Porsche’yle 4 günde Avrupa

Osmanlı’nın at üstünde yıllarca süren Avrupa turunu Porsche’yle 4 günde tamamladık. Macaristan’daki Estergon Kalesi’nde flütle İstiklal Marşı’nı dinleyip Viyana üzerinden Anadolu’ya dönüş yaptık. İyi kaçan servet değerindeki bu arabalarla, beş yıldızlı otellerde yaşanan seyahatleri hararetle tavsiye ederim.

Bu rotalar 1 günden 11 güne kadar zaman dilimleri için özel olarak hazırlanıyor. İskoçya, Fransa’nın Cote D’Azur sahilleri, Çin, Orta Avrupa (Viyana, Budapeşte, Prag, Romanya), hatta Afrika’da Namibya içinde düzenlenen turlara farklı ülkelerden gelen Porsche tutkunları katılıyor. Katılımcılar, rehberlik, oteller ve rotalar, hepsi özel. Seyahat takvimine ve seyahat edilecek bölgeye bağlı olarak turlar 450 Euro ile 11 bin Euro arasında değişiyor. (porsche.com/travelclub)

ORTA AVRUPA'NIN PORSC'YLE FETHİ!
Türkiye dahil 10 ülkeden 10 takımın yer aldığı, bu yıl Orta ve Doğu Avrupa ülkelerinde (Prag, Bratislava, Budapeşte, Viyana) düzenlenen sürüş etkinliğine katıldık. Magazin âleminin önde gelen gazetecilerinden Erdem Kırım’la birlikte 3 günde 1107 kilometre mesafe kat ettik. Atalarımızın at koşturduğu bu topraklarda biz sadece 100 adet üretilen, Panamera Turbo Exclusive kullandık. Kısa zamanda gidilemeyecek kadar uzağa gidip döndük.

İÇEMEDİK AMA KOKLADIK
Çek Cumhuriyeti’nin başkenti Prag’da Charles Köprüsü, Prag Kalesi, Eski Şehir Meydanı, Aziz Vitus Katedrali, Wenceslas Meydanı’nı kapsayan şehir turuyla start verdik. İlk durağımız şaraplarıyla ünlü Mikulow oldu. Prag’ın 338 kilometre güneyinde yer alan ve ortaçağdan kalan kalesiyle ünlü bu küçük kasaba, ünlü ‘Mikulow Şarap Gezisi Turları’na ev sahipliği yapıyor. Ama 200 km sürat yapan araçları kullandığımızdan ve alkol alamadığımızdan fıçıları koklayarak üzüm bağlarına veda ettik.

Prag

İKİ ÜLKEYE KOMŞU BAŞKENT
Ardından Slovakya’nın başkenti, aynı zamanda da dünyada iki ülkeye sınırı olan iki başkentten biri olma özelliği olan Bratislava’ya ulaştık. Vakti zamanında milli birlik beraberlik tripleri içerisindeyken bir gecede ayrılan ülkenin Slovak bölümü biraz daha gariban gibiydi. Tuna Nehri’nin kıyısındaki şahane otelde geceledikten sonra ertesi gün farklı bir modelle yola çıktık.

GÖL GEÇTİKTEN SONRA BUDAPEŞTE
Göl dediysek öyle taş atsan karşı yakadakinin kafasını yaracak mesafade olan küçük göllerden değil bu. Avrupa’nın en büyük gölü. 90 km uzunluğu, 15 km genişliği var. Termal kaplıcaları ve sayısı 100’ü bulan plajları ile bir sayfiye ve dinlenme merkezi. Kışın donan gölde, buz pateni ve buz balıkçılığı da yapılıyormuş.

Porsche Panamera S E-Hybrid ile yola devam ediyoruz. 165 km uzaklıktaki Macaristan’ın başkenti Budapeşte’deyiz. Eski kentin yer aldığı Buda tarafında Osmanlı dokusunun da hissedildiği kentte, bir buçuk asır hüküm süren atalarımızın at izlerini Porsche’nin lastik izleriyle yâd ediyoruz. “Kanunu’nin altında bu araba olsaydı var yaa” gibi cümlelerle başlayan derin tarih muhabbetiyle, hızda olduğu kadar geyikte de zirveyi yakalıyoruz. Ertesi gün, Osmanlı tarihinde büyük önemi bulunan Estergon Kalesi’ni ziyareti edip rahmetli Hasan Mutlucan’ın kulaklarını çınlatıyoruz.

SON DURAK VİYANA
Birbirinden güzel araçları diğer takımlarla dönüşümlü olarak kullandığımız turun son durağı Viyana oldu. Erdem’le şnitzel mi, tavuk kızartması mı tartışmasını yaşadığımız açık büfede vardığımız karar şu oldu: Viyana’da müzik, mimari konuları tavan yapmış olabilir ama birbirinden güzel patates türevli yiyecekler tam bize göreymiş. Atalarımız biraz daha diretseymiş keşke. Viyana’dan dönmek pek hoş olmadı.