Saçımı açmadan tam dört yıl düşündüm, pişman değilim

Güncelleme Tarihi:

Saçımı açmadan tam dört yıl düşündüm, pişman değilim
Oluşturulma Tarihi: Şubat 27, 2005 01:23

Fadime Özkan (34), Yeni Şafak Gazetesi’nde kültür sanat yazıları yazıyor, editörlük yapıyor. Gazeteciliğinin neredeyse tamamını İslami kesimde geçirmiş. Arkadaşları da aynı çevreden. 43 başı açık ve kapalı kadınla başörtüsünü konuştuğu Yemenimde Háre Var adlı kitabı yarın Elest Yayınları’ndan piyasaya çıkacak.

Kitabı kadar başörtüyle olan kişisel serüveni de ilgi çekici. İmam Hatip Lisesi orta kısma giderken sadece okulda örttüğü başını, lise yıllarında hiç açmamaya başlamış. Ve beş yıl önce, 29 yaşındayken başını açmaya karar verene kadar tesettürlü gezmiş.

Daha önce başınız örtülüydü, şimdi ise açık. Her ikisinde de kendi iradenizle mi karar verdiniz?

- Ailemin isteği ile Eskişehir İmam Hatip Lisesi’ne gönderilmiştim. O zamanlar henüz bunun bir tercih olabileceğini kestiremiyordum. Okulda başımı kapatıp, dışarıda açıyordum. Ama lisenin sonlarına doğru artık kendi isteğimle örtünmeye başlamıştım. Üniversitede de böyle devam etti.

Üniversite okurken bir sorun yaşamadınız mı?

- Marmara Üniversitesi İletişim Fakültesi’ne 1990’da girdim. O dönem sorun bu boyutta değildi. Rektörlerin tutumuna bağlıydı biraz. Hiçbir sorun yaşamadan üniversiteyi bitirdim. Başarılı bir öğrenciydim.

Üniversitedeki arkadaş çevreniz İslami kesimden miydi?

- Ateist arkadaşlarım da, sosyalist arkadaşlarım da, belli cemaatlere mensup arkadaşlarım da vardı. Üniversitede başörtümle ilgili kendimi sorgulamadım. Her çeşit çevreden arkadaşım olsa da büyük çoğunluğu benim bakış açımı paylaşan kesimdendi. Başörtümle ilgili ne istediğimi biliyordum. Aileme de hiçbir zaman niye beni İmam Hatip’e gönderdiler diye kızmadım. Orada aldığım eğitimden memnundum.

Ateist ya sosyalist arkadaşlarınız başörtünüz ile ilgili yorumlar yapıyor muydu? Ya da siz onların düşünceleri ile ilgili tartışıyor muydunuz?

-
Üniversitede hiçbir arkadaşımla böyle bir sorgulama yapmadık. Sadece arkadaşlık ettik. Senin başın neden kapalı, ya da sen niye Allah’a inanmıyorsun diye ne ben onlara sordum, ne de onlar bana. Paylaşacağımız başka şeyler vardı, onları paylaştık. İnsanlar arasında bu tür sınırlar olması gerektiğine inanıyorum. Bunu sorgulamaya, yargılamaya kimsenin hakkı olmadığını düşünüyorum. O yüzden ateist arkadaşlarımla da bu tür tartışmalara hiç girmedik.

Söyledikleriniz size soracağım sorunun önünü kesiyor ama meraktan yine de soruyorum. Neden açıldınız?

- Benim kararım baskı ya da herhangi bir dışsal sebeple ilgili değil. Tamamen içsel bir sorgulamanın sonucunda varılmış bir karar. Düşündüm, kendimle tartışıp bir karar verdim ve uyguladım. Bununla ilgili kimseye hiçbir açıklama yapma gereği duymadım. Nedenini anlatmak veya başkalarıyla tartışmak zorunda hissetmedim kendimi.

Bu sebep sadece size mi özel? Paylaştığınız kimse oldu mu?

- Hayır kimseyle paylaşmadım. Ne ailemle, ne arkadaşlarımla; bir tek kendimle konuştum.

Karar vermeniz ne kadar zamanınızı aldı? Sancılı bir süreç miydi?

- Hayatımda çok önemli bir değişiklikti. Kendi içimde bunu tartmam üç - dört yılımı aldı. 2000 yılında saçımı açtım. Karar aşamasındaki o üç dört yıl çok sakin bir şekilde düşündüm, hiç kendimi zorlamadım. Sağlıklı bir düşünme süresi geçirdim. Çok ölçtüm tarttım. Sancılıydı diyemem ama hazmederek karar verdim. Belki de o yüzden pişman değilim, iyiyim ben böyle.

KİMSE DÜN KAPALIYDIN BUGÜN AÇIKSIN DEMEDİ

Yeni Şafak gazetesinde işe başladığınızda kapalıydınız. Bir gün geldi ve sizi açık olarak karşılarında gördüler. Tepkileri ne oldu?

- Çalıştığım kurumlarda kadın çalışanların genellikle yarısı açık, yarısı kapalıydı. Ne yöneticilerim, ne arkadaşlarım hiç kimse bana ‘Sen ne yaptın?’ demedi. Hiç tepki vermediler.

Yapmayın! Aynı şey değil elbette ama Ertuğrul Özkök, bıyığını kesip gazeteye geldiğinde bile hepimiz şaşmıştık. Siz örtülüyken ertesi gün açılıyorsunuz. Nasıl tepki vermezler?

