Tamer Karadağlı, eşiyle tanışmasını sağlayan, ‘okul’ olarak tanımladığı seslendirme stüdyoları deyince, seslendirme deyince hala koşa koşa gidiyor. ‘Bu işi para için değil, onur duyduğum için yapmaya devam edeceğim’ diyor. Bizim de bu karardan pek şikayetimiz yok açıkçası! Kevin Costner ve George Clooney’i başka birinden dinlemeye hazır mısınız yoksa?Mavi Ay’da Bruce Willis’in en çok nesine vurulmuştunuz? Sesine. Peki Ayı Yogi deyince ne aklınıza geliyor, sesi! Oysa bu çok vurulduğunuz, kalabalık bir ortamda duyduğunuz an, kafanızı çevirip arandığınız seslerin sahipleri, aramızda sessiz sakin dolaşıyorlar. Neon ışıklar, patlayan flaşlar, şöhret, para- pul onlardan çok uzak. Hatta o kadar uzak ki, yaptıkları iş, yasalarda meslek olarak tanımlanmıyor bile. Şimdi tüm savaşımları, Ses- Bir (Seslendirme Sanatçıları Meslek Birliği) ile seslerini duyurarak, haklarını elde etmek. Ünlü oyuncu Tamer Karadağlı da bu mücadelenin içindeki isimlerden biri. Karadağlı için seslendirme sanatçılığı binbir çeşit anlam barındırıyor. ‘20 yaşında başladım seslendirmeye. Hatta ilk rolüm İrlandalı Kız filmindeki Asker 1’di hiç unutmam. ‘Günaydın’ diyecektim. Okumam gereken tüm metin buydu. Ama buna rağmen, çok heyecanlanmıştım. 4- 5 kez takıldım’ diye anlatıyor ilk gününü. Kendi sesimi yadırgadığım olduKaradağlı, seslendirmenin, doğru Türkçe kullanımının, doğru vurgu yapılmasının, tonlamanın, özellikle çocuklar için çok önemli olduğunu düşünüyor. ‘Bu iş hala en iyi TRT’de yapılıyor. Seslendirme Yönetmenleri, ekip çok önemli’ diyor. Çok yoğun bir tempoda çalıştığı için seslendirme yapmaya yeterince vakit ayıramamaktan üzgün. Bu sıkıntısını da meslek arkadaşlarının haklarını koruyarak gidermeye çalışıyor. Ses- Bir olarak sıkıntılarını, isteklerini yetkililere duyurmak ve tek kanallı dönemi kaçırmış çocukların, arada bir gözlerini kapayarak, izledikleri kişilerin seslerine kulak kabartmalarını sağlayabilmek, en büyük hedeflerinden! ‘Tekrar seslendirme yapıyor olmam bir vefa borcu. Sırtımı dönmedim bu mesleğe, para kazandım ben bu meslekten. Hatırlanınca da büyük onur duyuyorum ve o onuru yaşamak için de her hatırlandığım zaman fırsat yaratıp gitmek istiyorum. Öncesinde filmin DVD’sini alıp provasını yapıyorum. Bambaşka bir tadı var. Hatta usta sanatçı Erdal Küçükkömürcü’yle ‘Chip and Dale’ adlı bir çizgi filmde iki sincabı bile seslendirdik, çok eğlenceliydi!’ Ünlü oyuncunun da, tıpkı bizlerin unutamadığı gibi bazı sesler var, hep kulağının aradığı. Bunlardan biri de Alev Sezer. Yıllarca Bruce Willis’i seslendiren Sezer’in ölümüyle, hayranları uzun bir süre Bruce Willis filmlerini seyredememişti: ‘Rahmetli Alev Ağabey çok iyi bir oyuncu ve çok iyi bir dublaj sanatçısıydı. Bruce Willis’i artık başka bir arkadaşımız seslendiriyor. Mel Gibson’u da o seslendirirdi. Artık ben seslendiriyorum ama kendi sesimi ben bile bazen yadırgıyorum, onun sesine alışkın kulağım. ‘ Arzu ile iki sevgiliyi konuştukEşim Arzu Balkan’la, seslendirme stüdyosunda tanıştım. O, 6 yaşından beri dublaj yapıyor. Ben yeni başladığımda, ancak iki üç cümle konuşurken, o başrol konuşurdu. İlk karşılaşmamızda, birkaç kez takılmıştım, o da üfleyip püflemişti. Elim ayağım birbirine karışmıştı, ‘Kim ya bu kız, kendini ne sanıyor?’ demiştim. Eşimle en son uzun bir aradan sonra iki sevgiliyi konuştuk TRT için. Aşk Oyunu adlı filmde o Kelly Preston’u, bense Kevin Costner’ı konuştum.Dizi oyuncusunun yarısı kadar ücret almalılar Sahip oldukları sesler nasıl insanların normal hayatlarında kabul görmelerinde, toplumda edindikleri çevrede etkiliyse, sinema ve televizyon dünyasında da öyle. Hatta çok daha önemli. Siz hiç çatal çatal olmuş sesli bir Rock Hudson’a aşık olabilir miydiniz? Ya da hiç mi sırf seslendirme sizi rahatsız etti diye bir filmi izlemekten vazgeçmediniz? Seslendirme sanatçıları tek kanallı dönemde, televizyon ekranında
film bitimi akan jenerikte tek tek okuduÄŸumuz isimlerdi bizim için. Sonra o isimlerin yayınlanmasından vazgeçildi ama onlar bu iÅŸi bizim için yapmaya devam ettiler. Åžimdi ÅŸimdi öğreniyoruz ki seslendirme sanatçılığı, dublaj sanatçılığının yasalarda yeri yokmuÅŸ bile! Ses- Bir, bize seslendirme sanatçılığını anlatmak, verilen emeÄŸin hakkını aramak ve sanatçılarının telif hakkından yararlanması için 2001’de kurulan bir birlik. SES-BÄ°R BaÅŸkanı Haluk Cömert, ‘Seslendirme iÅŸi meslek olarak ‘iÅŸ yasasında’ düzenlenmeli’ diyor. Tamer KaradaÄŸlı da ona katılıyor: ‘Özellikle Ankara’da, ya devlet tiyatrosundan ya da sadece dublajla geçinen insanlar var. Seslendirme sanatçısı arkadaÅŸlarımızdan biri yerli dizilere dublaj yapıyorsa, bence o oyuncu arkadaşın yarısı kadar para kazanmalı. Oysa çok az rakamlara çalışıyorlar. Film seslendiriyoruz, defalarca yayınlanabiliyor ve hiçbir ÅŸekilde telif alamıyoruz. Ses- Bir olarak telif için de savaşıyoruz. Bu arada bir de reklam dublajı var ama orası enteresan bir tekeldir. Onu kırmak hiç kolay deÄŸildir. Ãœstelik reklam dublajında, süre çok daha kısa olmasına raÄŸmen fiyat politikası çok daha yüksektir!’Â
button