Sosyal medya fenomeniydi şimdi beyazperdede

Güncelleme Tarihi:

Sosyal medya fenomeniydi şimdi beyazperdede
Oluşturulma Tarihi: Şubat 15, 2015 01:19

Akıllı telefon veya tablet aracılığıyla video kaydedip arkadaşlarla paylaşmaya olanak tanıyan Vine uygulaması, yeni bir fenomen yarattı. Takipçi sayısı kısa sürede tırmanışa geçen Cem Gelinoğlu, bu popülerliği değerlendirip ilk sinema filmine imza attı. Gelinoğlu, 20 Şubat’ta vizyona girecek olan, senaryosunu da kendisinin yazdığı “Ali Kundilli” filmi için “Bu karakterin yüzde 90’ı benim” diyor.

Haberin Devamı

Çok tırmaladınız mı bu filmi çekmek için?
- Mizahla alakalı bir programda yer almak için evet ama film için hayır. Birkaç işle ilgilenmiştim İstanbul’a ilk geldiğim dönemde. Bir projem direkten döndü. Onun haricinde küskünlük hali vardı.

O küskünlükle mi başladı her şey?

- Aslında İstanbul’a gelmeden önce Düzce’de tiyatro oyunları yaptım. Tabii hepsi komediydi. Sonra İstanbul’a gelip Star TV’deki “Komedi Club”ta çıktım. 10 dakika sahnedeydim. Çok fazla komik adam bulamadıklarından sanırım, ben dahil 10 adam üzerine bir program kuracaklarını söylediler ama olmadı. Sonra bir altın bilezik alayım diyerek hayatımı kazanabileceğim işler yapmaya başladım.

Vine hayatına girmeden önce de güldüren biri miydin?

- Hayatım boyunca binlerce insanı çok feci güldürmüş biriyim.

Misyonunun bu olduğunu düşünüyorsun herhalde...

- Sevdiğim işten para kazanmayı hep istemişimdir. Çok istediğinizde beyin oraya gitmenin yolunu buluyor ve gidiyorsun.

Vine’a giriş hadisesi nasıl oldu?
- Önce duydum, indirdim. Çok da önemli değilmiş deyip sildim. Sonra tekrar yükledim, birkaç kişinin mizah yaptığını gördüm. Hoşuma da gitti. Böylece 6 saniyelik videolar hazırlamaya başladım.

Peki diğerlerinin arasından nasıl oldu da sıyrıldın?

- Öncelikle bir şeyin tekrarını yapmamak lazım. Sürekli aynı şeyi yapmanın bir manası yok. Dolayısıyla kendimi tekrar etmemeye çalıştım. “Ne yapalım?” diyenlere de “Kendi tarzınızı oluşturun yeter” dedim. Bir de çekmeden önce kendime özen göstereyim diye bir kaygım olmadı. Evimde donumla pijamamla çektim bildiğin... Bu da herkesin beni ailelerinden biri olarak görmesine neden oldu.

Bu seni ulaşılabilir komedyen yaptı bir bakıma...

- Evet. Sosyal medyanın büyülü tarafı biraz da bu. Bir dizi oyuncusuna “Abi biz sana kahveye geleceğiz” dediklerinde çok olumlu yanıt alacaklarını sanmıyorum. Ama bana böyle telefonlar geliyor ve söz verip gidiyorum.

Takipçileri organize ettiniz mi film için? Fragmanın izlenme rakamı 4 milyona yaklaştı da...

- Birilerinden bir şey rica etmek bana doğru gelmiyor. Takipçiler zaten sevdikleri insanlara acayip sahip çıkıyor ve bu da sizi mutlu etmeye yetiyor. Ben bir şey söylemedim ama sosyal medyadaki fenomen arkadaşlarım da desteklerini esirgemedi. Yorumları bir görseniz inanamazsınız. Sonuç ne olursa olsun takipçilerim benim canlarım.

FARUK AKSOY’UN MAIL’İNİ GÖRÜNCE 4 TAKLA ATTIM


Faruk Aksoy’a siz mi gittiniz, yoksa o mu sizi buldu?
- Aksoy Yapım’ın sosyal medya danışmanlığını yapan Barbaros Görel abimiz beni fark etmiş. Onu filmde kısa da olsa göreceksiniz bu arada... Neyse, hesabı götürüp Faruk abiye göstermiş, o da çok gülmüş ve “Tanışmak istiyorum bu çocukla” demiş. Bana mail attılar, o mail’i 4 gün sonra önemsiz mail’lerin arasında gördüm.

Ne oldu o anda?
- Sakinliğimi korudum, yatakta attığım 4 taklayı saymazsam (gülüyor). Gecenin 5’inde hemen cevap yazdım. O dönemde hâlâ işim var. Kapitalist sistem yeni işi bulmadan eski işi bırakmamayı öğrettiği için ilaç mümessiliyim o dönem. Eski düzenin bana öğrettiği gibi sakal tıraşımı olup hazırlandım. Barbaros abiyle buluştuk, konuşurken Faruk abi aradı. Anladım ki Faruk abi “gel” deyince gidiliyor. Hayal ettiğim yapımcının ta kendisiydi. Babacan, karizmatik, sert görünümüyle masasında oturan biri.