- Sanıyorum fiziksel bir durum değil de, düşünsel ve inançla bağlantılı bir karar olduğu için hiç tepki göstermediler. En fazla ‘Aa Fadime’ dediler, sonra nasılsın dediler. Hiç kimse, ‘Yahu sen dün kapalıydın, bugün açıksın’ demedi. Belki bu, kişinin karşısındakine verdiği mesajla ilgili bir şeydir. Sormamaları gerektiğini hissettirdiğim için sormadılar.

Aileniz ne dedi?

-
Annemin, babamın söyleyecekleri benim için önemliydi. Kararımı verdikten sonra onlara söyledim. Babam, daha önce ‘Hem çalışıyorsun, hem master yapıyorsun. Senin için çok zor oluyor. İşi bırak, akademik bir kariyer yapmak istiyorsan üniversiteye gir, başını açman gerekiyorsa da aç kızım’ demişti. O yüzden babam zaten beni rahatlatacak bir tavır içindeydi. Annemin ise hiçbir belirleyici tavrı olmadı. Bunu karşıma bir duygusal baskı aracı olarak çıkarmadılar, nasıl yapmak istiyorsan öyle davran, dediler.

Kaç kardeşsiniz? Kaçınız kapalı?

- Üç kız, üç erkeğiz. İki kız kardeşimin de başı açık.

Erkekler bu konuda kadınlardan daha meraklıdır. Erkek arkadaşlarınızın tavrı ne oldu?

- Olayın akabinde değil ama ilerleyen zamanlarda buna benzer meraklarının olduğunun farkına vardım. Benden açıklama beklediklerini hissettirdiler ama kimseye açıklama yapma gereği duymadığımı söylediğim için konu kapandı.

Gardırobum değişmedi

Sosyal hayatınızda, başörtülü ve başörtüsüz olarak belirgin farklılıklar yaşadınız mı?

- Çevrem değişmedi, kimlerle arkadaşlık ediyorsam ona devam ettim. İlişkilerimde hiçbir değişiklik olmadı.

O zaman bir tek gardırobunuz değişti?

- O da değişmedi pek. Yerine göre klasik, yerine göre spor giyiniyordum. Yine öyleyim, sadece artık başım açık.

Başörtülerinizi ne yaptınız? Fular olarak mı kullanıyorsunuz?

- Yok, fular kullanmak için ayrıca gidip fular aldım.

Başörtülü olduğunuz için kapısından dönmek zorunda olduğunuz yerler olmuş muydu? Başınızı açtıktan sonra oralara gittiniz mi?

- Kapısından döndüğüm hiçbir yer olmadı. İçimde herhangi bir ukte yok, o yüzden bu tür meraklarım olmadı.

Türban, başörtüsü bıkkınlık getirmişti o yüzden yemeniyi kullandık

Bu kitabı yazmak fikri kimden, nereden çıktı?

- Yayıncı Elif Çakır, Neşe Düzel’in modernist türbanlılar üzerine Tülin Bumin ile yaptığı röportajdan etkilenmiş. Hemen akabinde Ertuğrul Özkök’ün türban meselesinin her iki tarafın da serinkanlı olması ile çözülebileceğini anlatan bir yazısını okumuş. Elif, ‘Biz serinkanlılıkla bu konuda konuşabilecek kadınları bir platformda toplayıp konuşabilir ve belki de çözüm önerileri getirebiliriz’ diye düşünmüş. Ve bu projeyi gerçekleştirmem için bana teklif yaptı. Bu benim de zihnimde tartıştığım ve süren tartışmaları takip ettiğim bir konuydu. Sağlıklı tartışılmasını istiyordum. Birden fark ettim ki, ben başörtülüyken başını açmış biri olarak bu kitabı hazırlıyordum.

Kitabın adı niçin ‘Yemenimde Háre Var’. Türban ve başörtüsü tartışılırken, yemeni de nerden çıktı?

- Başörtüsü ve türban tartışmaları insanlarda bıkkınlık oluşturmuş. Bu kitabın adında yemeniyi kullanarak, o tür hislerden kurtarmak istedik.

Siz kitapta röportajları yaparken, sorularınızda ‘başörtüsü’ kelimesini kullanmışsınız ama cevaplayanlar ‘türban’ demiş.

-
Birkaç kişi başörtüsü yerine türban diyebilir miyiz dediler. Başörtüsü annelere, anneannelere ait bir örtü biçimi gibi. Türbanda ise bir talep var. Kamusal alanda yer almak, üniversitede okumak, mesleğini yapmak gibi talepler. Türban, aslında başörtüsünü yabancılaştıran bir kavram. Bu topraklara ait bir örtü biçimi değil, ithal bir kavram.

Kitapta başını kapatan kadınların hepsine, örtülerine ne ad verdiğini sormuşsunuz. Ne cevaplar aldınız?

- Bu soruyu yönelttiğim kadınların tamamı, örttükleri örttüye başörtüsü dedi. Kimisi daha modern bağlıyor, kimisi daha uzun, omuzlarına kadar bağlıyor ama neticede herkes örtüsüne başörtüsü diyor.

Her kesimden kadınla konuşmaya çalışmışsınız. Asker eşleri ile konuşmayı denediniz mi?

- Konuşmayı çok istedim. Generallerin bu konuda ne düşündüğünü biliyoruz ama eşleri ne düşünüyor tabii ki merak ettim. Direkt aramadım, aracılar vasıtasıyla haber gönderdim ama kabul etmediler.

Kitabı yazarken kendinizi hangi tarafa ait hissettiniz?

- Ne başörtülü kadınları haklı çıkarmak, ne de başörtüsü karşıtlarını haklı çıkartmak gibi bir kaygım olmadı. Herkese aynı mesafede durdum.
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!