Bu röportajın kahramanı sizin zannettiğiniz gibi Türkiye'de mankenlik yapan biri değil. Şöhret filan değil. Herkesin bildiği tanıdığı bir isim değil. Öyle ama değil. Benim konuştuğum Selin Toktay başka biri. 23 yaşında diğer arkadaşları gibi genç bir kız. Zayıflamayı kafasına takmış bir kız. Bu takıntıyı artık hastalık seviyesine getirmiş bir kız. Ama belki de haklıdır... Onun bütün bu yaşadıklarından sonra normaldir belki de... Kim bilir.. Bu röportajda yeme ve kusma takıntısını bir hastalık haline dönüştürmüş Selin Toktay'ın samimi düşüncelerini öğreneceksiniz...Şu an kaç yaşındasınız?- 23.Aslında kendinizi kaç yaşında hissediyorsunuz?- Bilmem ki, galiba yine 23.Ben kendimi bildim bileli siz varsınız! Nasıl hálá 23?- Ya evet. 14 yaşında başladım bu işlere. Neredeyse 10 yıl olmuş! Zaten başladığımdan beri kusuyorum. Hastalığım mankenlik kariyerimle paralel ilerliyor. Fotomodel Selin Toktay, fotomodellik yapmaya başladığı günden beri kusuyor!Selin Toktay adında manken bir kız olmaktan memnun musunuz?- Yani... Sahnede olmak çok büyük bir adrenalin. Podyumu seviyorum, poz vermeyi seviyorum. Onun dışında, klasik bir cevap olacak ama, özel hayatımla gündemde olmaktan memnun değilim. Yıllar boyu o gazetelerde sergilenen kadın gerçekten ben miydim, bilmiyorum... ÊKendinizde hissettiğiniz, aradığınız, belki bulamadığınız, bulmaya uğraştığınız bir şeyler var mı?- Var. Kendim. Ben hálá kendimi bulamadım. Gerçi eskiye göre daha huzurluyum. Ama hálá gerçekten içimde kim var, bu konuşan kız kim merak ediyorum. Henüz onunla yüzleşmedim.Anne şefkati, baba otoritesi ya da sevgi eksikliği gibi şeyleri sorguluyor musunuz?- Kustuğum için mi! Yok canım. Annem babam dünya şekeri. Böyle sağlam ve iyi insanlar olmasalar ben yanmıştım. Gerçi onlar da belki kendilerini bulamadılar! Ama kim bulmuş ki? Ben 6 yaşındayken ayrılmışlar. İkisinin de bir eşi var şu anda. ‘‘Sen nasıl mutlu oluyorsan öyle yaşa’’ diyorlar, ama ekliyorlar ‘‘Çok da dikkat çekme. Senin canın yanıyor...’’‘‘Bir şeyin eksikliğini hissediyorum hayatımda ama o ne bilmiyorum’’ durumları...- O var. Tam da böyle hissediyorum. Bu yaşıma kadar kendime yeten biri olamadım. 9 yıldır çalışıyorum, çoktan bağımsız biri olmalıydım değil mi? Kendime güveniyor gibi gözüküyor ama hiç güvenmiyorum. Anneme çok düşkünüm mesela. Hep ona yaslanıyorum, dayanıyorum. Bakma yani, kaşıma piercing yaptırdığıma, saçlarımı böyle kestirdiğime ve özgür takıldığıma... En ufak şeyde ona koşuyorum. Böyle olmamalıydı, daha kendime ait bir hayatım olmalıydı. Çünkü bütün bunların onu yorduğunu görüyorum. Aklı hep bende kalıyor. Annemin tek çocuğuyum. Ama babamın benden iki yaş büyük olan eşinden bir başka çocuğu var. Herkes o kadar çok evlenip boşandı ki, herkesin herkesten çocuğu oldu. Ama iyiyiz hep birlikte. Tek sorun hastalığım. Bu, annemin 24 saat bende takılıp kalmasına sebep oluyor. ‘‘Ya ölürse tuvaletin başında’’ filan diye düşünüyor. 10 yıldır bulumia yaşıyorsunuz, doğru mu?- Doğru.Neden?- Bilmiyorum. Hastanelerde, kliniklerde yattım. Bir sürü tedavi. Aile terapileri filan. 8 tane profesör içeri girip çıkıyor. Anne baba ve çocuğun ruh hali saptanmaya çalışılıyor. Oyun gibi. Zevkli aslında. Koşarak gidiyordum deli hastanesine! ‘‘Niye kusuyor, niye vücuduyla barışık değil, niye kiloyla problemi var?’’ Bunları çözebilmek için her şeyi denediler. Ama çözemediler.İyi de bu ‘‘geçici delilik hali’’nizin bir sebebi olması lazım...- Valla, bugüne kadar en boktanından en iyisine kadar 9, 10 psikiyatriste gittim. Reçete yazıp ilaç veriyorlar. O ilaçlar da beni mahvediyor. Bön bir şey oluyorum. Kafam basmıyor, hiçbir şeyden zevk almıyorum. Diyalog terapisinden ilaç terapisine kadar her şeyi denedik. Bendeki yeme güdüsünün neden kaynaklandığını anlamaya çalıştılar. Çünkü ben 3 mutfak
