Sinemacılar dört gözle 270 baÅŸvurunun sonucunu bekliyor

Güncelleme Tarihi:

Sinemacılar dört gözle 270 başvurunun sonucunu bekliyor
OluÅŸturulma Tarihi: Åžubat 27, 2005 00:00

Sinema devlet desteÄŸi almalı mı almamalı mı? Çok sık duyduÄŸumuz bu soru aslında bir anlam taşımıyor çünkü kendi sinemasını desteklemeyen devlet yok. Bir özel sektör devi olan Amerikan film endüstrisi bile, ABD hükümetinden her zaman destek görüyor. 1970’te televizyon rekabeti nedeniyle sarsıntı geçiren sektör, vergi kolaylıklarından faydalanarak kendini toparladı. ABD, bugün de büyük film ÅŸirketlerinin dünyadaki pazarını açmak ve geniÅŸletmek için sürdürdüğü mücadeleye destek veriyor. ÖrneÄŸin Amerikan Ticaret Bakanlığı’nın 1999 tarihli bir raporunda, Amerikan filmlerinin gittikçe daha fazla oranda ABD dışındaki ülkelerde çekildiÄŸi ve önlem alınması gerektiÄŸi tartışılıyor. Geçen yıl, planladıkları sinema ve televizyon filmlerinin çekim ve stüdyo çalışmalarının yüzde 75’ini New York eyaleti ve New York kentinde gerçekleÅŸtiren yapımcılara yüzde 15 oranında vergi indirimi saÄŸlandı. Ä°ÅŸte bu nedenle Mel Brooks ‘The Producers’, Martin Scorsese ise Leonardo DiCaprio ve Matt Damon’ın oynayacağı ‘The Departed’ adlı filmlerini burada çekecek.Bir baÅŸka örnek, ABD’nin Haziran 1996’da Dünya Ticaret Örgütü’ne Türkiye’yi ÅŸikayet etmesi. Türkiye pazarı Amerikan film sanayii için son derece küçük olmasına karşın, hükümet durumu ciddiye almış ve Türkiye’ye ‘Niçin yabancı film biletlerinden eÄŸlence vergisi alıyorsun da Türk filmlerinden almıyorsun?’ diye soruyor. Olay, Temmuz 1997’de Türk hükümetinin yerli yapımlara da aynı vergiyi getirmesiyle çözülüyor.EURIMAGES OLMASAYDI BÄ°RÇOK FÄ°LM ÇEKÄ°LMEZDÄ°ABD’nin tutumunda ÅŸaşılacak bir ÅŸey yok. Çünkü sinemanın önemli bir ihracat kalemi olmasının yanı sıra, baÅŸka hiçbir sektörle kıyaslanmayacak öyle büyük bir tanıtım gücü var ki, devletin bunu görmemesi imkansız.Türk sineması, devletten büyük destekler almış bir sinema deÄŸil. 1989’da Avrupa sinemasını yaÅŸatmak amacıyla kurulan Eurimages fonuna Türkiye 1990’da üye oldu. Eurimages üye ülkelerden gelen film projelerine destek oluyor. Türkiye bu konuda sözünün eri çıktı ve Eurimages’a yatırması gereken parayı aksatmadan ödedi. Bu sayede Türk sinemacılar da Eurimages’dan hep fon aldılar. Denilebilir ki, son 14 yılda Eurimages olmasaydı, Türk filmlerinin çoÄŸu çekilemezdi.ÖDÃœL ALANLARIN BORCU SÄ°LÄ°NECEKGeçen yıl ise hükümet, Türk sinemasına yapacağı yardımı yeniden belirledi. 14 Temmuz 2004’te 5224 Sayılı Sinema Filmlerinin DeÄŸerlendirilmesi ve Sınıflandırılması ile Desteklenmesi Hakkında Kanun kabul edildi. Bu yasanın 8. maddesi de Türk filmlerinin desteklenmesiyle ilgili esasları ortaya koyuyordu. Hiç gecikmeden bununla ilgili yönetmelik de geçen yıl çıkarıldı. Yönetmelik kısa filmden animasyona, uzun metrajlı sinema filminden belgesele kadar her tür sinema ürününe destek verilmesini öngörüyor. Bir film projesi geliÅŸtirmek için ayrı, çekmek isteyen için ayrı, çektikten sonra postprodüksiyon masrafları için ayrı destekler öngörülmüş. Destek, filmin tamamını kapsamıyor ve hibe deÄŸil. Ancak geri ödemesi geniÅŸ bir zaman dilimine yayıldığı için film sahibine giÅŸe gelirinden bunu karşılama imkanı veriyor. EÄŸer film giÅŸede batarsa, yönetmen üç yıllığına, yapımcı borcunu yasal faiziyle ödeyene kadar destekten mahrum bırakılıyor. Ancak bir film giÅŸede kendini kurtaramasa bile, uluslararası festivallerde ödül alırsa, bakanlık ona verdiÄŸi borcu siliyor. BaÅŸvurular, sinema sektörünün meslek birliklerinden, akademisyenlerden