Şiir Dünyası

Güncelleme Tarihi:

Şiir Dünyası
Oluşturulma Tarihi: Şubat 26, 2000 00:00

Haberin Devamı

Bir portre: Faik Ardahan

Şiiri doruklara taşıyan şair

Şiiri, dağların doruklarına taşıyan Ardahan, ilk kitabını da, oğlu Doruk'a armağan etti 1988 yılında Kayseri'de başlattığı ‘‘Dolunay Şiir Geceleri’’ni, 1994 yılında Antalya'ya taşıyan Akdeniz Üniversitesi Sosyal Bilimler Meslek Yüksekokulu Öğretim Görevlisi Faik Ardahan, oğlu Doruk'a armağan ettiği ilk kitabının ön sözünde kendini şöyle anlatıyor:

‘‘Kitaptaki çalışmalarım, belirli bir dönemde yaşadıklarımın ve hissettiklerimin, yazım formundaki fotoğraflarıdır. Hiçbir zaman kendimi şair olarak görmedim, zannederim olamayacağım da.

DOLUNAY GECELERİ

Ben yalnızca şiiri seviyorum, duygusal bir insanım, duyarlıyım, birçokları gibi benim de yüreğimin derinliklerinde yaşadığım sevdaların anıları var.’’

Bir dönem, Toros Doğa Sporları Kulübü'nün başkanlığını da yapan Ardahan, 20 yıldır dağcılıkla uğraşıyor. Güzel havalarda, oğlunu da omuzuna attığı gibi dağların yolunu tutuyor şair.

Her ayın dolunay gecesinde, Konyaaltı Plajı'nda kumların üstünde yakılan ateşin çevresinde, şiirseverler biraraya geliyorlar.

Aşk şİİrleri

Yakamoz

Yakamoz konardı

Sığ gölgesi üzerine sokağın

Hançer gibi gövdesine saplanan

İnsan gölgeleriyle sarsıldı

bedeniO zaman

Yumardı gözlerini sonsuz

karanlığına

Araladığında gözlerini

Değişsin isterdi tüm benliği

Engin bir denizde dans

ettiğini düşlerdi

Uzanırdı eli dev dalgalarına sonsuzluğun

Bozardı düşlerini bir araba sesi

O yine aynı lamba kırığının

yakamozu

Bir ayaz çıkar keserdi

dar sokağını

Üşürdü biliyorum, titrerdi

Açlıkla savaşan bir insan

bedeni gibi

Tanyeli ufukta ilk izlerini bırakırken

Sarhoş olurdu yakamoz

Delicesine içtiği yağmur

damlalarıyla

Bir sevdiği var derdim

O zaman insanlaşır, acı çekerdi

Kimdi sevdalısı?

Dizlerini örttüğü kirli kaldırım mı?

Gecenin yapış yapış karanlığı mı?

Yoksa,

Her zaman düşlerini gördüğü sonsuzluğun ötesi

Ulaşılmaz maviliği miydi enginlerin?

Özlem DEĞİRMENCİ

Düş müydün

Yüzünü

Gaçmişin ellerine bırakan

hüzün,

Irmağını içine akıtan çocukluğum benim!

Sır gibi saklıyor musun gene,

Ürküntü veren kuytuların amansız

yanlızlığını yüreğinde!

Nerede kaldı benim

Uzun boylu, alımlı,

dönme dolaplı

Dört ayağı tırısa kalkan

zamanın

Yorgun taylarına çektirilen

faytonlu

Bayram sevinçlerim!

Belki de kış'tı ya da

Bahardı zamanla insanın içinde

Azalıp çoğalan coşku!...

nasıl diye

Soran eden var mıydı,

Anımsamıyorum!

Soluk yüzünü uzatan

geçmiş, hangi

Geleceğin yanlızlığını dokuyordu

Tarihin elleriyle ileri-geri

Kimse bilmiyordu...

Ayıplı bir yara gibi

yoksulluğu

Yüreğinde büyüten

çocukluğum

Düş müydün yoksa içimde!

Seni hiç ayıplamıyorum...

Mehmet Sadık KIRIMLI

Faksımıza düşenler

Ay Işığını Sevdim Gözlerinde

Sabahlar kılıfından çıkmaz

Akşamlar ise kol gezer benimle

Gün geçmiyor ki

Karanlık tünellerde boğduğun ben

Şimdi gölgeli aydınlıga nasıl

esir olayım.

Yine de vurayım fırtınalarına

dizgini bir bir

Mum yakayım gölgen üstüne

Bitsin amansız gelgitlerin

Ya da kibritimi çakayım

senli esaretimin üstüne

Söyle kırlangıçlar gibi gönül pencereme

Dalıp dalıp çıktığın sabahlar

yok muydu? Soluksuz sıcaklarımda bile seni yarattım Şimdi gölgeli aydınlığa nasıl esir olayım Geceleri yıldızları saydım senin için Bitmeyeceğini bile bile

Ay ışığını sevdim gözlerinde

Şimdi gölgeli aydınlığına

nasıl esir olayım...

Fatih BALİN

Ardahan’dan

Sen bir dağsın yiğidim

Başındaki dumanların kaynağı bağrındaki sevda

ateşidir.

Sensin yüceliği akıtan

Güneşin sevdası

Rüzgarın yol arkadaşı

Yıldızın imrenerek baktığı ışık

Bağrında nice yiğitlere sevda

yaşatan, yuva olan

sensin.

Sensin kekliğin sesini

türkü yapan

Yörüğün bebeğine isim, çadırına direk olan

Ovalara can veren

Ağaca yeşil olan sensin

Sen bir dağsın yiğidim

Sensin ırmağa yatak olan

Denize yastık

Buluta ninni olan

Kartala yuva olan sensin

Sen bir dağsın yiğidim

Aydınlığı ilk gören

Karanlığı en geç görecek olan

da sensin.

Dün gece

Soluğunu duyuyorum

Gelir dibinden sessizliğin

Anasına doğru koşan bir çocuğum

Ah o ellerin senin, Çiçek açmış ellerin.

Hünerli, sağlam, halk ellerin

Geçiyor evimizin önünden bir kamyon

Geçiyor ardından bir tamirci

Sonra bir el arabası onun ardından.

Bağırır bir adam Bir çocuk tırmanır ağaca,

Bir çocuk iner ağaçtan,

Kapıcı merdivenleri siliyor

Parmağım kapımızın zilinde.

A. KADİR

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!