Şizofrenik bir kişiliğim

Güncelleme Tarihi:

Şizofrenik bir kişiliğim
Oluşturulma Tarihi: Mayıs 12, 2008 00:00

Pelin Batu, İstanbul'a ve sanata dair düşüncelerini D Smart dergisine anlattı

Haberin Devamı

Pelin Batu fotoğrafları

Pelin Batu yıllarca yurtdışında yaşadıktan sonra Türkiye'ye döndü. Kalmayı düşünmüyordu aslında. Kaydını dondurduğu New York'taki okuluna dönecekti yine... Ancak Boğaziçi Üniversitesi, oyunculuk deneyimleri, şiir kitaplarıderken "ikilemler ülkesi" olarak adlandırdığı Türkiye'den bir daha ayrılamadı. Batu, İstanbul'a ve sanata dair düşüncelerini D Smart dergisine anlattı.

- İstanbul sizin için ne ifade ediyor?

İstanbul tüm megapoller gibi zor bir şehir. Çok fazla ikilemle karşılaşıyorsunuz. Mesela şu an lüks ve pahalı bir semtteyiz. Ama bir arka sokakta belki su bile yok. Kültürel, eğitimsel ve ekonomik farklılıklar çok fazla. Türkiye’de batıda görmediğim kadar entelektüel insanla karşılaştım. Ama bir o kadar da okuma yazma bilmeyen, her şeyden bihaber insan var. Bu, İstanbul’un zengin bir şehir olmasına yol açıyor. Bir taraftan da o kültürlerin ne kadar iğrenç bir şekilde yıkıldığını, harap edildiğini görüyoruz.

Haberin Devamı

- Peki, bu farklı kültürlerin içinden çıkan eserleri nasıl buluyorsunuz?

Ekonomik anlamda sorun yaşayan ya da kültürel anlamda karmaşık olan ülkelerde çok enteresan eserler çıkması lazım... Ben İrlanda edebiyatına meraklıyım. Ama artık oradan doğru dürüst bir şey çıkacağını düşünmüyorum. Çünkü son 10 senedir, AB’ye girdikten sonra Katolikler arası ikilemler yok oldu. Huzur geldi. Sadece edebiyatı değil, müziği ve sanatı da tetikleyen şeyler gerekli.

- Gelişmiş toplumlardan iyi sanatçı çıkmaz mı?

Tuhaf dehalar, deliler ya da çok özel insanlar çıkacaktır. Bir Mozart var Avusturya Macaristan’da... Ucube gibi garip bir örnektir. Ama genel olarak bir toplumda zorluklar ve yasaklar insanı farklı anlatım tarzlarına iter. Mesela İran sinemasında adam ‘seks’i gösteremediği için, bir eşarbın düşüşüyle cinselliği, erotizmi şiirsel bir şekilde anlatıyor.

- Tanınan biri olmanın zorluklarını yaşıyor musunuz?

Sürekli “Sanat için soyunur musun, sevişir misin?” gibi sorular soruluyor. Bunlar acayip canımı sıkıyor. Tüm filmlerde bu sahneler ön plana çıkarılıyor. İnsanlar bundan sıkılmıyor mu? Sonradan görmelik gibi geliyor bana. Bizdeki problem, cinselliğe karşı inanılmaz ikiyüzlü bir toplum oluşumuz. Kadına cinsel bir obje olarak bakılıyor. Mesela ben yürümeyi seviyorum. Ama mini etek giydiğimde rahatsız oluyorum. İtalya’da olsa kimse fark etmez bile. Kadınlığımı mini etekle kanıtlayacak değilim, ama yaşadığım diğer şehirlere nazaran rahatsız oluyorum.

Haberin Devamı

- Bütün bunları aşacağımıza inanıyor musunuz?

İkilemler ülkesiyiz. Bir tarafta aşılması gerekir. Sonuçta bir kere haber olur, iki kere olur... Sonra enteresanlığı ortadan kalkar. Ama öte yandan bakıyorsunuz, yeni bir yasa çıkıyor. İçki sahneleri sansürleniyor. Bu bence utanç verici. Ben bir taraftan “Bazı şeyler aşılacak” diyorum, ama sonra bir de bakıyorum böyle bir yasa çıkıyor.

