Ölümü gördüler ve geri döndüler

Güncelleme Tarihi:

Ölümü gördüler ve geri döndüler
Oluşturulma Tarihi: Mayıs 05, 2013 09:35

Bedenden ayrılma, ışık, sonsuz mutluluk ve hafiflik olarak tarif ediyorlar ölümü. Sonra ne oluyorsa bedenleri ve yaşamlarına geri dönüyorlar. Ölümü deneyimleyenlere ve bilim adamlarına sorduk.

Haberin Devamı

Metin Münir (69 yaşında, gazeteci, ‘Ölümden Sonraki Hayatım’ kitabını yazarı)  

58 yaşındaydım. Doktorların anlattığına göre gittiğim hastanede kalbim dört dakika durmuş. Bu sırada vücudumun, içinde vücudumun bulunduğu odanın, odanın içinde bulunduğu binanın, binanın içinde bulunduğu ülkenin ve ülkenin içinde bulunduğu dünyanın içinden çıktım. Bilincim, belleğimi ve gövdemi geride bırakarak, bilinmeyen bir yere gitti. Kadın arkadaşımın, doktorların, hemşirelerin ve aydınlık odanın bulunduğu bandın yerini bir gök aldı. Dar bir yerde bulunan bu gök kendini küçülttü ve inceltti, kapının altında akan su gibi, dışarı çıkarak, bütün görüş alanımı kaplayan ve bu alanın dışına doğru hareket eden bir akış haline geldi; iki gök arasında akan renkli ve aydınlık bir ırmak veya ırmak benzeri bir şey gibi. Uzaklaşan bu renkli şeyi sadece görmüyordum. O şeyin kendisiydim. Gördüğüm şeyle aramda bir ikilik yoktu. Hem görüyordum, hem de gördüğüm şeydim. Aynı anda hissettiklerim de değişti. Ölüyor olmak olağanüstü bir şeydi. Benliğimi o ana kadar duymadığım bir huzur, sükûnet, hafiflik, mutluluk ve şenlik duygusu kapladı.

Haberin Devamı

Tam ve mükemmeldim. Sanki olumsuz ve acı veren her şeyin vanası kapatılmış, olumlu ve haz veren her şeyin çeşmeleri sonuna kadar açılmış, oradan akanlar sonsuz defa kendileriyle çarpılmış veya ben olumlu ve haz veren duyguların özü haline gelmiştim. Hem hissediyordum hem de hissettiklerimdim. Beden olarak var olmadan duyuyordum bu halis huzuru. Uçuyordum. Ama kanatların, kemiklerin ve kasların çabasıyla değil, rüzgarların akıntısında okyanusu aşan ağaç tohumları gibi, kendi kanatları ve itici gücü olmayan bir uçuşla. Bir ekran ve pencere vardı. İçinde bal peteği renginde, beyazdan sarı ve koyu kahverengiye uzanan, kaynaşan ışıklı bir kitle, korkunç bir süratle soldan sağa veya doğudan batıya doğru gidiyordu. İçimde korku veya heyecan yoktu. Bildik bir kumsalda veya orman patikasındaymış gibiydim. Bilinç olarak oradaydım ama bedenim o mekana ait değildi.
Bütün bunların ölmüş olduğumu öğrenmiş olmamın perspektifinden, olanları tekrar tekrar geriye dönüp en ufak ayrıntısına kadar defalarca hatırladıktan sonra yazdım. Ölmek kelimelerle tarif edilmesi mümkün olmayan bir zevki tatmaktı...

Yaşadığım bir mucizeydi

Haberin Devamı

Filiz Pak (46 yaşında, iletisim ve marka danışmanı) 

1988’de lenf damarlarımdaki tıkanıklık nedeniyle ameliyat oldum. Ameliyat sonrasında beni odaya aldıklarında annemin “geçti evladım” deyip başımı okşamasını hatırlıyorum. Sonra bir hemşire bana damardan ağrı kesici bir iğne yaptı. Ne olduysa ondan sonra oldu. Birden kendimi kötü hissettim ve “anne ölüyorum, ağrıkesici, yardım çağır” dedim. Sonrasında annemin bağırışını duydum. Birden tuhaf bir şekilde yükseldiğimi hissettim. Odanın tavanında ya da yukarıda bir yerde beyaz bir ışığın ortasında duruyordum. Aşağıda olanları fiziksel olarak göremesem de görüyor ve duyuyordum. Garip bir huzurla ve ne olduğunu tam anlamadan film izler gibi aşağıyı izliyordum: Tüm koşuşturmacaları, konuşmaları, annemin bağırışlarını...

