Sevgililer Günü mektubu ölüm ilanı oldu

Güncelleme Tarihi:

Sevgililer Günü mektubu ölüm ilanı oldu
Oluşturulma Tarihi: Mayıs 08, 2011 00:00

“Canım Hutbim, Mesudiye’de sabahları çantanı sırtına çapraz asıp, motorunla; karanfilli köy ekmeği, köy yumurtası almaya giderken ben arkandan bakakalır, kendimi ‘Il Postino’ filminin içindeyiz sanırdım. Pablo Neruda’nın sürüldüğü küçük bir Akdeniz adasında geçen aşk filminin kahramanıydım sanki.

Haberin Devamı

Sen de tepedeki güzel taş eve bisikletiyle getirdiği mektuplarla hem dünya ile bağı kuran postacı hem de şairin kendisiydin benim için. İşte böyle başladım sevmeye seni...” Geçen hafta Hürriyet’in 27. sayfasında yayımlanan bu yazı, bir aşk mektubu değil, ölüm ilanıydı... Hutbi Göktekin 56 yaşında ani bir kalp kriziyle hayata veda edince arkasında çok sevdiği iki kadın bıraktı. Kızı Jale ve filmlerdekini aratmayacak bir aşk yaşadığı sevgilisi  Asuman Genç. Genç, Mesudiye’deki taş evlerinde, yarım kalan mutluluklarını anlattı

“Bu üçüncü yazımız olacaktı” diye başlıyor anlatmaya Asuman Genç (48) ve şöyle sürdürüyor sözlerini:
İstanbul’da 11 yıl küçük bir dükkan işlettim. Üç yıl önce kendimi emekli etmeye karar verdim ve bir arkadaşımın ısrarıyla yazı geçirmek için Mesudiye’ye geldim. Burası öyle bir yer ki, her gelen aşık oluyor. Bir ev tutmak istedim ama köyün içindeki evleri beğenmedim. Bunun üzerine arkadaşım, beni tepede Hutbi Bey’in arazisine götürdü. Hutbi, bizi kapıda karşıladı. Mikrofonik, çok güzel bir sesi vardı. Bahçesindeki kiralık evi tuttum ama orada çay bile yapmadım. Hep Hutbi’nin evinde yedik, içtik. Gece geç saatlere kadar sohbet ettik. Gündüzleri, birlikte vakit geçirdik ve hafta dolmadan bir gün mutfağın kapısının eşiğinde beni öptü. Kalbi beni çok etkiledi ve sevgili olduk.

Haberin Devamı

ÇOCUKLAR GİBİ EĞLENİRDİK

Hutbi, 17 sene önce boşanmış. Aşık olduğu bir kızı vardı. Daha önceleri özgür yaşayan bir adammış. Çok mutluydu burada yaşamaktan. İstanbul’daki evimi tuttum ama son bir yıldır tümüyle buraya yerleşmiştim. Birlikte çok iyi vakit geçiriyorduk. Hep baş başaydık. Sürekli bir şeyler yaratıyorduk. Hiç üşenmeyen bir adamdı. Kataloglarda beğendiğimiz mobilyaları yapıyorduk. O, kesilmiş demirlerle kaynak yapıp boyuyor, ben minderleri dikiyordum. Plaja gidip, kovalara taş dolduruyorduk. Çakıl taşlarıyla evi süslüyorduk. Çocuklar gibi eğleniyorduk. Çok güzel yemek yapardı, çok güzel sofralar kurardık. Yoğurdunu, peynirini, zeytinyağını kendi yapardı. Müzik çalarken bir anda elimden tutup benimle dans ederdi. Sabahları beni, güldürerek uyandırırdı. Çok mutluyduk ve mutlu olduğumuzun farkındaydık. Hiperaktif biriydi, sürekli çalışıyordu. Ağaç dikiyordu, toprakla uğraşıyordu. Yeni bir ev yapacaktık, çizimlerine başlamıştık. Seyahat projelerimiz vardı. Evi satılığa çıkarmıştı; Toscana’da kiralık ev bakıyorduk. Bir süre orada yaşayacaktık. Planları yapmıştık; kısmet olmadı.
İki hafta önce kızıyla gittiği Almanya seyahatinde ani bir kalp kriziyle vefat etti. Oysa, çok sağlıklıydı. Kendine güveniyordu. Lezzeti severdi ama organik besleniyordu, hareket ediyordu. Annesi, babası uzun bir ömür yaşamış, “Merak etme, ben çok yaşarım” derdi hep. Ona güveniyordum. Anlamlandırmak çok güç oldu. Onun adına teselli oluyorum. Keyif alarak, 5-6 kişiye yetecek kadar yoğun bir hayat yaşadı. Kendi adımaysa bir türlü teselli olamıyorum. Onu sevmek, onunla birlikte olmak çok güzeldi. İyi ki onu tanımışım ama bir yandan da kendimi çok şanssız hissediyorum. Tüm hayatımız boyunca birlikte olacaktık. Veda ederken de ona yaraşır bir şey yapmak istedim. Çok sessizce gitmesi içime sinmeyecekti. Ölüm ilanı olarak geçen Sevgililer Günü’nde yazdığım yazıyı verdim. Sabahları hiç üşenmeden meşin çantasını asıp, motoruna atlayıp taze ekmek, yumurta almaya giderdi. Akdeniz havası, yeşillikler içinde tepede bir ev, hoş bir adam... Arkasından bakarken gerçekten bir filmin içinde gibi hissederdim kendimi. Cenazesi de sıra dışı oldu. İstanbul’dan arkadaşlarımız, Niğde’den akrabalar geldi. Cenazenin güzeli olmaz tabii ama tam Hutbi’ye yakışır bir tören oldu. Hutbi, Almanya’da vefat ettiğinden ona veda etme fırsatım olmamıştı. Burada, cenaze arabasında bir süre onunla yalnız kaldım. Sohbet ettim, güldüm, ağladım... Ona çok teşekkür ettim; bana harika bir üç yıl yaşattığı için... Mesudiye manzaralı bir yerde yatıyor şu anda.  Vasiyeti üzerine cenaze töreni sonrasında bir parti verdik.

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!