Oyunculuğuma laf edenler şimdi özür diliyorlar

Güncelleme Tarihi:

Oyunculuğuma laf edenler şimdi özür diliyorlar
Oluşturulma Tarihi: Eylül 01, 2013 01:28

Uzaktan soğuk ve mesafeli bir kadın Bergüzar Korel. Ama yakından bambaşka: “Anneliğim konusunda eleştiri kabul edeceğimi düşünenler avuçlarını yalarlar” diyecek kadar net, “Karadayı’ya kadar oyunculuk konusunda bende bir sorun var herhalde diye düşünüyordum” diyecek kadar gerçek.

Haberin Devamı

Bugün 31’inci doğum gününüz… Hayatınızın nasıl bir dönemindesiniz?
- Hep derlerdi “30 olunca her şey bambaşka olacak” diye. Gerçekten bir şeyler değişiyor. “Şimdiki aklım olsaydı” cümlesini daha çok kurmaya başlıyorsun. Ben hayatın içinde harala gürele kendimi unuttuğum yıllar geçirmişim. Artık kendimi önemsiyorum, kendimle ilgileniyorum. Biraz hız kestim. Çünkü 20’li yaşları çok hızlı yaşadım. O yaşlarda tanındım, evlendim, 27 yaşında anne oldum. Şimdi durup şükretme zamanı.

Anne olduktan sonra daha mı kadınsı oldunuz?
- Kesinlikle. Öncesinde kadın gibi değil, erkek çocuğu gibiydim. Hamilelikle birlikte rahatlamaya başladım. Ali’den sonra aynadaki görüntümü daha çok seviyorum.

Hayatınızda ilk defa aktif spor yapıyorsunuz… “Bergüzar vücuduna saygı duy” sinyalleri mi geldi?
- Aynen. Gerçekten bunun da yaşla alakası var. 25 yaşında bana “spor yap” diyenlere, “Bu yaştan sonra vücudumda ne değişir ki?” derdim. Ezberimi Burcu Kuş bozdu. Onunla çalışıyorum.

Haberin Devamı

Oyunculuğuma laf edenler şimdi özür diliyorlar

Nasıl bir spor programınız var?
- Haftanın üç günü toplasan 2 metrekarelik bir yerde spor yapıyorum. Fazla aletim yok. 50 liraya satılan bosu, 20 liraya satılan ağırlık ve sırt çalışmak için düz bir sopa. Sadece yürümekle sağlıklı kilo verilmiyor, kası çalıştırmak şart, tabii önce boğazı tutmalısınız.

Özgeçmişinizi okuyunca oyuncu olmaya programlandığınızı düşündüm. Yanılıyor muyum?
- Oyuculuk hayali olan bir çocuk hiçbir zaman olmadım biliyor musun? Çok iyi oyuncu olacağım hırsım da olmadı. Anne olunca anladım ki bu genlerle ilgili. Evde konuşulanlar, giren çıkan insanlar, anne babanın sürekli okuyup yazıp oynaması, insanın içine bir şekilde işliyor.

ÖZÜR KAMPANYASI

‘Karadayı’ oyunculuğunuzun nasıl bir dönemi?
- Ben ‘Karadayı’ya kadar umutsuzdum açıkçası. Gerçekten bende bir sorun var diye düşünüyordum. Rol yaparken yoğun duygular hissediyorum, oynarken çok içine giriyorum ama bir türlü insanları mutlu edemiyorum, eleştiriler alıyordum. Karadayı’da sanki bir sihirli değnek değdi. Anladım ki her şey biraz tecrübe biraz da çalıştığın insanlara kendini teslim etmekten geçiyor. Karadayı ekibi sayesinde kendimi buldum. Bugüne kadar çalıştığım hiçbir ekiple sorun yaşamadım. Ama bu bir gerçek ki yönetmen insanı rezil de eder vezir de... Ekipteki makyöz, ışıkçı ve çay servisi yapan da aynı oranda önemli. Bugüne kadar oyunculuğumu eleştirenler şimdi yolda durdurup benden özür diliyorlar. Sosyal medyada “Bugüne kadar yazdığım eleştiriler için Bergüzar Korel’den özür dilerim” kampanyası başladı.

Haberin Devamı

Hâkime Hanım Feride ile aranızda bir bağ var mı?
- Müthiş bir empati var. Feride bir bakan kızı. Ben de Tanju Korel’in kızıyım. İkimizde de kendini ispatlama endişesi var. Hatasız olmalıyım takıntısı… Babamın yüzünü kara çıkarmamalıyım psikolojisi. İnanılmaz yıpratıcı bir ruh hali bu.

“Tamam artık ben kendimi ispatladım” demeyi ne zaman düşünüyorsunuz?
- Dedim bile. Artık bitti. Evet kötü söz söylendiğinde yine kalp çarpıntım artıyor, nefesim daralıyor ama bir dakika diyorum kendime; herkes herkesi anlamak sevmek ve hissetmek zorunda değil.
Ben buyum diyorum, sadece iyi bir insan olmaya çalışıyorum.

Çok güzel bir kadınsınız ama duruşunuz gereği biraz mesafelisiniz. Nasıl yaratıyorsunuz bu koruma kalkanını?
- Bana saygı duyuyorlar çünkü ben de ilk tanıştığım andan itibaren herkese büyük bir saygıyla yaklaşıyorum. Benim için herkes ‘siz’dir önce. Çayımı getiren Sedat Abi’de ‘siz’dir, yönetmenim de, saçımı yapan Mesut Bey de. İnsanlarla samimi oluyorum ama laubali olmuyorum.

