Ötanazi cinayet mi, kurtuluş mu

Güncelleme Tarihi:

Ötanazi cinayet mi, kurtuluş mu
Oluşturulma Tarihi: Kasım 08, 2009 00:00

İstanbul Okmeydanı Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde tedavisi süren lösemili 22 yaşındaki Meryem Topçu’nun yaşam desteğinin ailesi tarafından kesildiği, yani ötanazi uygulandığı iddiası gündeme bomba gibi düştü. Topçu son günlerini, makine desteğiyle yaşıyordu. Olay yargıya intikal etti ama ailesinin daha fazla acı çekmesini istememesini anlayışla karşılayanların sayısı az değil. Yasal dayanağı olmasa da bir yere kadar ötanazi vicdanlarda kabul görüyor.

Konuyla ilgili çalışmaları bulunan 9 Eylül Tıp Fakültesi Adli Tıp Anabilim Dalı öğretim üyesi Doç. Dr. Erdem Özkara’nın araştırmalara dayanarak verdiği bilgilere göre ötanazi talep edilen doktorların sayısı hiç de az değil. Hukukçu ve hekimlerin yaklaşık yüzde 85’i ötanazinin en azından tartışılması gerektiği görüşünde.

KİMSE GÜNEŞE VE ÖLÜME DİREKT BAKMAZ! Türkiye’de ötanazi tartışmaları düzenli yapılmıyor. Aslında bu tartışmaların sıkça yapılmayışının önemli bir nedeni de ötanazi ve ölümün insanların düşünmek bile istemedikleri, yüzleşmekten çok korktukları kavramlar olması. “Kimse güneşe ve ölüme direkt bakamaz” diyen La Rochefoucold’un sözü bu durumu çok iyi açıklıyor. Bence ötanaziyi, buna ihtiyaç duyan hastalar için belli platformlarda tartışmalı ve ülkemize uygun düzenlemeler yapmalıyız. Farklı araştırmalara göre, hukukçular ve hekimlerin yaklaşık yüzde 85’i ötanazinin tartışılması gerektiğini belirtiyor. Türkiye’de geçmiş yıllarda ötanazi yasalaştırılmaya çalışılmış ancak sonuç alınamamıştı.

ÖTANAZİNİN RENGİ GRİ: Hastanın çektiği ıstırap ve sürecin umutsuzluğu aileleri ötanazi talebine itiyor. Sevdiklerimizin acı çekmesine dayanamıyoruz. Ruh sağlığı yerinde olan bir kimsenin, iyileşme ümidi varken ötanazi isteyeceğine inanmıyorum. Basında çıkan örnekler de hep durumu ümitsiz, iyileşme şansı kalmamış hastalarla ilgili. Ötanazi siyah veya beyaz değil. Onun rengi gridir. İyi yönleri olduğu gibi kötüye kullanılabilecek yönleri de var. Ancak benim ilkelerime ters deyip direkt karşı çıkmak da haksızlık. Bu kavramı, ona ihtiyaç duyan hastalarla birlikte değerlendirmek zorundayız.

TEDAVİ EDEN DOKTORLARDAN ÖLÜM DE TALEP EDİLİYOR: 2004 yılında yayınladığımız bir çalışmada Türkiye’nin yedi bölgesinden 949 hekimin görüşlerini inceledik. Hekimlerin beşte biri ötanazi talebiyle karşılaştıklarını söyledi. En fazla ötanazi istenen doktorlar onkologlar, diğer bir deyişle kanser uzmanları. Göğüs hastalıkları hekimlerinin yüzde 23’ü, onkologların ise yüzde 34’ü ötanazi talebiyle karşılaştıklarını belirtiyor. Aslında bu şaşırtıcı değil, ötanaziyi uygulayan ülkelerde de yüzde 86’ya varan oranda tedavi edilemeyen kanser hastaları ötanazi istiyor.

DOKTORLAR BİLE KÖTÜYE KULLANILMASINDAN ENDİŞELİ: Hekimlerin yaklaşık yüzde 40’ı ötanaziye karşı olmadığını belirtiyor. Ama daha büyük çoğunluk karşı! Nedenlerinin başındaysa ötanazinin istismar edileceği kaygısı, etik gerekçeler ve yasal olmaması var. Sağlıklı bir yasal düzenleme yapmak kolay değil. İlgili tarafların görüşleri, ülkenin verileri, toplumun sosyal yapısı, ekonomik boyutuna ilişkin verilerin toplanmasın-dan sonra etik de göz önüne alınarak, acele edilmeden tartışılmalı. Unutmamak lazım ki dünyada yalnızca üç ülke ötanaziyi yasalaştırdı: Belçika, Hollanda, Lüksemburg. Onların da sosyal yapıları, ekonomik sistemleri Türkiye’den oldukça farklı.