Sonra?
- “Geçin oturun” dedi. Bir koltuk var ki, bence psikolojik baskı için kullanıyor. Çünkü oturuyorsunuz, 5 dakika sonra sadece boynunuz kalıyor. Gömülüyorsunuz içine (gülüyor). Ne konuşacağımı bilemezken 5-10 dakika içinde iletişim kurulmuştu bile... “Evlat, film yapmak gibi bir hayalin var mı?” diye sordu, “Tabii efendim ne demek” diye yanıtladım. “6 saniyelik filmlerle güldürüyorsun, uzun metrajda böyle olacak mı bakalım, 5 dakikalık bir video çek gönder” dedi. Bir şey yazdım, amatörce çektik. Beğenmez diye düşünmüştüm. Telefon geldi, “Çok güldük” dedi. “Buna güldüyseniz ben sizi bitiririm” diye karşılık verdim.

Ver o elini öpeyim aşamasına geldin mi hemen?

- O zaman uygun olmazdı ama şimdi öpüyorum. Baba diyorum hatta. Güzel bir ilişkimiz var, benim için çok değerli.

Sonrası?

- Geriye fikir bulmak kaldı. Faruk abinin tecrübeleriyle yola çıkmak çok işimize yaradı. Bazı noktaları işaret etti, oralara yoğunlaştık. Sonuçta çok sıcak bir fikir bulduk.

Haberin Devamı


MAHSUN KIRMIZIGÜL ENİ MOTİVE ETTİ

Haberin Devamı

Mahsun Kırmızıgül’le de bir araya gelmişsiniz. Film için taktik aldınız mı?
- Yaptığı işleri herkes seviyor. Öyle birinin desteği beni çok mutlu etti. Konuşmamız motive etti, ne konuştuğumuz bende kalsın.

Filmde neden hiç ünlü isim yok?

- Yeni insanlara da ihtiyaç var. Renk olsun istedik. Emre Mutlu var filmde mesela, Vine’dan tanıştık. Yetenekli bir komedyen bence.

RECEP İVEDİK’E BENZETENLER IKABİLİR, SEYİRCİNİN TAKDİRİ

“Ali Kundilli” fikri yani...
-Evet. Sıcak bir arkadaşlık hikâyesi. Ali Kundilli, modern hayat şartlarını, sigortalı ve sabit bir iş olanağını reddeden, sürekli kendi projelerini üreten ve günün birinde projelerinin keşfedileceğine inanan bir mucit. Kendisiyle aynı hayalleri paylaşan Vedat’la aynı mahallede yaşayan Ali, en yakın arkadaşının sisteme yenik düşmesi ve bu hayalleri terk etmesiyle birlikte yalnız kalıyor. Nitekim Vedat’ın sevdiği kadınla evlenebilmesi için düzenli bir hayata, sigortalı bir işe ihtiyacı var. Benzer şartlar Ali için de geçerli. Fakat genç mucit, sevdiği kadını yani İlknur’u prensesler gibi yaşatabilmek adına hayallerini kovalamaya devam eder. Fakat her şey Vedat ile Ayşe’nin kına gecesinde tamamen değişir.

Fragmanı ilk gördüğümde yeni bir Recep İvedik mi doğuyor dedim! Bu görüşe katılacak da çok insan vardır.
- Şahan Gökbakar çok güzel bir karakter yarattı. 7,5 milyon insanın gidip gördüğü bir filmi tartışmak saçma olur. En güzel noter seyircidir. Filmini yaparsın, seyirciye sunarsın. Gerisi onların takdiridir. İnsanlar benzetebilir, olabilir. Şahan Gökbakar da Faruk Aksoy’la çalışmıştı ilk üç filminde. Biz de kendi tarzımızda bir şeyler çektik. İsteyen, istediğine benzetsin. Bunun kararını izleyen verebilir.

Ali ne kadar sensin?

- Yüzde 90 ben... Çünkü senaryo benden. Kahraman olmaya çalışmıyorum sadece. Burnumu her şeye sokmuyorum. Normal hayatımda böyle değilim ama ahlaki, etik anlamda kendi doğrum neyse Ali’yi de öyle yazmaya çalıştım.

Haberin Devamı

BU SEKTÖRDE YİYECEĞİM EKMEK YOKSA ASLANLAR GİBİ İŞİME DÖNERİM

Ali Kundilli’yi sevmek için 5 neden göstermeni istesem?
- Birincisi değer yaratmaya çalışıyor. İkincisi yardımsever. Üçüncüsü hep güzel hayalleri olan insanlar genelde güzel şeyler yapmaya çalışırlar. Dördüncüsü aşk adamı, seviyor ve sevdiğine sahip çıkıyor. Beşincisi ise sevdikleri için yapamayacağı şey yok. Öyle bir arkadaşın olsa severdin bence (gülüyor).

Bu filmden sonra ne yapmak istiyorsun?

- Sevdiğim işi yapmak bana enerji veriyor zaten. Sadece seyirci beğensin isterim.

B planı ne? Oldu da tutmadı bu film...

- Eğer bu sektörden, bu filmle yiyeceğim ekmek yoksa aslanlar gibi işime dönerim, yeni bir iş için koştururum. Bir sürü başka projelerim var, onlardan birini yaparım.
Ama beklentim mutlu olmak. Kendimi buna adapte ettim ve bunun için şansa ihtiyacım olduğunu düşünmüyorum.

Bu film seni don paça video çekmekten alıkoyacak mı?

- Başlangıçta insanlar siz olduğunuz için seviyorlar. Bu size bir misyon yüklüyor.
Daha fazla kitlelere ulaşınca yeni sorumluluklarınız oluyor. Hâlâ o videolarım duruyor. İlerleyen dönemlerde iyi bir sinemacı olursam “Ünlü sinema oyuncusu don paça yakalandı” diyemezler.
Malzemeyi ben koydum (gülüyor). Ama bu saatten sonra dikkat etmek gerek, insanlar o özeni istiyor.

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!