yemek yiyorum, sonra gidip kusuyorum. Prozac'tı, Zanax'tı her şeyi verdiler, hiçbir şeye yaramadı. Sonunda sıkıldım. En çok da kendimden. 10 sene oldu kardeşim! İraden yok mu, tut kendini! Benim elimde olmaktan çıktı, durduramıyorum.İnce bedenli olmak zorunda mısınız? Olmasanız ne olur?- Evet zorundayım. Olmasam çok bunalımlı bir kız olurum. Şu anda mesela çok kilo aldım.1.76 boy ve 55 kilo, bunun neresi kilolu?- Herkes öyle söylüyor. Ama ben aynaya baktığımda bir inek görüyorum. Benim kafamda kendime ait bir beden imajım var. Hepimizin var aslında. Zihnimde hayali bir balon var, içinde de bir kız. İsterse kötü olsun, isterse berduş, ben o olmak zorundayım. Çünkü o kızla beraber yaşıyorum. Ve o kız incecik bir şey. Şu çatal gibi ince. Zihninizdeki balondaki o kız bir manken mi?-Hayır, kafamın içindeki kıza mankenlik gibi bir şey yüklemedim. Sadece küçüklüğümden beri o kız zayıftı. Şimdi de zayıf olması gerekiyor.Peki o kız bütün erkeklerin hayran olduğu biri mi? Demek istiyorum ki bütün erkekler size hayran olmasa ne olur?- Zaten öyle bir şey yok ki. Nefret eden de var. Ben erkekler için incelmeye çalışmıyorum. Şişko insanları da seven erkekler var. Bu benim kendimle ilgili bir mesele. Sadece ince olmak istiyorum. Daha da ince. Daha da ince. Daha da ince.Manken kalabilmek için kusuyor olabilir misiniz?- Olabilir. Vardır etkisi. Ama esas olarak o yeme dürtüsünü engelleyemiyorum. Mesela açsınız diyelim, şu tabağı yersiniz, hadi bir tabak daha yersiniz, değil mi? Ama o kadar. Ben de öyle bir şey yok. Bu tabaktan 10 tane yiyorum ben. Boğazıma kadar. Nasıl olsa kusacağım! Ne varsa yiyeyim abi! Sonra tuvalete gidip kusuyorum. Bulumik insanlarla bir araya gelince çok komik oluyor, çünkü hepimiz aynı şeyleri yaşıyoruz, acınacak halimize gülüyoruz, sizlerden farklı olarak biliyoruz.Neleri mesela?- Neyi rahat kusup kusamadığımızı mesela. Çikolata ve kokaolu şeyler zor. En rahat şey sebze. Kahvaltı asla çıkmıyor. Köfte, kıyma tarzı şeyler yakıyor. Tabii insan zamanla kusma teknikleri de geliştiriyor. Bazen o kapakçık bir türlü açılmıyor. Onu açmanın yöntemleri de var. Ama o kadarını anlatmayayım...Kendinizi birilerine kanıtlama telaşınız olabilir mi?- Yok ya. Benim kimseyle problemim yok. Hayatta tek istediğim şey çok zayıf bir kız olmak. Bunu neden istediğimi de bilmiyorum. Gerçi eskiye göre daha az kusuyorum. Haftada bir. Ama bu sefer de yeme düzenim bozuluyor. Kusmamak için az yemeye çalışıyorum. On gün sonunda öyle bir şey oluyor ki, yine yemeğe saldırıyorum. Sonrasını biliyorsunuz.Kusmayla ilgi çekmek arasında bir bağlantı olabilir mi?