Rejimdeyim rejimdeyim

Güncelleme Tarihi:

Rejimdeyim rejimdeyim
Oluşturulma Tarihi: Ekim 31, 1998 00:00

Pakize SUDA
Haberin Devamı

Siz hiç sabaha karşı saat 03.00'te makarna pişirip yediniz mi? Akşamdan başucunuza koyduğunuz çikolatayla güne başladınız mı? Ekmek parçalarını salatanın ya da yemeğin suyunda şamandıra yaptınız mı? Evet! Tahmin ettiğiniz gibi; ben bunların hepsini yapıyorum. Yalnız bunları yapsam iyi, neredeyse içtiğim suyun üzerine bile mayonezle ketçap dökeceğim.

Sahnedeyken önümden tepsiyle garson geçiyor, ben o sırada gayet dokunaklı bir şarkı söylüyorum: ‘‘Ömrümüzün son demi, son baharıdır artık.’’ Gelin görün ki şarkıdan ziyade tepsiye konsantre olmuş haldeyim. En şaştığım şey de masadakilerin yeme eylemi dışında her şeyi yapmaları. Şöyle oturup ağız tadıyla yedikleri yok hiçbir şeyi. İlla göbek atıp şarkı söyleyecekler. Yer değiştirsek hem onlar mutlu olacak hem ben. Bazen ‘‘Ayol yesenize şunları’’ diye ikaz ettiğim oluyor.

‘‘İlim Çin'de olsa öğren’’ demiş ya atalarımız; bana sanki ‘‘Yemek Avustralya'da olsa ye’’ dediler. Hiç üşenmem, kalkar gider, yer, dönerim.

İyi hoş da, bildiğiniz gibi bu yeme içmeler insanı zırh gibi sarıp sarmalayan bir yağ tabakasına dönüşüyor sonunda. Bunun idraki içinde ‘‘Kızım’’ dedim, kendi kendime, ‘‘Aklını başına al, sonra rejim mejim kâr etmez, bıçakla kazırlar bu yağları senden.’’ Ve bir pazartesi günü (nedense asla başka bir gün değil) rejime başlamaya karar verdim. Tabii bu kararımda her gün her vesile ile ‘‘rejime gel rejime’’ diye bağıran gazete ve dergilerin rolü büyük. Ayrıca etrafıma bakıyorum da rejimde olmak çok moda. Sosyete ve sanat dünyasının bütün ünlü ve gözde hanımları sürekli rejimdeler. Öyle önüne geleni silip süpürmek adeta ayıp sayılıyor. Benim onlardan neyim eksik? Hatta karın bölgemde fazlam bile var.

Neyse, karar verdim vermesine de, hangi rejimi uygulasam? Bunun karbonhidratlısı var, proteinlisi var, kalori hesaplısı var, ‘‘ye, iç zayıfla’’ diyeni var. Listeler, listeler, listeler. İki günüm bunları incelemekle geçti. Kendime uygun bir şey bulmaya çalışıyorum. Hem tok tutacak, hem damak tadıma uyacak, hem de kolay ulgulanabilir olacak. Bazılarını evde yapmanız imkânsız. Üç öğün elinize listeyi alıp bir Fransız restoranına gideceksiniz, hazırlayıp önünüze getirecekler. 15 günlük diyet sonunda her bakımdan hafiflemiş olarak hayatınıza devam edersiniz.

Listeleri evirip çevirdim, gönlümü gezdirdim, en sonunda bir tanesini gözüme kestirdim. Pazartesi başlayacağım ya, cumartesi pazar'ı sadece yiyerek geçirmeye karar verdim. Sınıra yığınak yapan komşu devletler gibi ne bulduysam taşıdım eve. Mısır cipsleri, pastalar, dondurmalar, börekler, çörekler... Yedim, yedim, yedim...

‘‘Her güzel şeyin bir sonu vardır’’ derler, nitekim öyle oldu. Pazartesi geldi çattı. Bir dilim kepek ekmeği ve kibrit kutusu kadar tuzsuz beyaz peynirle güne başladım. Aradan bir saat ya geçti ya geçmedi, içim ezilmeye başladı. O sırada gözüm sehpanın üstünde duran kibrit kutusuna takıldı. Benim yediğim peynir sanki bundan biraz daha inceydi, eni de daha dar gibiydi. Olmaz! ‘‘Kibrit kutusu kadar’’ dedilerse bir bildikleri vardır. ‘‘Bunu telafi etmem lazım’’ dedim ve yarım kibrit kutusu kadar peynir parçası daha attım ağzıma.

