Şarkılarımın DNA’sı kuvvetli

Güncelleme Tarihi:

Şarkılarımın DNA’sı kuvvetli
Oluşturulma Tarihi: Haziran 12, 2013 00:00

Yıllardır albüm çıkarmıyor ama konserleri hâlâ doluyor, sahne programları hâlâ büyük ilgi görüyor. TRT Müzik’te başlayan “Anılar Coşkun Sabah” programıyla daha da geniş kitlelere sesini duyurmaya başlayan Coşkun Sabah’a yıllara meydan okuyabilmenin sırrını sorduk.

Haberin Devamı

11 yıldır albüm çıkarmadığınız halde sahne çalışmalarınız hiç sekteye uğramadı. Hep gündemde kalmayı, kitlenizi korumayı nasıl başarıyorsunuz?

- 1978-1992 yılları arasında bestelediğim şarkılar öyle bir etki bırakmış ki, yeni albüm çıkarma zorunluluğu hiç duymadım. Konserlerde hâlâ 1986’da çıkardığım “Hatıram Olsun”u, 1989’da çıkardığım “Anılar”ı veya 1990’da sunduğum “Aşığım Sana”yı öyle bir heyecan ve özlemle dinliyorlar ki... İşte o zaman “Yeni şarkıya ne gerek var” dedirtiyorlar bana. Şarkılarımın bir türlü eskimemesi kariyerimi her daim dinamik tutuyor.

Peki nasıl oluyor da şarkılarınız hiç eskimiyor?         
 
- Bir kere bu sarkıların DNA’sı müthiş kuvvetli... Yani melodi yapısı, sözlerdeki kibarlık ve anlaşılırlık, son derece düzgün. Yozluktan uzak, sanat değeri taşıyan melodi yapısı bir şarkıyı ölümsüz kılar. Ve şarkılarımın hemen hepsinde bu sağlam yapı vardır. Yani bir “Baharı Bekleyen Kumrular Gibi” adlı eserimi, bir “İşte Bu Bizim Hikayemiz”i rahatlıkla senfonik aranjeye çevirebilirsiniz. Bu durum, şarkının melodisinin kalitesi ile ilintilidir. Her çağın müzik anlayışına uygun olması da ayrı bir gerçeklik.

SESİMİ MİLYONLARA DUYURMA ŞANSI BULDUM

Müziğin de modası var diyorsunuz yani...


- Müzikteki tarzın, tıpkı giyimdeki stil modası gibi bir yapısı vardır. Örneğin 1973-74’lerde İspanyol paça modası vardı. Paçalar neredeyse iki karış enindeydi. Bugün öyle giyinsen insanlar sana güler. Böyle bir estetik anlayışı yok çünkü. Şarkılar da aynen öyle. 1970’lerde insanların ayılıp bayıldığı müzikler, 2000’lerde çok anlamsız bir melodi yapısı olarak karşımıza çıkabiliyor. Ama benim şarkılarım, beni bile şaşırtacak şekilde her çağa rahatlıkla ayak uydurabiliyor.

TRT Müzik’te program yapmaya başladınız ve sonrasında “Hayalim gerçek oldu” dediniz. Neden sizin için bu kadar önemliydi?

- Ben canlı sahne performansını çok seviyorum ve bu konuda çok başarılı olduğum her kesim tarafından söyleniyor. Fakat benim bu başarıma sadece çalıştığım müzikhole gelen 150 kişi şahit oluyor. Veya yazın festivallerde birkaç bin kişi izleyebiliyor. Oysa “Anılar Coşkun Sabah” programım sayesinde sesimi 2 milyonun üzerinde insana ulaştırmış oluyorum. Bir de bugüne kadar konuk olarak gittiğim hiçbir programda istediklerimi yapamadım. İlk defa içime sinerek program yapma şansı buldum. Hani bir tabir var ya “dükkan benim”, aynen öyle şimdi.

NE VARSA ESKİLERDE VAR

Müzik adına önümüzdeki yıllardan beklentiniz nedir?


- Vallahi geleceğe ümitle bakıyorum. Çünkü müzik adına çok güzel şeylerin olacağını gözlemliyorum. Zaten bunun herkes farkında, bir süredir gerçek sanatçılara kesin bir dönüş var. Ben aldığım işlerden, gördüğüm rağbetten son derece memnunum. Şöyle bir gerçek var; müzik dünyası bizim boşluğumuzu gençlerle dolduramadı. Bizlerin yeteneğinde gençler bulamayınca da son dört-beş yıldır yeniden bize sarıldı.

Biz derken?

- Bu oluşumun içine sevgili Selami Şahin, Ümit Besen ve Mustafa Keser’i de katıyorum. Halktan “Ne varsa eskilerde var” sözünü çok sık duymaya başladım.

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!