- Bunu babam da söyledi. İlgi çekmek için yapıyorsun dedi. Olabilir de olmayabilir de. Ama olay artık benden çıktı. Ben de nefret ediyorum yaptığım şeyden. Üstelik son iki senedir yan etkilerini görmeye başladım. Artık unutkan oldum. Çünkü dengeleri bozuyorsun, vücuda gelen bütün yararlı besinleri, vitaminleri dışarı çıkartıyorsun. Sonra, midem iyi değil. Acaba mide kanaması mı geçiriyorum diye hastanelere taşınıyorum. Bir de bazen kustuktan sonra bütün gün sol omzum ağrıyor. Sürekli çarpıntım oluyor. Bir arkadaş grubuyla yemeğe mi gideceğiz. Allah! O gün kan ter içinde kalıyorum. Kendimi tutamayacağım, her şeyi yiyeceğim, sonra da herkes eğlenirken ben kusmaya gideceğim diye. Ama kusmak benim bir parçam artık, benimle yaşıyor...Çocuğunuzu kusturmayın demek isterim anne babalara ama öyle olmuyorAnneler ve babalar çocuklarının bulumia olduğundan şüpheleniyorsa nelere dikkat etmeli?-Buna en iyi annem cevap verebilir. O beni hep tuvaletin önünde bekler ve dinlerdi: ‘‘Selin ne yapıyorsun içeride?’’ Gerçi bu beni daha da sinirlendirirdi.Tam olarak ne zaman başladı?-Sanırım 14'tüm. 38 kiloya düştüğüm için beni hastaneye yatırmışlardı. İyileştim. Ve bir şekilde iştahım açıldı. İnanılmaz yemeye başladım. Dedim ki ‘‘Kilo alıyorum, mahvoldum.’’ Okuldayım ama mankenlik de yapıyorum. Hiç unutmuyorum, bir gün maaile dışarıda yemekteyiz, tam 10 dilim karpuz yedim. Tuvalete girip kustum. Kimse bir şey fark etmedi. Sonra da bu yıllarca devam etti. Annem babam işi öğrendiğinde ben zaten yıllardır kusuyordum. Karşınızdaki insan, zayıf biriyse ama deli gibi yemek yiyorsa kesinlikle kusuyordur. Ama şu da var: Hiçbir bulumik samimi olmadığı insanların yanında çok yemez. Gizli gizli yer. Çünkü kimsenin hastalığını öğrenmesini istemez. Peki bir bulumik, yemekten kalkar kalkmaz mı tuvalete gider?-Ben bazen hemen gidiyorum, bazen 4 saat sonra. O zaman da posa çıkarıyorum. Ne gırtlak kalıyor ne mide. Feci. ‘‘Çocuğunuzu kusturmayın’’ demek isterim anne ve babalara. Ama öyle demekle olmuyor ki. Mesela ben babamla Amerika'ya gittim. Bir buçuk ay aynı evde kaldık. O benim kusmama inanılmaz sinirleniyordu. ‘‘Sen geri zekalı mısın? Nasıl bu kadar bilinçsiz olabilirsin?’’ diyordu. Haklı aslında. Evde kusmama kızıyor ya, yemeği yiyor, dışarıda biraz turlayıp geleceğim diyordum. Sokaklarda çöp kutularına kusuyordum. O da kusmadığımı zannediyordu. Şaka gibi yani. Otobanda gidiyoruz mesela. Minibüs gibi bir şey kiralamışız, üvey annem, babam ve ben. Benden iki yaş büyük olan üvey annem de bir aralar kusuyordu. Bir gün yine gidiyoruz, inanılmaz çok yemişim, nasıl bir
trafik duramıyoruz da, üvey annem bir torba buldu. Ben geçtim minibüsün arkasına sessizce babama çaktırmadan kustum. Bakma anlatırken böyle güldüğüme...50 ADAMLA BERABER OLDUĞUMU YAZDILAR MÜMKÜN MÜ? İşimle popüler olmadım ben. Mithat Can'la beraber olduktan sonra popüler oldum. Ama ne olurdu bazı şeyleri doğru yazsalar. Ben şu anda 50 tane adamla beraber olmuş gibi gözüküyorum. Bir insanın 50 insanla beraber olmuş olması da ahlaksızlık değil, isterse 100 kişiyle beraber olur. Ama sorun şu ki, olmadım. Ve 18 yaşındaydım bunları yazdıklarında. Bir haber yapmışlardı mesela, ortada ben bağdaş kurmuş oturmuşum, etrafımda, saydık annemle, tam 40 adam var. Aaa kuzenim! Aaa babam! Bir arkadaşımın sevgilisi, onun abisi... Say say bitmiyor. Herkesle sevgili olmuşum ben. Zavallı annem bütün
magazin müdürlerini arayıp, benim kızım böyle biri deÄŸil diyordu. Ben de ‘‘Anne ne uÄŸraşıyorsun ki’’ diyordum. ‘‘Gelecek hafta kusura bakmayın Selin Toktay 40 kiÅŸiyle deÄŸil de 5 kiÅŸiyle beraber olmuÅŸ düzeltiriz mi yazacaklar...’’Â
button