Sörfçüleri izlemek bile adrenalin patlamasına yetti

Güncelleme Tarihi:

Sörfçüleri izlemek bile adrenalin patlamasına yetti
Oluşturulma Tarihi: Ekim 27, 2008 00:00

Almanya’da yaşayan Halise Baydar, 50 yaşında yeni bir hayata başlamaya karar verip geçen yıl dünya turuna çıkmıştı. Nisan ayında ilginç yaşam öyküsüyle sayfalarımıza konuk olan Baydar, yaz boyunca Uzakdoğu’yu gezdi, Avustralya ve Yeni Zelanda’yı keşfetti. Şimdi ABD’de. San Francisco’dan gönderdiği mektupta, bir önceki durağı, Bali Adası’nın güney ucundaki sörf cenneti Bingin’i anlatıyor.

Endonezya’nın Bali Adası’nda ufacık, şirin bir köy Bingin. Hawaii’den sonra dalgasıyla dünyada ikinci sıraya yerleşen bir sörf cenneti. Avrupa’nın her yerinden sörfçü geliyor buraya. Köy, dağın yamaçlarına kurulmuş. 250’ye yakın merdivenle sahile iniliyor. Her bir basamak, normal standartların birkaç katı yüksekliğinde. Bir basamaktan diğerine bacağınızı kaldırmanız başlıbaşına sorun. Buna karşın deniz kıyısına vardığınızda, muhteşem dalgalar ayağınızın altında.

SÖRF ERKEKLERİN TEKELİNDEN ÇIKMIŞ

Evler arasındaki küçük geçitler bile birer merdiven. Yerliler her gün bu basamakları birkaç kez inip çıkmaktan, epeyce idmanlı. Kadınlar, erkekler atletik yapılı.

Sahil, sabahın erken saatlerinde, yüksek dalgaların gelmesini bekleyen adrenalin bağımlılarıyla doluyor. Bunun için gece erkenden uyuyorlar, sabahın altısında sahilde oluyorlar. Zaten köyde eğlence, gece hayatı yok. Sadece doğa güzellikleri ve dalgalarla başbaşasınız.

Birgin’de ben sörf yapmadım. Sörfçüleri seyretmekle yetindim. Dalgalar üstündeki sörfçüleri seyrettiğinizde de, bir süre sonra adrenalin patlaması yaşıyorsunuz. Stadyumdaki futbol seyircisi gibi, oturduğunuz yerden denizdekilere seslenmek geliyor içinizden: "Haydi yakala şu dalgayı!.." Düştüklerinde de "tüh be" diyorsunuz. "Ne güzel yükselmişti, dalgada..."

Birgin’de sörf yapanların çoğu kadınlar. Bu spor erkeklerin tekelinden çıkmış. Çok sayıda Japon genç kıza rastladım sörfçüler arasında. Peki sen orada ne arıyordun, diye sorduğunuzu duyar gibiyim. Bunu genel seyyahlık anlayışım hakkında birkaç cümleyle anlatmaya çalışayım: Ben hayatı akışına bırakarak yaşamayı severim. Evrene ve hayata güvenirim. Bilirim ki yaşam benim için her zaman en güzel sürprizleri hazırlar. Ben de bu güzellikleri yaşarken keşfederim. Kötü sürprizlerle karşılaştığımda da, yaşadıklarımdan ders alırım. Günlük hayatımda aldığım sinyallere dikkat ederim. Duyduğum bir söz, anlatılan bir izlenim önemlidir. Tanrı’nın bana verdiği mesaj olarak algılarım. Birgin’e de böyle bir rastlantı sayesinde geldim. Singapur’dan Bali’ye giderken, uçakta yanımda oturan Fransız çift, Birgen’den bahsetti. "Her yıl gidiyoruz, doğası, denizi çok güzel, çok huzurlu" dediler. Erkek sörf yapıyormuş, kadın ise ruhunu dinlendiriyormuş. Benim rotamın kesinleşmediğini öğrenince "Neden bizimle gelmiyorsunuz, dinleneceğinize emin olun" dediler.