Bu arada bir arkadaşım bir zamanlar doktor kontrolünde rejim yapmıştı; rejim sırasında eline yağlı krem sürmesi bile yasaktı. Ben de bunu aynen uyguluyorum. Yağı krem olarak elimden almaktansa, tereyağ olarak ağzımdan almayı tercih ederim doğrusu.

İlk günü kazasız belasız atlattım. İkinci günü de akşama kadar her şey yolundaydı, akşam şeytana uydum bir parça çikolata yedim. Aslında uymayacaktım, ama tam şeytanla mücadele ettiğim sırada kan şekerim düştü. E, sağlık her şeyden önce gelir tabii. Bir parça çikolatayla şekerimin ayarını yaptım. Ne demişler: ‘‘Kendi kendinin doktoru olacaksın.’’

Üçüncü günün akşamı sekiz adet köfte var listede, ancak köftelerin ebadı belirtilmemiş. Artık ne yapayım, inisiyatifimi kullanacağım. Galiba biraz iri oldular, iki tanesi büyük boy teflon tavaya ancak sığdı.

Altıncı gün öğlen yarım kilo meyve yemem lazım. Evde tartı yok. İki elma, beş incir, iki salkım üzüm, üç tane muz yarım kilo eder mi acaba? Hiç ağırlık mevhumu yoktur bende. Neyse! Artık yemiş oldum bir kere. Hem vallahi ‘‘yarım kilo meyve’’nin altına yazdıkları ‘‘incir, üzüm, muz hariç’’ ikazını yedikten sonra fark ettim. Çok küçük yazmışlar, benim hiçbir suçum yok.

Yedinci günün sonunda büyük bir heyecanla eczaneye koşup tartının üstüne çıktım. Sonuç: Hezimet! Tam 1 kg. 800 gr. şişmanlamışım.

Kardeşime sorarsanız, ‘‘Sen her öğün normal yemeğini yedikten sonra üstüne bir de rejim yemeği yedin’’ diyor. Asla katılmıyorum buna. Evet! 300 gr. bonfilenin kaç porsiyona tekabül ettiğini kestiremediğimden her akşam üçer porsiyon bonfile yediğimi kabul ediyorum ama kilo alışımın bununla hiçbir ilgisi yok. Bu 1 kg. 800 gr.'ın tek sebebi rejim sırasında içtiğim tonlarca su. Ben kendimi bilmez miyim? Su içsem yarar bana. Nitekim yaradı.

Mış muş köşesi

Mesut Yılmaz ‘‘Ellerimi çözün, dört elle size hizmet edeyim’’ demiş.

Ellerini çözseniz bu sefer de ‘‘Dilimi çözün’’ diyecek. Dilini çözeceksiniz, ‘‘Ben hizmet etmeyi bilmem ki’’ deyip gidecek.

İranlılar evlilikten soğumuş.

Günde dokuz kere muta nikâhı yapa yapa bıkkınlık gelmiştir haliyle.

ANAP Baykal'a güvenmiyormuş.

Halk hiçbirine güvenmiyor.

Fazla spor erkeklerde cinselliği azaltıyormuş.

Sakın inanmayın. Öyle olsa futbolcular bu kadar revaçta olur muydu hiç!

Sabancı maden suyu işine giriyormuş. Mideleri rahatlatacakmış.

İyi! Geriye bir tek hava işi kaldı. Dört gözle ciğerlerimizi de ralatlatmasını bekliyoruz.

DYP'li Kamer Genç içkiyi fazla kaçırınca saçmalamış.

İçkinin günahını almayın, bu konuda bir dahli olduğunu sanmıyorum.

Amerika'da beş yıldır komada olan kadın bir kız çocuğu dünyaya getirmiş.

Yıllardır cin gibi dolaşır dururum ortalıkta. Demek insan istemeyegörsün.

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!