GeriSeyahat Aysbergelere dalmak başka bir gezegen görmek gibi
MENÜ
  • Yazdır
  • A
    Yazı Tipi
  • Hürriyet Twitter
    • Yazdır
    • A
      Yazı Tipi
Aysbergelere dalmak başka bir gezegen görmek gibi

Aysbergelere dalmak başka bir gezegen görmek gibi

“Dünyada ulaşılması en zor, en uzak bölge neresidir” diye sorsalardı, düşünmeden “Antarktika” derdim. Hem yaşadığım ülkeye uzaklığı hem de çok farklı ve zorlu bir çevreye sahip olması beni haklı çıkarırdı. Özellikle biz dalgıçların içinde olan ve önüne geçemediğimiz, uzaklara, derinlere ulaşma tutkusu, bize uzakları yakın, hedefleri ulaşılır kılar. Bu, şartları zorlamak mı, yoksa maceraperestlik mi, orasını bilemiyorum. Ama böylece, dünyayı daha iyi tanıyor ve diğer canlılarla daha da yakınlaşıyoruz. O zaman, Antarktika’da dalışa gitmek... Neden olmasın?

Antarktika Yarımadası’nda, neredeyse sıfır derece sıcaklıktaki suya kendimi bıraktığımda, bu kıtayı ilk keşfedenlerden biri olmadığımı ve bu sulara dalan ilk kişilerden olmadığımı biliyordum. Ama arkadaşlarımla Antarktika’da dalış yapan ilk Türkler bizdik. Daha önce gelip, bize yaşadıklarını anlatan, önerilerde bulunan kimse olmamıştı. Okuduklarımızla, belgesellerde gördüklerimizle yetinmek zorundaydık.
Antarktika’ya gitmek için kat etmemiz gereken yol çok uzundu. İstanbul’dan aktarmalı Arjantin’in başkenti Buenos Aires’e uçtuk. Oradan Horn Burnu’ndaki, güneydeki son Arjantin kenti ve limanı Ushuaia’ya geçtik. Bir gece konakladıktan sonra içinde 12 gün geçireceğimiz gemiyle belki de dünyanın en korkulan ve hava tahminlerini bile yanıltan Güney Okyanusu’nda, Drake Pasajı’nı geçip Antarktika Yarımadası’na vardık. Yolculuk süresince albatroslar üzerimizden hiç eksik olmadı. Fıskıyeleriyle bize selam veren balinalar Güney Shetland Adaları’nda bizi karşıladı. Yolda ilk görülen aysbergler, ilk karaya çıkış, foklarla ilk karşılaşma, penguenlerle ilk yakınlaşma... Ve merhaba dünyanın sonu, merhaba gizemli Antarktika!

Aysbergelere dalmak başka bir gezegen görmek gibi


Böyle bir seyehat planlamakla zaten çok büyük bir risk almıştık. Drake Pasajı’ndan geçerken yakalanacağımız bir fırtına gezi programını önemli ölçüde aksatabilir, dönüşte böyle bir havaya yakalanırsak bütün uçak bağlantılarımızı kaçırabilirdik. Ama öyle olmadı. Antarktika’da yaz döneminin sonlarına yakın da olsa şartlar iyiydi. Hepsinden önemlisi, çok zor koşullar altında dalış yapacaktık. Su sıcaklığı artı bir ila eksi bir derece arasındaydı. Bu bir dalgıç için en düşük ısıydı. Normal giysileriyle suya düşen birinin iki ila 10 dakika içinde can vereceği bir ortamda 30 dakikaya yakın dalış yapacaktık. Özel giysilerimiz olsa bile büyük bir risk altındaydık. Öyle ki, rehberler bile gezi boyunca hiç suya girip dalış yapmadılar. Sadece organizasyonu ayarlamaktan ve dalış şartlarını oluşturmaktan başka bir şey yapmadılar. Yani ilk defa dalış yapacağımız bir bölgede, dalış brifinginde verilen bilgilerle yetinmek zorundaydık. Mevsim itibariyle buzların erime dönemiydi ve görüş çok iyi değildi. Herhangi bir dekompresyon hastalığı (vurgun) durumunda en yakın basınç odasına gitmesi günlerce sürecekti. Ayrıca tehlikeli leoparfoku (hydrurga leptonyx) da dalış bölgelerinde sık görülen bir canlıydı.

AYSBERGLERİN ÇEKİCİ GÜZELLİĞİ

Aysbergelere dalmak başka bir gezegen görmek gibi

Aysbergelere dalmak başka bir gezegen görmek gibi

Antarktika’da dalışları ikiye ayırmak gerekiyor. Birincisi standart olarak yapılan dalışlar. Kıyıya yakın olarak yapılan bu dalışlarda, deniz dibi yaşamı, bölgenin dip yapısı, faunası ve florası gezilip görülüyor. İkinci tip dalışlar aysberg yanında yapılıyor. Bu dalışlar, Antarktika dalışlarını dünyanın herhangi bir yerinde yapılan dalışlardan farklı kılıyor. Aysberg yanında, eteklerinde dalmanın çok farklı, gizemli ve çekici bir tarafı var. Adı üzerinde, bu bir buz dalışı ve su gerçekten çok soğuk. Aysberg adeta canlı, yaşayan bir organizma. Su yüzeyinden denizin derinliklerine kadar uzanan buz duvarının yanındayken sanki bir canlının yanındaymış gibisiniz. Suyun basıncıyla sıkışan buz, yüzlerce küçük hava kabarcığı kusuyor ve kendine özgü bir ses çıkarıyor. Ayrıca aysberglerin standart bir şekli yok. Bazılarının parçalanma ve çökme ihtimali olduğundan, bazılarınınsa yapısı çok girintili çıkıntılı olduğundan dalış için risk taşıyor. Bu yüzden, dalış rehberleri, buzuldan yeni kopmuş, 20-25 metrelik tek bir kütlenin olduğu aysbergleri seçip dalış yaptırıyor.