ve bakanlık temsilcilerinden oluÅŸan 15 kiÅŸilik bir destekleme kurulu tarafından deÄŸerlendirilecek.Yapımcı yönetmen Ezel Akay, bu yasanın olumlu özelliklerini şöyle sıralıyor: ‘Ortada bir rekabet olduÄŸu, bir rüşvet ve yozlaÅŸma mekanizmasının içinden gelindiÄŸi için, hepimiz burada çok pimpirikli davrandık. Mümkün olduÄŸu kadar gerekçelendirilebilir kriterler konuldu. Tabii test edilmeden bu mekanizma iyi çalıştı, kötü çalıştı demeye imkan yok. Ama bütün sektör bu operasyonun öylesine tepesinde ki, diÅŸiyle tırnağıyla, her an bir maraza çıkacak hissiyle bakıyor, çalışanlar da bu hisle çok temkinli davranıyorlar.’Kültür ve Turizm Bakanlığı Telif Hakları ve Sinema Genel Müdürü Abdurrahman Çelik’in belirttiÄŸine göre yaklaşık 270 proje, Destekleme Kurulu’na deÄŸerlendirilmek üzere sevk edildi. Ä°lk DeÄŸerlendirme Kurulu toplantısı geçen hafta Ä°stanbul’da yapılacaktı ancak Kültür ve Turizm Bakanı’nın istifası ve yeni bakanın atanması nedeniyle ÅŸimdilik ertelendi. Peki bu fon hangi kaynakla desteklenecek? Dünyanın birçok ülkesinde olduÄŸu gibi sinema izleyicisinin parasıyla. Biletlerden kesilen eÄŸlence vergisinin yüzde 75’i bakanlığa ayrılıyor, iÅŸte bakanlık da Türk filmlerini desteklemek için bu fondan yararlanacak. Bu fonun 2005’te 10 milyon YTL’yi bulması bekleniyor.Film çekmek hiç ucuz deÄŸilUÄŸur Yücel’in Antalya Film Festivali’nde ödüller alan ilk filmi ‘Yazı Tura’ Eurimages fonlarından yararlanan Türk filmlerinden biriydi (solda). Yücel, projeyi gerçekleÅŸtirmek için kaliteden taviz vermeyeceÄŸini söylemiÅŸti. Ezel Akay’ın yönettiÄŸi ‘Neredesin Firuze?’ de son yılların pahalı yapımlarındandı (üstte).BÄ°R KAYIP Ä°LANI21 trilyon 670 milyar liralık eÄŸlence vergisi aranıyorSinema biletinden yüzde 10 oranında rüsum (eÄŸlence vergisi) kesiliyor. Eskiden sinema salonları, ilçe belediyesine gidiyor, parayı yatırıp biletlerini damgalatıyordu. Toplanan paranın yüzde 25’i belediyelerde kalıyor, yüzde 75’i de maliyeye (merkezi hükümete) gidiyordu. Ama belediyeler merkezi hükümete bu parayı ödemekte nazlanıyor hatta hiç ödemiyorlardı. Bu durum karşısında, 12 Mart 2004’te bir deÄŸiÅŸiklik yapıldı. Artık sinema salonları parayı merkezi hükümete (mal müdürlüklerine) ödüyor, sonra banka dekontuyla belediyeye gidip damgalatıyor. Paranın yüzde 75’i Turizm ve Kültür Bakanlığı hesabına, yüzde 25’i de belediyelere aktarılıyor.Sinema giÅŸelerinde kesilen biletleri dikkatle izleyen bir baÅŸka grup da film dağıtımcıları. Onlar atmaca gibi sinema salonlarının tepesinde bekliyor; dağıttıkları filmin biletlerinden kendilerine düşen payın giÅŸede ‘kaybolmasını’ engellemek için çabalıyor ve sık sık sinemaları kontrol ediyorlar. Ancak kaçağın yüzde 10’dan fazla olmayacağını söylüyorlar.Asıl kaçak Kültür Bakanlığı’na ulaÅŸması gereken eÄŸlence vergisinde. Bakanlık 2000-2004 arasında kendisine ödenmeyen tutarın tam 21 trilyon 670 milyar lira olduÄŸunu belirledi. Bunun büyük bölümünü, 2000-Mart 2004 arasında belediyelerin el koyduÄŸu miktar oluÅŸturuyor. Bu rakamlar çok önemli, çünkü seyirciden gelen bu para, Türk filmlerine yapılan devlet desteÄŸinin karşılığı. Bu yıl için bakanlık hesabına 5 trilyon 959 milyar 284 milyon lira eÄŸlence vergisi yatırılmış. Buna raÄŸmen maliye, bakanlığa Türk filmlerinin desteklenmesi için 10 trilyon lira ayırmayı taahhüt etmiÅŸ. Åžimdi Bakanlık, toplayamadığı 21.6 trilyon liranın peÅŸinde. Bu müthiÅŸ bir rakam: Seyircilerin zaten ödemiÅŸ olduÄŸu bu parayla 20 filme destek olunabilir...Yasalara göre Jeunet’nin filmi Amerikan Yüzüklerin Efendisi ise Alman filmi Dün gece