Sinema

Güncelleme Tarihi:

Sinema
Oluşturulma Tarihi: Nisan 07, 2006 00:00

Aradığınız saf korkuysa kaçırmayın

Wolf Creek

Yön:
Greg McLean

Oyn: John Jarratt, Cassandra Magrath, Kestie Morassi

Bir milyon dolar gibi küçük bir bütçeyle çekilen Kurt Kapanı, Sundance Film Festivali’nde büyük ilgi gördü. Film, "Bu film, Avustralya’nın terk edilmiş bölgelerinde yaşanan gerçek olaylara dayanmaktadır. Avustralya’da her yıl 30 bin kişi kayboluyor. Kaybolanların yüzde 10’nun izine bir daha hiç rastlanmıyor" alt yazısıyla başlıyor. Son dönemde, korku filmlerinde bu tip küçük oyunlar oynayarak öykünün gerçeklere dayandığını belirtmek yeni bir promosyon tekniği. Kurt Kapanı’nda da kurgusal öğeler mevcut, ancak asıl öykü gerçeklere dayanıyor.

Film, otostop yapanları öldüren Ivan Milat adlı seri katil ile bozulan arabaları çekmek bahanesiyle turistleri kaçıran Bradley Murdoch’un adli kayıtlara geçmiş davalarından hareket ediyor. Gelelim öyküye:

Avustralya’nın batı kıyılarında keyifli bir yaz tatili geçiren ikisi kız üç arkadaş, eski model bir arabayla dönüş yoluna çıkar. Yolda göktaşı krateri Wolf Creek’i görmek için mola verirler. Gençler kraterin etrafında üç saat dolaşır. Geri döndüklerinde arabalarını çalıştıramazlar. Orta yaşlı bir adam yardım eli uzatır. Uçsuz bucaksız çölün ortasında yalnız kalan gençler, hiç tanımadıkları bu adamın yardım teklifini kabul eder...

Kurt Kapanı, tipik bir teen slasher filmi. Bu kadar korkunç yapan ise kendi türünün klişelerini sonu kadar en doğru şekilde kullanılması ve anlatılan öykünün şok eden gerçekliği. 25. İstanbul Film Festivali’nde gerçekleşen ilk gösteriminde izleyicilerin bazıları salonu terk etmek zorunda kaldı. Eğer aradığınız saf korkuysa ıskalamayın deriz.

Güldüren gerilim filmi

Gen

Yön:
Togan Gökbakar


Oyn:
Doğa Rutkay, Yurdaer Okur, Mahmut Gökgöz

Gen, Kubrick’in korku klasiği filmi The Shining’e benzer bir açılış sahnesiyle başlıyor. Dr. Deniz, geniş planlar eşliğinde dağlık bölgedeki görev yerine ulaşmaya çalışmaktadır. Hastaneye vardığında bir intihar vakasıyla karşılaşır. Ardından heyelan yüzünden yollar kapanır, telefonlar kesilir ve polisler hastanede mahsur kalır (Bu arada ortalık günlük güneşliktir). Gerisi malum; cinayetler birbirini izler ve klasik "Katil kim?" oyunu başlar.

Gen ne yazık ki, senaryosundan olay örgüsüne kadar her şeyi ile vahim hatalarla dolu bir çalışma. Başta Doğa Rutkay olmak üzere oyunculuklar çok kötü. Bu hataları 21 yaşındaki Togan Gökbakar’ın deneyimsizliğine bağlayabiliriz. Ancak bizi asıl üzen kopyacı zihniyet. Togan Gökbakar, giriş bölümünü hazırlarken Fight Club’ı (Dövüş Kulübü) ve senaryoyu yazarken İspanyol yapımı Hipnoz’u kaç kere izledi doğrusu merak ettik. Basında epeyce yer alan tecavüz sahnesinin de "hayvanca" olmadığını, aksine Tecavüzcü Coşkun filmlerini aratmayacak derecede komik olduğunu belirtelim. Muhtemelen bu sahne, Doğa Rutkay’ın açıklamasından sonra promosyon amaçlı olarak filme konmuş çünkü öyküye hiçbir katkısı yok.