Haberin Devamı

Yaşananlar benim hem içinde olduğum hem de olmadığım bir gösteri gibiydi. Ne kadar bir zaman geçtiğini bilmiyorum ama sonra aniden hızla aşağıdaki bedenime doğru düştüğümü gördüm. Ne olduğunu anlamadan büyük bir acıyla bedenime geri döndüm. Bedenime dönerken yaşadığım acıyı tarif edebilmeme imkan yok. Sonra etrafımdaki mırıltıları duydum, “çok şükür Allahım, sonunda...” Sonradan bana anlatılanlara göre yapılan iğneyle ani bir şoka girmişim ve kalbim durmuş. O grup ilaçlara alerjimin olduğunu böylece öğrendim. Tek bildiğim yukarıya ışığın içine çekildiğimde duyduğum huzurdu. Her şey bana yabancı ve uzaktı. Dönmekse, çok zor ve ızdıraplıydı. Benim gibi deneyimler yaşayan çok insan olduğunu bilmek rahatlatıcı. Onlarınkini de büyük bir merakla okuyorum ve konuyla ilgili araştırmalarımı sürdürüyorum. Her gün yaşadığım bu mucize için Allah’a şükrediyorum.

Haberin Devamı

Bir rahatlık, bir hafiflik, anlatamam!

Ertuğrul Tepe (60 yaşında, kuaför)

23-24 yaşlarındaydım. Bir pazar sabahı iki araba dolusu arkadaşla birlikte Sarıyer Kavak’a, denize gittik. Arkadaşlarım denize girdi. Onların arkasından da ben... Tam dubaları geztiğim sırada bir baygınlık geçirdim. Patronum benim suyda batıp çıktığımı görünce yüzerek yanıma gelmiş. Bir bakmış ki benim ağzım, gözlerim açık, batıyorum. Bir süre beni yüzeyde tutmak için uğraşmış. Sonra yorulmuş ve bırakmış. Sonra pişman olup tekrar dalıp çıkarmış. Yardımlarına başkaları yetişmiş ve beni kıyıya çekmişler.

Halbuki ben dipten gri-beyaz bir aydınlıkla yükseldim, sanki bir sütunun üzerindeymişim gibi kendimi bir anda denizin üzerinde buldum. Havada uçuyordum. Ilık bir rüzgar yüzümü yalıyor gibiydi. Havada sallanıyordum. Ama nasıl bir mutluluk, rahatlık, hafiflik anlatamam! Dünyadaki bütün nimetleri verseler bu duyguları hissettirmez. Aşağıda olan bitenleri ağacın yaprağına, kum tanesine kadar net görüyordum. Normal bir gözle bu kadar net görmek mümkün değil. Sonra sanki bir sinema perdesi kapandı. Gözlerimi açtığımda hastanedeydim. Hastanede kalbimi elektroşokla yeniden çalıştırmışlar, oksijen vermişler.

Haberin Devamı

Gidiş mutlu ediyor, dönüş acıtıyor

Aysel Emiroğlu (44 yaşında, ev hanımı) 

14 yaşındaydım ve ramazandı. Evde oruç tutmayan sadece bendim. Kendime kahvaltı hazırlamak için mutfağa girdim. Çaydanlığı ocağa koydum. Ancak ocak yanmadı. Babam geldi. Tüpe baktı; basıncını azalttı. Vantilatörü açtık, içeriye koku gitmesin diye de kapıyı kapadık. Çakmağı çaktığım anda bir patlama oldu, dolaplara çarparak kendi eksenimde bir-iki tur attığımı hatırlıyorum. Cam, çerçeve indi. Bense yukarıdaydım. Oradan yangın tüpleriyle gelenleri, beni çıkarışlarını seyrediyordum. Mutlu, huzurlu ve rahattım. Bütün sesleri duyuyordum. Annem “gitti kızım” diye bağırıyordu. Orada, o şekilde kalsam çok mutlu olacağımı biliyorum. Sonra birden bire sert bir şekilde bedenime geri döndüm. İşte o gözümü açtığım anda korkunç ağrıyı hissetmeye başladım. Yüzüm, kollarım, bacaklarım her yerim ciddi oranda yanmıştı. Hastaneye kaldırıldım. O gidip-gelişimi bir yıl boyunca kimseye anlatamadım.