- Oyunculuk yapmadığınız zamanlarda neler yapıyorsunuz?

Boğaziçi Üniversitesi’nde edebiyat doktorası yapıyorum. Zamanımın çoğunu okuyarak ve film seyrederek geçiriyorum. Piyano çalıyorum, resim yapıyorum. Yürümeyi çok seviyorum. Bazen Playstation’da macera oyunları oynuyorum. Bitirene kadar rahat edemediğim için senede bir-iki tane oynuyorum.

- Hangisi sizi daha çok mutlu ediyor? Yazı yazmak mı, oyunculuk mu?

Yazı yazmak... Kelimelerle oynamayı seviyorum. Değişik diller arası karşılaştırma yapmayı seviyorum. Orada her şeyi ben kontrol ediyorum. Bir terapist beni ele alsa "control freak" (kontrol delisi) çıkabilirim. Sinemada bir yönetmenin piyonusunuz. Fikrinizi söyleyebilirsiniz ama daha çok kukla gibisiniz. Daniel Day Levis’in "Gang’s of New York" filmi için İtalya’da 6 ay kasapta çalışması, Meryl Streep’in bir sene piyanistten ders alması konuşuluyor. Burada senaryoları çekimlerden 2-3 hafta önce okuduğunuz oluyor. Genel olarak bir tanrı yönetmen etrafında dönüyor her şey.

Haberin Devamı

- Edebiyat size ne ifade ediyor?

Edebiyat ezberlenecek, “Bu ne güzel şiir!” deyip geçilecek bir şey değil. Her okur kendinden bir şeyler katıyor. Mesela ben bir şiir yazıyorum. O şiiri kendi dünyam ve bakışımla dolduruyorum. Ama aslında bir ipucu kağıdı o... Mesela "sarı" kelimesi sana başka anlamlar ifade ediyor olabilir. Edebiyatın böyle olması gerekir.

- Edebiyatta kendinizle özdeşleştirdiğiniz biri var mı?

Son zamanlarda her taraftan Hegel çıkıyor. Bir taraftan 19. yüzyıl aydınlanma dönemi kafa yapısı bana huzur veriyor diyebilirim. Bir şeye siyah veya beyaz bakmak... "Bu iyi ve bu kötü" demek, bir şey seçmenin huzuruyla, o grinin muğlaklığı içinde boğulmamak... Ama yine de postmodernist zırvalığın içinde yüzerken hiçbir şeyin net olmadığını görüyoruz.

- Farklı bir zamanda yaşama şansınız olsaydı, nerede olmak isterdiniz?

Haberin Devamı
19. yüzyıl diyebilirim. Ama neresi? O zamanlar Cibuti ya da Çad’da yaşasaydım pek farklı olmazdı. Viyana veya 1890’ların Paris’i olabilir. Ama o dönemde bir fahişe de olabilirdim, balıkçı olarak da doğabilirdim. Nerede ve kim olduğun önemli.

Şizofrenik bir kişiliğim

- Sizin için ideal bir akşam nasıldır?

Çok şizofrenik bir kişiliğim o anlamda... Bazen gece çıkmadan önce zevkli bir müzik koyarım. Onu çok yüksek sesle dinleyip içkimi yudumlarım. Sonra 15-20 dakikada duşumu alıp keyifle giyinirim. Dışarıya çıkar, saatlerce müzik dinler, dans ederim. Veya evde battaniyenin altında oturup arka arkaya 3 güzel film izlerim. Sabah erken uyanıp o mahmurluğu hissederim. Bunlar benim için ideal gecelerdir.

Kendimden kaçmak için oyuncu oldum

- Kendinizi biraz gerçek hayattan soyutluyor gibisiniz sanki...

Yalnızlığı seviyorum. Oyunculuğu seçmemin nedeni belki de kendi hayatımdan kaçmak. Çünkü kendi hayatımız çok can sıkıcı ve üzücü olabiliyor. Sanırım hayatın sıkıcılığından kaçmak için bunu yapıyorum. Doktorama İngiltere veya İrlanda’da devam edeyim diye düşünüyorum. Bu kadar rahat davranabildiğim için kendini beğenmiş biri olduğumu da düşünmüyorum. Ama her şeyi kaybettikten sonra ne hissederim, onu tam bilemiyorum.

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!