SAĞLIK HİZMETİ İYİ DEĞİLSE, ÖLME HAKKI VERİLMESİ SORUN OLUR: Ötanazinin etik boyutu dünyada da çok tartışılıyor. “Hastaya yapılan son yardım” şeklinde değerlendirenler olduğu gibi hekimliğin temeli olan hastayı yaşatma çabalarıyla ters düştüğü yorumları da var. Ötanazi hakkını savunurken Türkiye’nin koşullarını mutlaka düşünmeliyiz. Herkesin tam bir sağlık hizmeti alamadığı ülkelerde, iyice kontrol etmeden insanlara ölme hakkının verilmesi başka sorunlar getirir. Ama bireysel olarak herkesin ıstıraplı değil sakin ve acısız ölmeye hakkı olduğuna inanıyorum.

HASTAYI EVE GÖTÜRÜN DEMEK DE ASLINDA ÖTANAZİ

Ötanazi, uygulanma yöntemlerine göre “aktif ötanazi” ve “pasif ötanazi” alt başlıklarına ayrılıyor. Aktif ötanazide, hastanın sakinleştirilmesinin ardından hekim tarafından ölümü sağlayan tıbbi yöntem veya ilaç uygulanır. Pasif ötanazide tıbbın iyileştiremeyeceği hastalara hekim müdahaleyi kesiyor ve ölüm süreci hızlanıyor. Ya da “Yapacak bir şey kalmamış, hastayı hırpalamayalım” diyerek tedaviye hiç girişilmiyor. Tedavinin kısıtlı yararı, hastaya yan etkileri ve kalan süresini olabildiğince kaliteli geçirmesi göz önüne alınarak tedaviye başlanmıyor. Yeni TCK’da ötanazi sözcüğü geçmiyor. Ancak eylemin yapılışına göre Türk Ceza Yasası’nın 81. (kasten adam öldürme) ve 83. maddeleri (kasten öldürmenin ihmali davranışla işlenmesi) kapsamında değerlendirilebilir. Ancak ümitsiz hastalarda pasif ötanazi bütün dünyada tolere edilen bir uygulama.

ÖTANAZİDE BELÇİKA MODELİ
10 milyonluk ülkede, ayda 40 ötanazi


2001’de Hollanda, 2002’de Belçika, 2009 Şubat’da da Lüksemburg ötanaziyi yasalaştırdı. Belçika’da ötanaziyi inceledim. Yaklaşık 10 milyon nüfuslu, kişi başı milli geliri 30 bin doların üzerinde, vatandaşlarının hepsine sağlık hizmeti sunulabiliyor ve ortalama yaşam 80 yaş civarında. 2006’da 400, 2007’de ise 450 kişiye ötanazi yapıldı. Son veriler ayda yaklaşık 40 ötanazi uygulandığını gösteriyor. Yasalara göre ötanazi isteyen hastanın 18 yaşından büyük olması, bu talebini bilinçli ve kendi iradesiyle yapması, bu isteğini düşünerek ve birkaç defa yansıtması şart. Ötanazi yapılabilmesi için, fiziki veya psikolojik açıdan, tıbbi olarak sürekli ve dayanılmaz acı çekiyor olması ve hastalık sürecinde çaresiz bir aşamada bulunması gerekiyor. Ötanazi yapacak doktorun hastayla derinlemesine görüşmesi, sağlık durumu hakkında ayrıntılı bilgi vermesi, ötanaziden başka bir çare kalmadığı konusunda hastayla mutabakat sağlaması da koşullar arasında. Ve tabii hastanın tanısının bir başka hekimle de konsülte edilmesi ve ruhsal sağlığının yani karar verme yetisinin de değerlendirilmesi... Taleple uygulama arasında en az 1 ay geçmesi isteniyor. İsteyenler sağlıklı günlerinde bir yazılı vasiyet hazırlayarak, amansız bir hastalığa yakalandıkları veya bir kaza sonucu bilinçsiz kaldıkları, kurtuluş ümidi bulunmadığı durumlarda, ötanaziye gidilmesini isteyebiliyor.

HOLLANDA BEBEK ÖTANAZİSİNİ SERBEST BIRAKTI

Hollanda bebek ötanazisini 2006’da serbest bıraktı. Şimdi yenidoğan ağır özürlü bebeklere ötanazi uygulanmasına ilişkin düzenlemeleri hayata geçirmeye çalışıyorlar. Bebek ötanazisinin nasıl uygulanacağı, olguların nasıl belirleneceği gerçekten çok zor bir konu. Hollanda ve Belçika’da tam olarak iyileşmeyen, ıstırap verici hastalıklarda ötanazi uygulaması söz konusu. Dünyada bu tanıma hastalığın ölümcül olmasının da eklenmesi gerektiği görüşü savunuluyor. Bu iki ülkede ruhsal hastalıkları da bu kapsamda değerlendirme eğilimi var. Ancak uygulamaya ilişkin verilere bakıldığında vakaların yüzde 81-86 gibi büyük çoğunluğu kanser hastaları.
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!