Sizi doğuran ananız mıdır?

Güncelleme Tarihi:

Sizi doğuran ananız mıdır
Oluşturulma Tarihi: Ağustos 03, 2003 19:23

İki haber, aynı gün yayımlandı gazetelerde. Birincisi, Saddam’ın iki kızının anlattıkları ve cani “baba”larına hicranlı seslenişleri. İkincisi, kızının ameliyat parasıyla ortadan kaybolan “anne” ... Hep aklımın bir köşesinde duran bir sorudur bu, yüksek sesle soramadığım, cümlelere dökmeyi beceremediğim (ki aşağıdaki yazıya bakıyorum, yine olmamış) ve asla bir cevap veremediğim..

Haberin Devamı


Saddam Hüseyin’in Ürdün’e sığınan kızları ortaya çıktı. Raghad ile Rana ve 9 çocuğuna sığınma izni vermiş Ürdün Kralı.

Raghad, CNN’deki canlı yayında – yaşadığını ve hâlâ Bağdat’ta olduğunu söylediği – Saddam’a seslendi:

“Baba seni çok özlüyorum. Sen çok iyi bir babasın. Kocaman bir kalbi olan, sevecen bir baba!..”

*

Aynı gün, gazetelerde bir başka haber daha vardı:

Fatma Şekeroğlu adlı bir kadın, karaciğer hastası kızı için toplanan yardım paralarını çalarak ortadan kaybolmuş.

11 yaşındaki oğulları Levent, iki sene önce, nadir görülen bir karaciğer yetmezliğinden ölmüştü. Geçen sene, bu sefer de küçük kızları Zeliha’nın aynı hastalığa yakalandığı anlaşıldı.

Bu Fatma, gazetelere çıktı “Zeliha için canımı veririm” dedi.

Ama kocası olacak adam “20 senelik eşimi de kaybedemem” diye kadının karaciğerini vermesine mani oldu.

Aynı aile, bir kere daha gazetelere haber oldu pazar günü.

Bu sefer, anne Fatma, hayırseverlerin küçük kızı ameliyat ettirmek için topladığı 3,5 milyar lirayı alarak, kocasını ve iki çocuğunu yüzüstü bırakıp kayıplara karıştı.

*

Saddam Hüseyin’in kızları, yani Uday ve Kusay adlı iki sapık katilin kardeşleri, bu Raghad ile Rana’nın daha iyi bir halt olmaları için sebep yok ama...

“Aileye ihanet etti” iddiaları üzerine, iki damadını da öldürten Saddam’a hâlâ “Baba seni çok özlüyorum. Sen çok iyi bir babasın. Kocaman bir kalbi olan, sevecen bir baba!..” demeleri, “Baba” diye hitap edebilmeleri...

*

Diyeceksiniz ki belki 11 yaşındaki oğlunun ölümü, aynı yaşlardaki kızının hastalığı, yoksulluk, evde bir dıgıl dıgıl koca... çaresizlik canına tak dedi kadının, belki depresyona girdi, bir hatadır yaptı, çocuğun ameliyat parasına da tamah ederek...

*

Bilmiyorum...

Ben öyle bir ananın, öyle bir babanın çocuğuyum ki, böyle bir soruyu tarafsız gözle kafamda çevirmem, tartmam bile mümkün değil.

İnsan Saddam gibi bir adama “Baba” diyebilir mi?

İnsan Fatma gibi bir kadına “Anne” diyebilir mi?

Sevebilir mi?

Bir iki gün önceydi, Dilek adlı genç bir kadının Mine’ye gönderdiği mektubu okuttum size.

Döven, söven, hayatınızı zehir eden bir hayvan... babanız olabilir mi?

Sevginin, şeftatin hiç payı yok mudur bu ilişkide?

İlla ilaç paranızla kaçması, erkeğinizi vurdurması, sizi dövmesi, hatta (maalesef çok yaygın bir faciadır bu da) sizi taciz etmesi, yetmedi tecavüz etmesi de gerekmez...

Sevgisiz, hayırsız bir ana, bir baba... Tek taraflı sevebilir mi insan?

Çocuk çocuğa zerre kadar hayrı dokunmamış analar, babalar bilirim... “Babamdır, anamdır” diye evlatlarının ölene kadar sırtında taşıdığı...

Etrafımdaki örneklere bakar, düşünürüm zaman zaman...

Sadece sizi doğurdu diye, sadece biyolojik babanız diye, bir kadını anneniz, bir erkeği babanız bilebilir misiniz? Üzerinizde en küçük bir emeği, bir hakkı olmasa bile?

Analığını yapmamış bir kadına, babalığını bilmemiş bir adama... evlatlık vazifenizi kılınız kıpırdamadan, sonuna kadar yapabilir miydiniz?

Benimki babaların hası olmasaydı, annem eşi benzeri bulunmaz bir ana olmasaydı... yine böyle sevebilir miydim?

Ben emin değilim...

Siz ne dersiniz?

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!