adam" filminde, çalınan üçüncü notada bir adamın ölüm emrinin verilmesi ve bir çizgi romanda işi flütle sadece bir nota çalmak olan bir adamın hikayesi. İşte bütün bunlar bir noktada birleşerek, Tek Notalık Adam filminin ana fikrini oluşturdu. Ancak Dağhan Celayir, kendi hikayesindeki tek notalık adamın zilci olmasına karar verdi.

DVORAK’IN TEK ZİLLİSENFONİSİ SEÇİLİYOR

Dağhan Celayir, orkestra şefi Gürer Aykal’ı arayarak, bütün bir eser boyunca sadece tek vuruş zille biten bir eser aradığını söyledi. Aykal, müzik tarihinde, tek yerde üçgen zil kullanılan sadece bir senfoni olduğunu söyledi: Alman besteci Anton Brückner’in 7. Senfonisi’nin ikinci bölümü tek zil vuruşuyla bitiyordu. Hemen senfoninin partisyonları arandı.

Ancak karşısına 5 bin Euro telif hakkı çıktı. Bunun üzerine, eserin sonundaki tek zilden vazgeçip, bütün bir eser boyunca sadece bir kez zil sesinin olduğu bir eser aramaya başladı ve aradığını ünlü Çek bestesi Antonin Dvorak’ın 9. Senfonisi’nde buldu.

Yönetmen, orkestrayla şefin nasıl bir ilişki kurduğunu, dolayısıyla filmi çekerken onun orkestrayla nasıl bir ilişki kurması gerektiğini anlayabilmek için İstanbul, Ankara ve Bursa senfoni orkestralarının onlarca provasını izledi.

Film için gerçek bir orkestrayla çalışmak zorunluydu. Celayir film teklifini önce İstanbul’daki orkestralara götürdü. Ancak çok yüksek fiyatlar istedikleri için, binası yıkılmakta olan ve ancak Uludağ Üniversitesi’nin kendilerine açtığı bir salonda konserlerini sürdüren Bursa Senfoni Orkestrası’nın kapısını çaldı. Filmin çekimi 6 gün sürdü. Başrolünü Şehsuvar Aktaş ve tiyatro oyuncusu Sanem Öge’nin paylaştığı filmde orkestra şefi rolünde Ankara Devlet Opera ve Balesi Orkestrası’nın şefi Naci Özgüç var.

FİLM 13 DAKİKA HAZIRLIĞI 3 YIL

Filmin 13 dakika olduğuna bakmayın, hazırlığı tam 3 yıl sürdü. 52 kişilik orkestra, 120’yi aşkın oyuncu kadrosu ve onlarla geçirilecek 5 günün masrafları az değildi. Finansal destek bulmak hiç kolay olmadı Dağhan Celayir için. Bir buçuk yıl boyunca bıkmadan usanmadan sponsor bulmak için 120 firmanın kapısını aşındırdı. En sonunda sigara firması Japon Tabocco International (JTI) destek vermeyi kabul etti.

Daha önce sekiz kısa film çeken, aralarında çeşitli festivallerden ödüller alan filmleri de bulunan Celayir, bugüne kadar bir kısa film için en fazla 2 bin YTL harcamıştı. Tek Notalık Adam ise tam 80 bin YTL’ye mal oldu. Dünya piyasasında kısa filmlerin maliyeti ne kadardır, diye sorduğumda şu anekdotu anlattı: "Geçen yıl İstanbul Film Festivali’ne Belçikalı bir yönetmen gelmişti. 10 dakikalık kısa filminin maliyetini sorduğumuzda önemli bir rakam değil, demişti. Israr ettik, gerçekten önemli bir rakam değil, diye ısrar etti. Sonunda filmi 100 bin Euro’ya çektiğini öğrendik..."

KLASİK MÜZİKTE ZİL OSMANLI SİMGESİ

Üçgen zil, orkestranın vurmalı çalgılar grubundaki renk enstrümanlarından biri. Çelikten yapılıyor, her köşesi 15-18 santim uzunluğunda, dış yüzeyine metal ya da tahta çubukla vurularak çalınıyor. Çalgının atası antik çağdaki sistrum. Yazılı kaynaklara göre, klasik müzik orkestrasına ilk kez 1710’da Hamburg Operası’nda katıldı. Ardından Osmanlı temalı eserlerde, çift zil ile birlikte mehter müziğinin yansıması olarak belirdi. Mozart’ın Saraydan Kız Kaçırma operası (1782), Haydn’ın Askeri Senfonisi (1794), Beethoven’in 9. Senfonisi’nde (1823) kullanıldı. Zili orkestrada, timpanici liderliğindeki vurmalı çalgılar grubunun herhangi bir üyesi çalıyor. Çok kolay gibi görünse de, Elgar’ın Enigma Çeşitlemeleri, Respigi’nin Trittico Botticellino’su gibi birçok eserde üçgen zil için zor pasajlar bulunuyor.
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!