Takvim ve maydanoz

Güncelleme Tarihi:

Takvim ve maydanoz
Oluşturulma Tarihi: Ekim 11, 2001 00:00

- Aynur, takvime ne oldu?- Kullanmıyodunuz, attım.- Nasıl yani?- Kullanmıyodunuzkine abla, ben de attım.Takvim nasıl kullanılır, biri bana anlatsın lütfen.Boyna mı asılır?Sofraya mı konur?Yatarken koyna mı alınır?Suyuna çorba mı yapılır?Gitti takvim.Hani şu yaprak yaprak olanlardandı.Kırlangıçların, isimlerini yalnızca zeytinyağına değil, bir fırtınaya da verdiklerini...365 günün 365 gününün de ‘‘Bir şey günü’’ olduğunu...Yayla çorbası, tas kebabı, pilav ve hoşafın aynı gün aynı sofrada bulunmaktan mutluluk duyacağını...Doğmamış ve hiçbir zaman doğmayacak olan çocuklarımın dünyaya gelmemekle Makbule, Mukaddes, Hamiyet, Dilaver, Yusuf, Hüsnü gibi isimlerden mahrum kaldıklarını...Hep o takvimden öğrenmiştim.Gündüzün 2 dakika mı yoksa 3 dakika mı kısaldığına bakıp programımı ona göre ayarlıyordum.Daha ne yapsaydım kullanıyor olmak için?Neticede gitti takvim.Gerçi var başka takvimler de, ama ruhu yok hiçbirinin.Pazartesi, salı, çarşamba...1, 2, 3, 4, 5...Bu kadar.Bunun için takvime mi bakılır?Ayın 1'inin hangi güne denk geldiğini belledin mi bir daha nesine bakacaksın böyle takvimin?* * *Attığı yalnız takvim olsa...Temizlikten anladığı atmak.Ev hakikaten tertemiz. Kirlenecek bir şey kalmadı zira. Bir masa, dört sandalye, iki koltuk, üç yatak. Onlar da çöpe sığmadıkları için duruyorlar.İnsanların tamamı mı tuhaf, yoksa bana mı hep böylesi denk geliyor?Ama fena olmuyor. Tencere kapağını bulmuş oluyor.Mesela evde kırma işinin ihalesi de benim üzerimde.Mutfağa giriyorum. Yemek pişirmeye. Çıkışımda iki tencere yemeğin bedeli bir yemek tabağı, üç bardak, iki káse, bir servis tabağı oluyor.Son günlerde bir bardak su içmek bile çok pahalıya mal olmaya başladı.Kardeşimin sevdiği bir neskafe fincanı var, ben mutfağa yöneldiğimde kapıp odasına götürüyor.Siz şimdi laf olsun sayfa dolsun diye abarttığımı düşünüyorsunuz. Değil vallahi.Hafif şiddette felç gelmiş olabilir mi diye bile düşünüyorum. Ellerim tutmuyor belki de.Yok canım. Gücüm kuvvetim yerinde. Sakarım, sakar. Bugüne kadar en az on tane gözlüğün üzerine oturup kırdım. Kıramadıklarımı pencereden mahalleye müdahale ederken aşağı düşürüyorum.Neyse şimdi... Dünya nelerle uğraşırken...* * *Ladin'i gördünüz mü? Son halini?Sokakta görsem tanımam. Nerede o arşivdeki Ladin? Gözünün bebeğine kadar ağarmış adam. Avurtları içine çökmüş. İyi görmedim durumunu. Mağaradan çıkamadığından mı nedir, mısır koçanına dönmüş. Görmenizi isterdim.Ben ne diyorum ayol, siz çoktan biranızı kolanızı almış televizyonun karşısında kamp kurmuş, savaşı seyrediyorsunuzdur zaten. Fındık fıstık filan. Ayıp. Ayıp. Hep böyle yapıyorsunuz. Bir yerlerde bir felaket olmayagörsün.Bakmayın bir ara Ladin'i gördüğüme, ben seyretmiyorum.Onun yerine maydanozu buzdolabında nasıl bozulmadan uzun süre muhafaza edebilirim, onu düşünüyorum.Daha önce birçok denemem oldu. Kimsenin akıl edemediği birçok yol tarafımdan hayata geçirildi. Hepsi de başarılı oldu.‘‘E, daha ne?’’ diyeceksiniz.Benim misyonum bu. Habire yeni usuller bulacağım. Ben bulacağım, arkadaşlar kapacaklar. Maksat hizmet olsun.Maydanozu muhafaza konusunda iddialıyım. Belki de tek iddialı olduğum konu bu.MIŞ-MUŞOperasyon orkestra gibi yönetilmiş.Nasıl orkestraysa çalgıların tamamı ‘‘vurmalı’’.*Seçim 2004 yılında yapılacakmış.O halde ya bu diyardan gidicez ya bu üçlüyü sevicez.*Bahçeli, ‘‘Afganları anlıyoruz, ABD'yi de anlayışla karşılıyoruz’’ demiş.Nasreddin Hoca'yı kadı yapmışlar...*ABD, bombayla beraber yiyecek ve ilaç da atıyormuş.Açlık ve hastalık sebebiyle kendiliklerinden ölüp gitmesinler diyedir; illa kendi öldürecek.
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!