Fransız sinemasının Cesar ödülleri dağıtıldı. Sonuçları bu yazıyı yazarken bilmiyoruz ama Amelie filmiyle meÅŸhur olan yönetmen Jean-Pierre Jeunet’nin ‘Un long dimanche de fiançailles’ adlı filmi 12 dalda adaydı. Gelgelelim, kasım ayında bir Paris mahkemesinin verdiÄŸi karara göre bu film bir Fransız filmi deÄŸil! Yönetmenin, 30 oyuncusunun, 2 bin figüranının, 500 kiÅŸilik teknik ekibinin Fransız olmasına, bir Fransız romanından uyarlanmasına, dilinin Fransızca olmasına, öyküsünün Fransa’da geçmesine ve filmin tamamen Fransa’da çekilmesine raÄŸmen... Fransa, birçok baÅŸka ülke gibi filmlere maddi destek veriyor. Jeunet’nin filminin yapımcısı olan 2003 Productions ÅŸirketine de bu destek verilmiÅŸ. Ancak bu ÅŸirketin yüzde 32’si, Amerikan sinema devi Warner Brothers’ın Fransa’daki ayağı olan Warner France’a ait. Oysa devlet yardımının, ya tamamı Fransız ya da ortak yapımcısı Avrupalı olan projelere verilmesi öngörülüyor. Ä°ÅŸte bağımsız Fransız yapımcıları, bu nedenle 2003 Productions ÅŸirketinin, Amerikan sinemasının Fransa’daki ‘Truva atı’ olduÄŸunu iddia ederek mahkemeye baÅŸvurdular. Mahkeme 2003 Productions ÅŸirketini ceza ödemeye, aldığı desteÄŸi geri vermeye mahkum etti; ayrıca film 5 milyondan fazla bilet satarsa baÅŸka filmler için alabileceÄŸi 3.6 milyon Euro destekten de mahrum bıraktı.Fransa’yı korumacılığı absürd hale getirmekle suçlamak kolay ama sinemasını koruyan tek ülke o deÄŸil. ÖrneÄŸin G. Kore’de her sinema salonu her yıl 146 gününü Kore filmlerine ayırmak zorunda. Sinemaya, bilet vergisi ya da Ä°ngiltere’de olduÄŸu gibi piyango gelirlerinden biraz olsun fon ayırmayan devlet yok gibi. Ancak asıl soru ÅŸu: Ne yapmalı ki, özel sektör sinemaya para yatırsın? Sinema öyle belirsizliklerle dolu bir sektör ki, hiçbir yatırımcı elindeki parayı durup dururken bir yapımcının eline vermeye cesaret edemiyor. Ä°ÅŸte bunu aÅŸmak için 1970’lerde ‘film vergi ÅŸemsiyesi’ veya ‘kalkanı’ (movie tax shelter) yöntemi geliÅŸtirildi. ÖrneÄŸin Kanada’da da 1974’ten önce yılda 3 film çekilirken, vergi ÅŸemsiyesi getirilmesiyle bu rakam 1979’da 70 filme çıktı. Vergi ÅŸemsiyesi, bugün bile Ä°ngiltere, Almanya, Avustralya, Ä°rlanda gibi ülkelerde uygulanan yaygın bir yöntem. Özen Film’in sahibi Mehmet Emin Soyarslan bunun Türkiye’de de uygulanabileceÄŸini söylüyor: ‘Özel sektör nasıl sinemaya yatırım yapar? Bunun tek yolu var. Sinemaya yapılan yatırımlar ödenmiÅŸ vergi kabul edilir. Nasıl olsa vergi ödemeyecek misin? Gel bunun belli bir oranıyla bir film yap. Ä°sterse rizikolu film olsun. Bu yaklaşım Türkiye’de sinemayı patlatır.’ALMAN FÄ°LM VERGÄ° ÅžEMSÄ°YESÄ° DELÄ°K DEŞİKAncak korumacılık, yanında suiistimali de getiriyor. Bugün vergi ÅŸemsiyesi uygulamasındaki en ilginç suiistimal Almanya’da yaÅŸanıyor. Bu ülkede sinemaya yapılan yatırım vergiden düşülüyor ama filmin Almanya’da çekilmesi, Almanların çalışması ÅŸart koÅŸulmuyor. Tek istenen filmin bir Alman ÅŸirketine ait olması. Bu durumda büyük Amerikan ÅŸirketleri yaptıkları filmin haklarını Almanya’da sırf bu iÅŸ için kurulmuÅŸ ÅŸirketlere satıyor. Alman yatırımcılar ellerindeki vergiden kurtarılmış fonları kredi verir gibi bu Amerikan ÅŸirketlerine veriyor. Daha sonra Amerikan ÅŸirketi aldığı paranın faizi kadar bir parayı ödeyerek filmin hakkını geri alıyor. Yani Alman film vergi ÅŸemsiyesi, Amerikalılara iyi bir fon saÄŸlıyor. Bunun son örneÄŸi, ‘Yüzüklerin Efendisi’ filmine Almanya’da bu iÅŸ için kurulmuÅŸ Lord Zweite ProductionsDeutschland adlı ÅŸirket tarafından saÄŸlanan kredi. Â
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!