Hayalet bu kez sinemada

Phantom of the Opera

Yön:
Joel Schumacher

Oyn: Gerard Butler, Emmy Rossum, Patrick Wilson


Andrew Lloyd Webber’in 20 yıldır sahnelenen ünlü müzikali Operadaki Hayalet, yeniden sinemaya uyarlandı. Batman gibi aksiyon filmlerinden hatırladığımız Joel Schumacher’in yönetmenliğini üstlendiği filmde, Phantom’u Gerard Butler, Christine’i genç oyuncu Emmy Rossum canlandırıyor. Öyküde bir değişiklik yok: Tanınmaz haldeki yüzünü maskeyle saklayarak Paris Operası’nın altında yaşayan dahi besteci (Gerard Butler), operanın korosundaki genç Christine’e (Emmy Rossum) gizlice müzik dersleri verir. Dahi besteci, öğrencisine aşık olur, ancak Christine operanın genç patronuyla ilişkiye girer. Film 143 dakika gibi uzun bir süreye sahip ancak anlatılan tutkulu aşk, Broadway’de en uzun süreyle sahnelenen müzikallerden birisi.

Düşman askerler cephede Noel’i kutluyor

Joyeux Noel

Yön:
Christian Carion

Oyn: Diane Kruger, Daniel Brühl, Benno Fürmann, Guillaume Canet


Gözünüzde şöyle bir sahne canlandırın: Bir Alman askeri, elinde çam ağacıyla siperinden çıkıp Noel şarkıları söyleyerek ilerliyor. Şarkıya karşı siperlerdeki İskoç askerleri gaydalarıyla karşılık veriyor. Fransızların da katılımıyla üç ülkenin askerleri mevzilerinden çıkıp Noel’i kutluyor. Ayinler düzenleniyor, Fransızlar şarabını, Almanlar çikolatasını paylaşıyor, hatta futbol maçları yapılıyor. Peki beraber şarkı söyleyen, kafayı çeken bu insanlar sizce bir daha savaşır mı? Buraya kadar anlattığımız her şey 1914 yılında, I. Dünya Savaşı sırasında gerçekleşti ve Ateşkes, askerlerin birbirlerine yazdığı mektuplardan yola çıkılarak çekildi.

25. Uluslararası İstanbul Film Festivali’nin açılışında gösterildikten sonra sıcağı sıcağına vizyona giren Ateşkes’te, Truva’nın Helen’i Diana Kruger ve genç yıldız Daniel Brühl başrolleri paylaşıyor. Savaşın anlamsızlığına dair bugüne kadar pek çok film çekildi. Ateşkes’in farkı ise müziğin, top seslerinin yerini aldığında neleri değiştirebileceğini, kimi zaman göz yaşartarak kimi zaman da gülümseterek anlatan öyküsü. Milliyetçi ve dini duyguların savaşlarda nasıl tetikleyici unsur olarak kullanıldığını bir kez daha hatırlatan bu hümanist melodramı kaçırmak hata olur.

Hayvanat bahçesinden firar

The Wild

Yön:
Steve ’Spaz’ Williams

New York Hayvanat Bahçesi’nde yaşamını sürdüren Ryan adlı yavru aslan, yanlışlıkla Afrika’ya gönderilen bir gemiye bindirilir. Onu kurtarmak için bir aslan, bir zürafa, bir anakonda yılanı, bir koala ve bir sincaptan oluşan beş kişilik ekip harekete geçer...

Walt Disney Pictures’ın sunduğu bilgisayar animasyonu Vahşi Doğa’nın yönetmenliğini, The Mask (Maske) adlı filmdeki çalışmasıyla Oscar adaylığı alan görsel efekt uzmanı Steve "Spaz" Williams üstlendi. Orijinal seslendirme kadrosunda Kiefer Sutherland (Aslan Samson), Jim Belushi (Sincap Benny) gibi ünlü isimler yer alıyor.
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!