Tasarımlarım altyazıya ihtiyaç duymuyor

Güncelleme Tarihi:

Tasarımlarım altyazıya ihtiyaç duymuyor
Oluşturulma Tarihi: Ocak 29, 2011 00:00

Eylül’deki İstanbul Fashion Week’i izleyenler; moda editörleri, satın almacılar ve yabancı basın kısacası tüm otoriteler oy birliğiyle karar vermişti. En güçlü, iyi ve iddialı koleksiyon Zeynep Tosun’a aitti. Hal böyle olunca 3-6 Şubat arasında Santral İstanbul’daki İstanbul Fashion Week 2011 öncesi, gözler yine Tosun’a çevrildi. Tosun’un 2011-2012 sonbahar-kış koleksiyonunu herkesten önce gördüm. Bununla da kalmadı, özel bir moda çekimi gerçekleştirdik. Fotoğrafları Emir Sarısaç çekti. Stylinginiyse her zamanki gibi Tosun’un yol arkadaşı Hafize Çeliktürk yaptı. Üç sezondur defilelerin stylingini de yapan Çeliktürk ile Tosun’un ilişkisinin perde arkasını da öğrendim...

Zeynep Tosun ile sohbete ruh halinden başlıyoruz. Geçen sezonun en iyisi seçilmenin, bu sezona hazırlanırken yarattığı baskıyı anlatıyor: “Hayatta en sevdiğim şeyi iş olarak yapıyorum. Çok önemsiyorum yaptığım işi. Üstümde büyük bir stres var. Aylardır günde dört saat uyuyorum. Her seferinde daha iyisini yapmak istiyorum ve yapamamaktan, beğenilmemesinden çok korkuyorum. Yaptığım koleksiyonun içi dolu olmalı, bir öncekine benzememeli ama baktıklarında Zeynep Tosun stilini görmeliler. Of çok zor iş!”

Peki nedir o Zeynep Tosun stili, diyorum. “Kendim ne giymek istiyorsam o” diyor. Modern ve cesur kıyafetler tasarlıyor. Onun kıyafetini giyip bir kapıdan girdiğinizde mutlaka bütün kafalar size döner. Bazıları ne giymiş bu böyle, diye mırıldanır bazıları tarzınıza hayran olur. Zeynep Tosun müşteri profilini “benim gibi kızlar” diye tanımlıyor. Yüzde 90’ının çok cesur olduğunu söylüyor: “20-30 yaş arasındalar ve mutlaka yaratıcılık gerektiren bir işle uğraşıyorlar.”
Tosun’un koleksiyonunun bir ismi, şiiri ya da hikayesi yok. Bu tip atraksiyonları da gereksiz buluyor. “Ben kıyafet yapıyorum ve sunuyorum” diyor. Yalnızca onlar aracılığıyla iletişime geçmek, derdini tasarımlarıyla anlatmak istiyor. Altyazıya ihtiyaç duymadığını söylüyor.
/images/100/0x0/55eaa50ef018fbb8f88d84f5

Zeynep Tosun deyince akla gelen ilk beş kelime; cesaret, dekolte, seksilik, yırtmaç, cazibe olabilir. Yani laf dönüp dolaşır, mutlaka vücut göstermeye gelir. Evet tasarımcı vücut göstermeyi seviyor ama bunu öyle bir çizgide yapıyor ki asla avam ya da basit olmuyor. Elbiseyi ne kadar açarsa açsın hep bir kaliteyi koruyabiliyor. Nerede duracağını çok iyi biliyor. Bunu nasıl yaptığını şöyle anlatıyor: “Bu konuda iyi bir gözüm var galiba. Hiç sınırım olmaması rağmen, durmam gereken yeri biliyorum. Hani hep derler ya, sırtı açıyorsan memeyi açma ya da yırtmaç verme... Ben bu kurala hiç inanmam. Sırt dekoltesi olan bir elbiseye şahane yırtmaç açarım ama o öyle bir yırtmaçtır ki, hiç fazla gelmez. Bir de olmadık yerlere dekolte vermeyi seviyorum. Geçen sezon bel boşluğunu açtığım bir elbisem vardı. Yeni koleksiyonda da beline iki pencere açtığım bir pantolonum var.”

BAŞARISININ ORTAĞI YAKIN ARKADAŞ

Zeynep Tosun’un başarısının arkasında önemli bir isim var: Elle dergisi moda editörü Hafize Çeliktürk. Defilelerinin stylingini yapıyor. Podyumda ne neyle kombinlenecek birlikte karar veriyorlar. Hatta Çeliktürk’ün bazı modellere tasarım aşamasında müdahale ettiği, “bunun paçasını iki santim daha indirelim” dediği bile oluyor.

Zeynep ile Hafize 2004’te İtalya’da tanışmış. İkisi de Milano Marangoni’de moda tasarım okurken. Bakın Zeynep, Hafize’yle ilk günlerini nasıl komik anlatıyor: “Hafize’yi ilk gördüğümde ayağında takunya vardı ve sürekli gülüyordu. Çok dikkatimi çekti, gittim arkadaş oldum. Takı tasarımcısı Zekiye de bizim okuldaydı. Onunla da arkadaş olduk. İlk hafta babam aradı. ‘Kızım ne yapıyorsun?’ diye sordu. ‘Hafize ve Zekiye ile oturuyorum’ deyince, ‘O isimleri çok aradın mı’ deyip, çok gülmüştü. Şimdi ikisine de bayılıyor.” Burada dinime küfreden Müslüman olsa gibi bir durum var tabii. Çünkü Zeynep’in soyadı malum Tosun. Hiçbir şeyden çekmemiş soyadından çektiği kadar. Arkadaşları ve yakın çevresi hala Tosun diye sesleniyor. “Bir saatten sonra Tosun Tosun olmaktan çıktı, alıştım” diyor.