Aysbergelere dalmak başka bir gezegen görmek gibi


Aysberg yanında canlıya rastlanmıyor. Dalışımız sırasında sadece bu denizlere özgü (endemik) bir denizanası türü olan ‘diplumaris antarctica’ objektiflerimize takıldı. Buna karşın, bir leoparfoku ile sualtında karşılaşmak çok olası. Hatta bu konuda özellikle dikkatli olmak gerekiyor. Çünkü Kuzey Kutbu’nda insan için en tehlikeli canlı kutupayısıysa, burada da leoparfoku onun yerini alıyor. Hatta, bu hayvanın 2003’te bir deniz araştırmacısını öldürdüğü kayıtlara geçmiş. Dalışlarımızın sadece birinde suda leopar fokuna rastladık. Bize çok yaklaşmadı ve buzlu suyun ağdalı görüntüsünde uzaktan ancak hayal meyal bir görüntü alabildik. Aysberg dalışlarının yanında, Antarktika’da sadece kıyıda sığ sudan girilip 20-22 metrelik dalışlar yapılıyor. Bu dalışlardan bazıları, yüzyılın başında bu bölgede çalışan ve geçirdiği bir kaza sonunda kıyıya oturmuş veya sığ suda batmış balina avı gemilerine oluyor.

PENGUENLER SUALTINDA ÇOK HIZLI

Aysbergelere dalmak başka bir gezegen görmek gibi


Antarktika’da 200 tür balık yaşadığı kayıtlara geçmiş. Bunların çoğu donma noktasındaki suya adapte olup yaşamlarını sürdürmekte. Kanlarında ve vücut dokularında antifriz proteinler (glycoproteins) var. Dalışlar sırasında çok fazla balığa rastlanmıyor. Rastlanan türler de genellikle dipte az hareket eden balık türleri. Kıyıya yakın bölgelerde yaşayan canlılar arasında, balıklar, mercanlar, süngerler, kabuklular, halkalıkurtlar, denizkestaneleri, denizyıldızları ve çeşitli yumuşakça türleri bulunuyor. Ama kıyıda buz nedeniyle 15 metreye kadar olan derinliklerde çok az canlıya rastlanabiliyor. Bu nedenle Antarktika kıyılarının çok hareketli bir sualtı yaşamı yok. Tropik deniz dalışları ne kadar bir akvaryuma dalış hissi veriyorsa, Antarktika’da yapılan dalışlar da bir başka gezegende dolaşılıyor hissini uyandırıyor insanda. Antarktika’ya gelip de bu dalışlar yapılıyorsa aranan da bu galiba...

Aysbergelere dalmak başka bir gezegen görmek gibi


Bunun dışında, Güney Kutbu’nun baş aktörleri penguenleri görüntülemek de ilginç olacağı için mutlaka bir penguen dalışı planlanıyor. Aslında buna pek dalış denemez. Çünkü bir penguen kolonisinin yakınında suya girerek, onların sualtındaki bir balık kadar hızlı, çevik hareketlerini fotoğraflamak için dalmak gerekmiyor. Biz de bu amaçla bir Gentoo penguen (pygoscelis papua) kolonisinin bulunduğu kıyıya yaklaştık ve kıyıya az bir mesafe kala, üç-beş metrelik bir derinlikte, buzların arasında suya atladık. Biraz ilerleyip birkaç metrelik derinliğe yükseldiğimizde beklemeye başladık. Olmadı, biraz daha kıyıya yaklaştık, belimiz hizasındaki suda, elimizde kameralarla penguenleri bekledik. Daha doğrusu, karşılıklı bakışıp durduk. Penguenler bizi görünce suya girmedi. Zaten su bulanıktı. Bu kuşlar da suya girdiklerinde karadakinin aksine çok hızlı hareket ediyor. Yani suya girmiş olsalardı bile, düşündüğümüz, tasarladığımız fotoğrafları çekebilmek mümkün olmayacaktı.

Aysbergelere dalmak başka bir gezegen görmek gibi


Dalışlarımızı bitirdikten sonra, dönüş için Antarktika Yarımadası boyunca oldukça uzun bir yol almamız gerekiyordu. Yaz sonu deniz yüzeyi bal peteği gibi parça parça buz tutmaya başlamıştı. Mart sonu deniz tamamen buzla kaplanacaktı. Buzlanma tamamlanmadan penguenler yaza kadar denizlere açılacaklardı. Kışınsa, bizim fotoğrafladığımız tüm penguen türleri kıtayı terk etmişken, imparator ve kral penguenleri kıtaya dönecekti. Hepsi için çetin bir dönem başlayacaktı. Koca bir kıta, gelecek yaz yeniden canlılığına kavuşuncaya kadar, kendi sessizliğine ve yalnızlığına bürünecekti.

Aysbergelere dalmak başka bir gezegen görmek gibi

Aysbergelere dalmak başka bir gezegen görmek gibi
Antarktika’da dalış bizlere ne kazandırmıştı, neler görmüştük? Aslında bir tropik deniz dalışındaki renkliliğin, tür çeşitliliğinin, dalış sayısının yanına bile yaklaşamamıştık. Ama dalış, bir farklı dünyayı keşfetmek demekse eğer, bu duyguyu en yoğun yaşadığım yerin Antarktika derinlikleri olduğunu rahatlıkla söyleyebilirim.

False