Sessiz katili izleyin Hipertansiyon

Güncelleme Tarihi:

Sessiz katili izleyin Hipertansiyon
Oluşturulma Tarihi: Eylül 18, 2005 00:00

Kan basıncı yükselmesine yol açan nedenler çok farklı ve bu farklılıklar herkes için değişik özelliklere sahiptir. İşte bu nedenle hipertansiyonun tanısından çok tedavisinde problem yaşanır.Hemen belirtelim! Hipertansiyon tedavisinde yeni akım, kişiye özel hazırlanan ‘bireyselleştirilmiş tedavi planları’dır. Uzun yıllar kullanılan basamak tedavisi ile elde edilen sonuçların tatmin edici olmaması, biz hekimleri bireysel tedaviye yöneltmiştir. Kişiye özel düzenlenmiş bir antihipertansif tedavi planı yapılırken, hastanın yaşı, cinsiyeti, mesleği, sosyo-ekonomik düzeyi ve diğer sağlık sorunları göz önüne alınır.Genel olarak hipertansiyon tedavisine başlayan hastaların yüzde 5-10’u, önerilen ilacı yan etkisi nedeniyle bırakmaktadır. Tedavisi sürdürülen hastalarda doz ayarlamaları ve yeni ilaç eklemelerine ise çok sık ihtiyaç duyulmaktadır. Diyastolik kan basıncının 130 mmHg’dan daha yüksek olduğu şiddetli hipertansiyon olguları veya hipertansiyona bağlı ağır organ fonksiyon bozuklukları dışında tedaviye tek ilaçla başlanmakta, ihtiyaç halinde iki veya üç ilaç birlikte kullanılmaktadır.Herhangi bir tedaviye başlarken rehber aldığımız o genel tıbbi prensip, burada da geçerlidir. Biz hekimler hastalarımızın bir ilacı ilk ya da son kullanan insanlar olmasından pek hoşlanmayız. Bu nedenle yeni üretilen ve yoğun tanıtımla pazarlanan antihipertansif ilaçlara tıbbi bir zorunluluk yoksa hemen başlamayız.TEDAVİ YANLIŞLARI Kanaatimizce bizim ülkemizde tedavi başarısızlığının en önemli nedeni hastaların tedaviye uyumsuzluğudur. Bu uyumsuzluktan biraz vakti az doktorlar, biraz da dikkatsiz hastalar sorumludur. Hastaların oluşabilecek yan etkilerden korkmaları, yaşadıkları yan etkileri doktorlarına sormadan ilacı bırakmaları da başarısızlığın sebeplerindendir. Tuz tüketiminin fark edilmeden artırılması, uykusuzluk, stres, hastaların kilo almaları, alkol tüketimini çoğaltmaları ve doktor dışı tavsiyeleri kullanmaya başlamaları da, tedaviyi başarısız kılan diğer etkenlerdir.Hipertansiyonlu hastaların sık sık yaptığı hatalar bazen ciddi sorunlara yol açar. İşte en sık yapılan hatalar: İlacın dozajının doktora sormadan azaltılması veya artırılması.Kan basıncının daha da düşeceği korkusuyla ya da tedavinin bittiği düşüncesiyle ilacın bırakılması.İlaca alışılacağı veya bağımlı kalınacağı kanısıyla düzensiz kullanılması.Komşu ve arkadaşların tavsiyeleriyle ilaç değiştirilmesi.İlaç iyi geldi, artık iyiyim düşüncesi ile tuz ve alkolün çoğaltılması.Egzersiz alışkanlığının bırakılması.Zaman zaman oluşan kan basıncı yüksekliklerinde paniğe kapılıp kaptopril ve nifedipine içeren dil altı veya çiğneme tabletlerinin çok sık kullanılması.İlaç alımının unutulması, yanlış ilaç alınması.Cinsel güçsüzlük, unutkanlık, halsizlik, yorgunluk, öksürük, baş ağrısı gibi yan etkenlerden korkarak herhangi bir önlem almadan ilacın birdenbire bırakılması.YAŞ FAKTÖRÜYaşla birlikte hipertansiyon sorunu sıklaşmakta özellikle sistolik kan basıncı (büyük tansiyon) artmaktadır. Hipertansiyon tanı kriterlerine göre, hangi yaş grubunda olursanız olun tansiyonunuzu 130/80 mmHg’nın altında tutmaya çalışmalısınız. Yaşlandıkça sertleşen damarlarınızın kan basıncı yüksekliğine daha duyarlı hale geldiğini unutmamalısınız. Hipertansiyonun tedavisini sadece ilaçlara bırakmamalı fazla kilolarınızı vermenizin, tuzu az potasyum, magnezyum ve posası çok besinleri tüketmenizin, stresinizi azaltıp, uykunuzu düzenlemenizin işinizi kolaylaştıracağını unutmamalısınız.