Bu teklifi ilahi bir mesaj olarak kabul edip, Fransız çifte katıldım. Havaalanından birlikte bir taksi tutup, köye vardık.

MERDİVENLER, MERDİVENLER

Köye vardığımızda, taksi yolun kenarında durdu. İndiğimizde aşağıya doğru uzanan ve sonu gözükmeyen merdivenlerle karşılaştım. Dolambaçlı bir şekilde aşağıya uzanan merdivenler, köy evlerinin arasında kayboluyordu. Tanrım, bana bu merdivenlerden bahsetmemişlerdi, dedim. Buraya kadar gelmiştim, merdivenleri de inecektim. Aşağıya vardığımda, muhteşem bir deniz manzarası, uçsuz bucaksız bir deniz çıktı karşıma.

Merdivenler gözümde o kadar büyüdü ki bir hafta boyunca yukarı çıkmadım. İyice dinlendikten sonra, merdivenleri tırmandığımda, yukarıdaki köye vardım. Tavuklar, koyunlar, kuzular dolaşıyordu ortalıkta. Her taraf yemyeşildi. Çiçekler ve meyve ağaçlarıyla süslenmiş bir cennetti karşımdaki...

Birgin’in halkı güler yüzlü. Çocuklara çok düşkünler. Herkes birbirinin çocuğuna gözkulak oluyor. Anlatılanlara göre, köyde kapılar kitlenmezmiş, buna karşın hırsızlık yaşanmazmış. Sorun çıkaran kişiler toplumdan dışlanırmış.

ÇEVRE ÖZENLE KORUNUYOR
/images/100/0x0/55eaa1abf018fbb8f88ca807


Gezginlik güzel şey. Ancak şehirleri gezmek zor oluyor. Gezilmesi, görülmesi gereken yerlerle ilgili uzun bir liste çıkıyor karşınıza. Erkenden kalkıp, koşturmak gerekiyor. Birgin’de ne müze var ne de akvaryum, eğlence merkezi. Bu nedenle doğayla başbaşa kalacak zaman çok...

Ben de bol bol yüzdüm. Sörfçülerle, köylülerle sohbet ettim. Kitap okudum. İddialı masörlere masaj yaptırdım. Gerçekten dinlendim. Yattığım yerden denizi seyrettim, geceleri dalgaların sesini dinledim. İşte böyle bir cennet Bingin. Sörf yapmak için ideal. Evler pansiyona dönüştürülmüş. Çoğunlukla kadınlar işletiyor. Köyde pişirilen yemekler aşağıya, turistlerin kaldığı bölgedeki evlere taşınıyor. Çöpleri de özenle yukarıya taşıyıp, çevreyi temiz tutuyorlar. Pansiyonlarda sunulan yemekler çeşit açısından pek zengin değil, ancak çok lezzetli. Köylü balıkçıların ya da konukların tuttukları balıklar ikram ediliyor.

Pansiyonlarda kalanlar kısa zamanda birbiriyle kaynaşıyor, akşamları toplanıp sohbet ediliyor, herkes kendi dilinde şarkı söylüyor. Kimi zaman hep bir ağızdan şarkılar söyleniyor. Ama tüm bu eğlence, saat 24.00’te sona eriyor. Çünkü büyük çoğunluğun tek hedefi sabah erken kalmak, bir an önce dalgalarla kucaklaşmak...

NASIL GİDİLİR?

THY, yaz aylarında Bali Adası’nın Denpasar kentindeki Ngurah Rai Havaalanı’na İstanbul’dan direkt uçuyor. Bingin, karayoluyla havaalanına 12 kilometre uzaklıkta. Ekim - kasım aylarında ise Türkiye’den Endonezya’ya en ucuz bileti Katar Havayolları’ndan bulmak mümkün. Bilet fiyatları, tek yön 358 Euro’dan başlıyor.
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!