Haberin Devamı

Sizin sert, soğuk ve her an patlayabilecek biri olduğunuzu düşünüyorlar. Tek kaşınızın kalktığı o an karşınızdaki kaçacak yer arıyordur sanki...
- İyi niyetimin suiistimal edildiğini anlarsam, yanımda sınıf farkı yaparlarsa, bir çocuğa şiddet uygularlarsa, birini aşağılarlarsa tepem atıyor ve refleks olarak o kaş kalkıyor.

ÇOK CANIM YANDI

Akmerkez’de oğlunuza parmağınızı salladınız diye çok eleştirildiniz...
- Çok. Çocuk dediğin varlık sınırlarını bildiğinde kendini mutlu ve güvende hissediyor. “Çocuğum sen kafana göre takıl” dediğinde kontrolden çıkıyor ve mutsuz oluyor. O gün kendime spor ayakkabı alıyorum. Ali’nin hayatında yenilik kabul etmediği bir dönem. Saçını kestirmiyor eski kıyafetleriyle dolaşıyor. O gün beni de kendine ait bir parça olarak kabul ettiği için benim de yeni bir şey almamı istemedi. Ve bana vurdu. Afalladım. Çünkü hiç yaşamadım böyle bir şey. Parmağımı sallayarak “Bu yaptığını unutmayacağım eve gidip bunu konuşacağız” derken flaşlar patlamaya başladı. Ve oyunculuğum bitti anneliğim sorgulanmaya başladı. Ben anneyim, her konuda eleştiri kabul ederim ama anneliğim konusunda asla. Oğlum en hassas noktam. Hayattaki her şeyden, kendimden bile fazla düşündüğüm bir canı ben mutsuz eder miyim?

Haberin Devamı

Kaldı ki her anne hata yapar…
- Kesinlikle. Annelerin de hata yapma lüksü olduğunu düşünüyorum. Annelerimiz bizi böyle büyüttü. Doğal akışına bırakmak lazım. Annelik hiç bitmeyen bir suçluluk duygusu ve vicdan azabı. Sürekli bir yetersizlik hissi.

Peki ya babalık?
- Ben anne ve babayı ayırmıyorum. Biz aileyiz ve Ali’nin deyimiyle bir ekibiz. Ne şanslıyım ki ilk andan itibaren her aşamada yanımda olan bir kocam var. Çocuğumuzun her sorumluluğunu birlikte yapıyoruz. İlk günden beri öyleydim. Ben 9 ay boyunca Halit’siz tek bir muayenemi hatırlamıyorum.

Doğal olarak da Ali, babaya çok düşkün…
- Çok. Evet bana âşık ama onunla çok başka bir diyalogları var. Baba onun rol modeli olmak istediği şey. Ve ben bundan çok mutluyum. Halit daha çok arkadaş gibi ama ciddi bir otoritesi var. Ses tonu yeter. Ben bile korkuyorum artık.

Haberin Devamı

Gezi eylemleri sırasında en çok yıpratılan isimlerden biriydiniz. Gezi size ne öğretti?
- Benim bu konuda çok canım yandı. Kocamın da keza öyle. Twitter’dan günde kaç kişi “çocuğun ölsün” yazıyor biliyor musun? Sadece insanların fikirlerini istedikleri gibi ifade edebilmelerini savundum.
Olayların olduğu gün ideolojik veya siyasi düşünceyle değil, sade bir vatandaş olarak oraya gittik. Din, dil, ırk, fikir ayrılıkları ve farklı düşünce yapılarını gözetmeksizin bireylerin birbirlerine saygı göstermeleri gerektiğine inanıyorum. Ben Müslüman bir Türk kadınıyım. Ama dinsiz, Allahsız, terörist olmakla suçlandım. Asla hiçbir ideolojinin yanında değilim.

Bergüzar Korel’in zayıflama sırları

Her akşam büyük bir su bardağına iki kuru kayısı ve bir ceviz koyuyorum, bir çubuk tarçın atıyorum. Gece baş ucuma koyuyorum. Sabah uyanır uyanmaz yüzümü bile yıkamadan ilk yaptığım şey o kayısı ve cevizleri yiyip, suyunu içmek oluyor.
En az iki litre su içiyorum. Aktardan alıp, doktor kontrolünde kullandığım birtakım otlarım var. Onlardan çay yapıp bol bol içiyorum.
Bakliyat çok tüketiyorum. Proteinimi de alıyorum.
En büyük kaçamağım tatlı. Aşırı tatlı seviyorum, çok yapıyorum, çok yiyorum.
Proteinimin yanında muhakkak karbonhidrat da almam gerektiğini biliyorum. Ben çareyi pirinç haşlayıp yemekte buldum.
Marul beni çok şişiriyor. Aynı şikâyette olanlara rokayı öneririm.
Evimde özel bir arıtma sistemim var. Suyumun tadını hiç bozmuyor ve alkali su içiyorum, düzenli PH ölçümlerini yaptırıyorum. Plastik şişe ya da damacana asla kullanmıyorum.
Marketten sebze ve meyve alışverişi yapmıyorum. Her cumartesi Feriköy’deki organik pazara gidiyorum, gidemezsem bir şekilde getirtiyorum. Her sebzeyi ve meyveyi mevsiminde yiyorum.

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!