Özellikle besinlerle alınan tuzun kısıtlanması, yiyecek ve içeceklerle sodyum tüketiminin kontrol altına alınması kan basıncının ayarlanmasını kolaylaştırmaktadır. Biz yapay tuzları doktorunuza danışmadan kullanmamanızı öneriyoruz. Kilo fazlalığı sorununuzu çözerken düzenli aerobik egzersizlerden faydalanmanızı ama germe, çekme, vücut geliştirme gibi egzersizlerden kaçınmanızı istiyoruz.SARMISAKLA OLMAZHipertansiyonun özellikle orta yaş ve sonrasında ne zaman ve nereden vuracağı belli olmayan bir sessiz katil olduğunu lütfen unutmayın. Kalp krizi, felç-inme, böbrek yetmezliği ve görme kaybı gibi yaşamsal sorunlara yol açabilen, kontrolü kolay sağlık sorununa teslim olmayın. Hipertansiyonun tedavisini limonlu suya, sarmısağa, maydanoza bırakmayın. Doktorunuz önermedikçe hiçbir ilacı kullanmayın. İlaçlarınız ve tedavinize ilişkin sorunlarınızı doktorunuzla konuşmaktan korkmayın. Stres sırasında kan basıncı yüksekliği bir miktar artabilir. Kızgınlık, üzüntü kan basıncınızı biraz çoğaltabilir ama sinirsel veya eskilerin deyimi ile ‘asabi hipertansiyon’ diye bir tanımlama yoktur. Hipertansiyon sorununu ciddiye alın ve sudan bahanelere sığınmayı bırakın!KAN BASINCISistolik Diyastolik Optimal 120 ve <80Normal <130 ve <80Yüksek-normal 130-139 ve 85-89HipertansiyonEvre I (Hafif) 140-159 veya 90-99Evre II (Orta) 160-179 veya 100-109Evre III (Şiddetli) >180 veya >100-109Yanlız sistolik hipertansiyon >140 <90NASIL YAŞIYORLAR?SİNAN AYGÜN (İşadamı)46 yaşındayım. Kilom 74, boyum 1.76. İşlerimin yoğunluğu nedeniyle, öğün atladığım çok oluyor. Kırmızı eti çok tüketiyorum. Beyaz et pek sevmiyorum. Sakatat çok yerim. Özellikle kokoreç ve işkembeyi çok seviyorum. 15 günde bir de balık yerim. Alkol kullanmıyorum, fakat ince light sigaralardan içiyorum, günde bir paketi bulmuyor. Günde 15 bardak çay ve 5-6 fincan da kahve içiyorum. Vitamin kullanmam, ama vitamin niyetine her gün mutlaka incir, kayısı ve siyah üzüm yerim. Ayrıca günde bir tane coraspin içiyorum. Sebze hiç sevmiyorum. Yemeklerimi de çok tuzlu yediğimi söylerler. Yaz meyvelerini çok severim, mesela kiraz, erik gibi. Ama kış meyveleriyle hiç aram yoktur. Bu yüzden meyve suyu içiyorum. Günde iki bardak nar suyu mutlaka içerim. Portakal suyunu da severim. Bir de tatlıyı çok severim. Ama börek gibi unlu mamuller yemiyorum. Günde 5-6 saat uyuyorum ve bana yetiyor. Gece saat 01.00 gibi yatıp, 07.30’da kalkıyorum. Spor hiç yapamıyorum. Çünkü herkesi dinliyor, her telefona bakıyorum. Annemde yüksek tansiyon, babam ve dedemde kalp rahatsızlığı var.PROF. MÜFTÜOĞLU’NUN YORUMUSevgili Sinan Aygün’ün genetik mirası, ne yazık ki çok parlak görünmüyor. Sigarası, kırmızı eti bol, meyvesi, sebzesi, egzersizi az, uykusu yetersiz bir yaşam tarzıyla da Sevgili Sinan Bey bu mirasa bir an önce kavuşabilmek için elinden geleni yapıyor. Benim önerim son derece kısa ve anlaşılır: Yol yakınken geri dönün. Bu gidiş, iyi gidiş değil. Sevgili Aygün’ün bir toplum önderi olarak ve savunduğu ilkeleri daha uzun süre savunabilme şansını çoğaltarak sağlıklı ve keyifli bir yaşam sürmesi için yapacakları son derece basit ve uygulanabilir şeyler. İşe sahip olduğu genetik mirası ötelemekle başlamalı ve hiç olmazsa hafta sonu yürüyüşlerini yapmayı unutmamalı. Mümkün olduğu kadar erken bir sürede kolesterol, trigliserit, kan şekeri, homosislein, hs-crp testleri gibi risk testlerini yaptırmalı ve uzman bir doktordan danışmanlık almalı. Eğer alıyorsa, kendisine önerilen şeyleri lütfedip dikkatle uygulamalı. Meyve sularının özellikle nar suyunun muhteşem bir antioksidan olma yanında ciddi bir damar koruyucu olduğunu da belirtelim. Sevgili Aygün’e sağlıklı, keyifli, huzuru bol, eleştirisi az, övgüsü çok bir yaşam diliyorum.
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!