Zeynep, Marangoni’den mezun olduktan sonra bir yıl Alberta Ferretti’de tasarım asistanı olarak çalıştı. Hafize ise Elle dergisinde moda editörü asistanı olarak işe başladı. Zeynep bir yıl sonra döndü ve İTKİB Genç Tasarımcılar Yarışması’nda üçüncü oldu. Ardından Esin Maraşlıoğlu’nun Designloft projesinde yer aldı. Bir süre de Ece Ege’nin asistanlığını yaptı. İki sene önce “artık zamanıdır” deyip kendi markasını kurdu.

AYNI DİLİ KONUŞUYORLAR KAVGA ETMİYORLAR

2011-2012 sonbahar-kış onun dördüncü sezonu. Üç sezondur da Hafize ile birlikte çalışıyor. Aslında bu Türkiye’de bir ilk. İlk kez bir tasarımcı bir moda editörüne teslim oluyor. Çeliktürk bu durumu şöyle açıklıyor: “Mimarlık mezunuyum. Üstüne moda okudum. Moda editörlüğünü de bu bakış açısıyla yaparım. Kıyafete değil, genel olarak binaya bakarım. Zeynep’in tasarımlarına da dışarıdan bir gözle bakabiliyorum. Styling konusunda dünyada ne olup bittiğini de çok iyi takip ettiğim için defilelerin saçının ve makyajının ne olacağına da, hangisinin farklı ve iddialı duracağına da karar verebiliyorum. Bir de aslında ben Zeynep’in freniyim. Ona göre daha sakinim. İşi yaparken onu sakinleştiren de benim. Dizginliyorum yani.”
Aslında aynı dili konuşuyorlar. Zevkleri ortak. Bu yüzden de birlikte iş yaparken fazla kavga etmiyorlar. Ve son söz: Zeynep Tosun tek kelimeyle cool bir tasarımcı. Elini değdirdiği her şeyi güzelleştiren, dünyaya farklı bir gözle bakabilen insanlardan. Amerika’da olsa ortalığı sallayacak olanlardan. İlerleyen yıllarda ismini daha sık duyacağınıza da bahse girerim.

YENİ SEZON İÇİN NELER TASARLADI

“Koleksiyonumdaki kadın daha sert hatlı. Çok fazla deri kullandım. Deriyi altın aksesuarlarla birleştirdim. Yumuşaklığı eşarplarla veriyorum. Uçuşan kumaşlarım da var. Renkler; lacivert, kiremit, ekru, siyah ve ten rengi. Kumaşların bazılarını Hindistan’dan aldım. Kendinden leopar desenli gibi olanlar var. Deri üstüne de üç boyutlu leopar bastılar kullandım. Trikoyla deriyi birleştirdik. Çok fazla gömlek tasarladım. Yedi farklı model çanta yaptım. Defilede şov amaçla en büyük boylarını göreceksiniz ama daha kolay kullanılabilen boylar da üretilecek. Çanta aksesuarlarından görmeye alışık olduğumuz kopçaları, kancaları, kilitleri kıyafetlere de taşıdım. Gömlek yakalarında, kollarında kullandım.”

RONALDO GELİYOR DAĞHAN KÜLEGEÇ PODYUMA ÇIKIYOR

3-6 Şubat arasında Santral İstanbul’da düzenlenecek İstanbul Fashion Week her zamankinden farklı. Defile saatleri tekstil markalarına açık arttırmayla satıldığı için birçok tasarımcı kırgın olsa da yine de ses getireceğe benziyor

* Açılış partisi 2 Şubat 21.30’da Vogue Türkiye ve Moda Tasarımcıları Derneği’nin davetiyle Santral İstanbul Enerji Müzesi’nde.
* Damat Tween defilesinde Ronaldo’nun sevgilisi Nereida Gallardo podyuma çıkacak. Ronaldo’nun da izlemesi bekleniyor. Defilenin finaliniyse ünlü striptizci Dita Von Teese yapacak.
* Colin’s defilesinde Kavak Yelleri oyuncuları Pelin Karahan ve Dağhan Külegeç podyuma çıkacak.
* Koton markası defilesini ve sonrasındaki partisini Discorium’da yapacak.
* Ana sponsor Ağaoğlu ilk kez çok VIP bir lounge hazırlıyor.
* 3 Şubat 15.00’teki Zeynep Tosun defilesinin partisi ertesi gün saat 20.30’da Ghetto Session’da yapılacak.
* Romantik tasarımların yaratıcısı Gamze Saraçoğlu; 2011 Sonbahar-Kış sezonu koleksiyonu ‘Black Ink’ için bir de özel koku tasarlattı. Defilede tüm salona bu parfüm sıkılacak.
* Simay Bülbül’ün ‘Zema’nın Seslenişi’ adlı koleksiyonunun konusu çok ilginç. Tasarımcı yok olmaya direnen kabile kadınlarını konu alıyor. Defile 4 Şubat’ta.
* Penti, Fashion Week’te defile yapacak altı tasarımcıya çorap sponsoru oldu: Simay Bülbül, Özgür Masur, Zeynep Erdoğan, Mehtap Elaidi, Gamze Saraçoğlu ve Gül Ağış.
* İlk günün kapanış defilesini yapacak Ramsey sonrasında Elle Dergisi ile birlikte bir parti düzenliyor. 3 Şubat 21.00’de, Santral İstanbul Enerji Müzesi’nde.
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!