GeriSeyahat Kadında soğan gözyaşları vardır ve picante sever
MENÜ
  • Yazdır
  • A
    Yazı Tipi
  • Hürriyet Twitter
    • Yazdır
    • A
      Yazı Tipi
Kadında soğan gözyaşları vardır ve picante sever

Kadında soğan gözyaşları vardır ve picante sever

Spoleto Festivali yıllardır aklımdan çıkmaz. Yıl 1978, Roma’nın en eski mahallesindeki Borgo Pio sokağında evimiz. Çok değişik dünya insanları, sanatçılar, enteresan gençlerden oluşmuş bir arkadaş grubumuz var. Ekipten Anna Muscardin son derece sakin ve ağırbaşlı ama bir o kadar da uçuk ruhlu bir kız. Bir gün bize harika bir çağrıda bulundu…

Anna’nın sözleriyle planlarımız birden değişmişti: “Sizleri hafta sonu kır evimize davet etmek istiyorum. Annem Spoleto Festivali kurucularından. Her sene festival zamanı dünyanın her köşesinden dost ve akrabalar bizim evde toplanırız. 18 yaşına bastım ve bu sene ben de kendi arkadaşlarımı davet edebileceğim. Festivalde ön koltuklar size ayrıldı”.

Çok değişik iki ayrı nesil; rengârenk tipler, klasik müzisyenler, heykeltıraşlar, ressamlar, yazarlar ve bizler... İki nesilden. Anna’nın kır evimiz dediği muhteşem malikânede hayatımda hiç unutamayacağım bir ‘Long Weekend (Uzun hafta sonu)’ geçirdik. Hâlâ sık sık Villa Pianciani’ye, Anna’ya uğrarım; eski günlerimizi yâdederiz. Son ziyaretimi, geçen sene yazdığım hatıralarımı da içeren ‘Renkli Masallar’ kitabımda kaleme almıştım. O villanın emektarlarından Domenica’yla tatlı sohbetimizi de orada anlattım.

Kadında soğan gözyaşları vardır ve picante sever

Bir yumurta akı bile olamadım

Bir erkek kuvvetiyle hamur yoğururken makarnanın hikâyesini anlatıyordu Domenica. Tüm bu yoğurma işlemini takip ederken ben yoruldum ama eski toprak Domenica “Hık” demedi. Makarna yapımına dair gizli tekniklerden, yeni boşanmış kızının yeni ‘boyfriend’ine dönük gizli antipatisine dek koyu bir sohbete daldık. “Yumurta akı, hamurun tadını bozmadan parlatır; birleştirici unsur olur. Ben kızıma evlilik hamurunda bir yumurta akı bile olamadım” diyor Domenica. Yeni boyfriend eski kocayı mumla aratır olmuş. Hayat hamuru bu, un ve su, kadın ve erkek, derin felsefeler denizinde bata çıka daldık yapışkan inatçı hamura.

“Tıpkı ilişkiler gibi tam yoğurduktan ve istediğimiz kıvama geldikten sonra biraz dinlendirmek lazım”. Hamur topunu zeytinyağıyla bir güzel sıvadı; üzerini de nemli bir bezle örterek dinlenmeye aldı ve sos yapımı ritüeline geçtik.

Kadında soğan gözyaşları vardır ve picante sever

Aşk az ateşte uzun uzun pişmeli

Domenica bir yandan soğanları soyarken diğer yandan da kadın-erkek ilişkilerini anlatmakta ısrarlı. “Soğan gözyaşları vardır kadında, sahtedir, yüreğinden değildir, kandırıcıdır ama işin kötüsü kendi de inanır, kadın trajedi sosu sever, picante (acılı) sever” diyor. Özgüvenine ve yaratıcılığına hayranım Domenica’nın. Doğrusu bayıldım bu ‘Tagliatelle alla Felsefe’ye ve de bu hikâyeli ve bol dedikodulu asırlık mutfağa.

Soğanlar hafif gevşemeye başladılar, Domenica ateşi dikkatle kontrol ederken bir yandan da şiveli İtalyancasıyla mırıldanıyor: “Harlı ateşle pişen yemek ateşli aşka benzer, kalıcı lezzeti olmaz” diyor; bir yandan da tahta kaşıkla sosu tüy gibi karıştırarak devam ediyor: “Bırakacaksın az ateşte, uzun uzun fokurdatacaksın, aşk da böyledir az ateşte uzun uzun pişecek. Ben Rita’nın babasıyla iki yıl sadece bakıştım”. Kıkırdıyor... Soğanlardan sonra sarmısaklar ilave ediliyor. Rita’nın sarmısak soyan uzun parmaklı elleri yeni ‘boyfriend’e kokmasın diye limonla ovuşturuluyor (Bunu da öğrenmiş olduk). Rita’nın ateşi harlandırıp biraz kırmızı şarap ilave etme fikrine yüzünü ekşiterek onay vermemesine rağmen yarım bardak kırmızı ilave ediliyor. Domates rendeleri renginden pek memnun değiliz. Soluk renkli sos olmaz. Lakin yaz ortasında değiliz; kan kırmızısı güneş salçası ilave edeceğiz bir iki kaşık.

Kadında soğan gözyaşları vardır ve picante sever

Bir zamanlar İtalya’da

Yokluk yaşamışlar. “Eskiden bir yumurta bile bulamazdık” diyordu Domenica... “Tagliatelle hamurunu sadece su ve undan imal eder, kalın keser, birbirine yapışmadan hemen una bulayıp anında kaynatırdık. Sos ise bulabilirsek birkaç domates, sarmısak ve pulbiberden ibaret. Zeytinyağını yalnızca sarmısakları öldürmek için çok az kullanırdık. Geri kalan zeytinyağını çiğ dökmek lazım makarna üstüne. Parmesan peyniri falan, çok lüks maddelerdi, kuzeyden Parma’dan gelirdi. Peynir suyunu atmadan yeniden pişirilerek elde edilen ricotta (yeniden pişmiş demek, bir nevi taze lor peyniri, o da bulabilirsek ama çok da lezzetli olurdu. Şimdi nerde o eski lezzetler. “

Kadında soğan gözyaşları vardır ve picante sever


Eski İtalyan kadınları gibi domatesler

Ateşimizi iyice kıstık Domenica tahta kaşıkla ‘hüüp’lüyor ve ardından, adeta utanarak el çabukluğuyla dört kesme şeker sallıyor sosa: Nerde o eski domatesler kendinden şekerli, eski İtalyan karıları gibi. Şimdikiler lezzetsiz, kurumuş dal, baksana Rita’ya. Ateşin altını iyice kısıyoruz ve sosu terk ediyoruz. Açılmış ve yeterince havalanmış kırmızıdan birer kadeh alıp doğru nefis bahçeye çıkıyoruz. Nefes alıyoruz.

False