Bilimsel teoriler tam olarak açıklamaya yetmiyor

Doç. Dr. Lütfü Hanoğlu (Medipol Mega Hastanesi Nöroloji Uzmanı) 

Bunları, herhangi bir nedenle (kalp krizi, boğulma vb.) kısa bir süre beyin beslenmesi bozulmuş ve bilinci kapanmış insanlar anlatıyor. Biz tamamıyla nasıl bir mekanizmayla olduğunu çözememiş olsak da aynı fizyopatolojik durumların benzer bulguları göstermeleri çok akla yakın. Ölüme yakın deneyimlerde en sık anlatılan fenomenlerden birisi olan ‘kişinin kendi bedeninden ayrılması’, ‘bedeninin yukarı doğru yükselmesini seyretmesi’ gibi deneyimler aynı zamanda bazı sara nöbetleri türlerinde ortaya çıkabiliyor. Bu belirtilerin kabaca oksijensiz kalmayla ilişkili olabileceğine dair bulgular var. Ölmek ve arkasından tekrar hayata dönmek tabii ki mümkün değil.

Bu tür deneyim bildirenlerin çoğu kalp durması sonucu kısa bir süre bilinç kaybı yaşayıp sonrasında yeniden canlandırmayla düzelen kişiler. Yani geçici bir süre beynin beslenmesi bozulduğu için bilinç kapanıyor. Kalp krizi sonrası bilinç kaybı durumlarının yaklaşık yüzde 10’unda bu tür deneyimler bildiriliyor. Şahsi fikrim, bugün ortaya atılmış olan bilimsel teorilerin bu durumu açıklamada yeterli olmadığı. Ama insan beyninin gizemli özelliklerini inceleyebilmeye daha yeni yeni başladık. Bu tür mistifiye edilmiş durumların bilimsel yaklaşımları çürüten şeyler değil, bizim gizemli durumları anlamamızı sağlayacak fırsatlar olduğunu düşünüyorum.

Can diye bir şey var

Dr. Kadir Doğruer (Medikalpark Bahçelievler Yoğun Bakım Ünitesi Sorumlusu) 

Bilim ölümü, sadece hücre bazında açıklayabiliyor. Ama ölüm bundan ötede bir şey. ‘Can’ diye bir şey var. Ben, beden dışında bedenden ayrı bir bütünlüğün veya enerjinin var olduğuna inanıyorum. Gitmeye karar vermiş ruh gidiyor, karar verememiş dönüyor. Bunların bilimsel olarak çalışılması, kanıtlanması zor tabii. Ancak, çok sık ölüme tanık olmamızdan dolayı, ruhun vücuttan ayrılarak gidişini bir şekilde hissediyoruz. Ölümün gerçekleştiğini, artık o vakada geri dönüşün mümkün olmadığını tahmin edebiliyoruz. Ama bunu herhangi cihazla tespit etmemiz mümkün değil.

Beynin oynadığı görsel efektler

Prof. Dr. Mete Korkut Gülmen (Uluslararası Adli Tıp Akademisi Başkanı) 

Beyin oksijensiz kaldığında ışık, ses, görsel efektlerle çok ciddi oyunlar yapabilir. Kişi kendini görebilir, sesler duyabilir, bunların hepsi oksijensizliğe bağlı halüsinatif deneyimler. Tıpkı ateşli çocuklarda olduğu gibi... Bazen kalp ve solunumu durur, müdahale edildiğinde de geri gelir. Bu çocuğun öldüğü ve dirildiği anlamına gelmez ki...

Ölüm varsa ışık da yok, sen de

Prof. Dr. Lütfi Telci (İstanbul Tıp Fakültesi Yoğun Bakım ve Reanimasyon Anabilim Dalı Başkanı) 

Böyle bir şey söylemek mümkün değil. Ölüm kesindir. Ölüm varsa, sen yoksun. Konuşamazsın, göremezsin. Ölümün olduğu yerde ışık yoktur, “ben gördüm” diyen kişi ölmemiştir, ölümcül derecede ağırlaşmış olabilir ama ölmemiştir.

 

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!