Müzik: Haftanın Albümleri

Güncelleme Tarihi:

Müzik: Haftanın Albümleri
Oluşturulma Tarihi: Ekim 28, 2012 00:00

Haberin Devamı

MESHUGGAH
KOLOSS
Nuclear Blast
Baştan uyarayım; kritiğini okuduğunuz bu albüm herkese göre değil. Kulaklarınız distortion tonlu gitarlara âşina olsa da yetmez bu albümü sevmeniz için, zor bir müzik bu. Ekstrem metal sevip de progresif tatlardan, aksak ritimlerden zevk alanların albümü bu. Yine de yazmakta bir sakınca görmüyorum zira ‘Koloss’, metal müziğin günümüzde sergilediği ilerleyişi düşündüğümüzde atlanmaması gereken bir örnek konumunda. İskandinav metal sahnesinin Tool’a en net ve haşin cevabı olan İsveçli grup Meshuggah; yoğun gitar partisyonlarıyla, sersemletici davul kompozisyonlarıyla, kurmacalı beste matematikleriyle ve içine hapsedici sound ambiyansıyla kaosun içinden teknik şaheserler yaratmaya devam ediyor. Grubu hiç dinlememiş olup da yıllardır yeraltında kulaktan kulağa yayılan etkilerinin sebebini merak edenler için 2005 tarihli ‘Catch Thirtythree’ ve 2008 tarihli ‘obZen’ albümlerini öneririm. Ama ‘Koloss’un da birçok açıdan o iki albümle yarışacak kadar kaliteli, güçlü ve zengin olduğunu belirterek...

Haberin Devamı


***
MURAT VERDİ
SHUARA
Equinox Music & Entertainment
Uzun yıllar yurtdışında yaşayıp uluslararası caz çevrelerinden birçok önemli isimle ortak çalışmalara imza atan, çok yönlü müzisyen kimliğiyle tanıdığımız Murat Verdi, Türkiye’ye döndü ve ilk albümünü çıkardı. Eski Türkçede ‘Şairler’ anlamına gelen ‘Shuara’ adını taşıyan albümde davul ve tuşlu çalgılara sahip birçok farklı enstrümanı çalan, ayrıca tüm düzenlemeleri de gerçekleştiren Verdi’ye vurmalı çalgılar ve vokallerde dünyaca ünlü Brezilyalı müzisyen Nana Vasconcelos eşlik ediyor. Albümde ayrıca İmer Demirer, Levent Altındağ, Mısırlı Ahmet, Murat Berber ve Ebru Yazıcı gibi birbirinden nitelikli müzisyenlerin de katkıları bulunuyor. Verdi’nin yüreğindeki caz tutkusunun hem buralı hem de Batılı üsluplara ait figürlerle süslendiğini duyabiliyorsunuz. Toplam 11 şarkıdan oluşan albümün benim için en dikkat çekici özelliği, bir sonbahar albümü gibi tınlaması oldu. Ağır, kasvetli, dingin ve hüzünlü... Kısacası; son yıllarda üretkenliği artan Türk caz sahnesi kaliteli bir albüm daha kazandı.

Haberin Devamı


****
SANTANA
SHAPE SHIFTER
Sony Music
Meksika doğumlu, Amerikalı, dünyaca ünlü Carlos Santana’nın tüm zamanların en büyük gitaristlerinden biri olduğunu bilmeyen varsa bu yazıyı okumayı bırakıp bana Mars’ta hayatın nasıl olduğunu açıklasın. Kendine has üslubunu her daim taze sound’larla korumayı başaran Santana, kariyerinin 36. albümünde ‘90’ların sonlarından günümüze uzanan bir yolculuk vadediyor. Usta gitaristin her zamanki gibi virtüözite sınırlarında dolaşan sololarıyla kendinizden geçeceğiniz bu enstrümantal albümde sadece tek bir şarkıda Andy Vargas ve Tony Lindsay ikilisi vokal yapıyor. Ayrıca albümde sürpriz olarak, Carlos Santana’nın oğlu Salvador Santana da iki şarkıda piyano çalarak babasına eşlik ediyor. Santana’nın en büyük özelliklerinden biri; virtüözler dönemi geçmiş olmasına rağmen kendini her daim taze tutmayı başarmasıdır. Aborjinler ve Amerikan yerlilerine bir saygı duruşu niteliğindeki bu albümde de kulağa yeni gelecek birçok fikirle yine ilham veriyor büyük usta. Gitarın yaşayan efsanesine saygılarımla...

Haberin Devamı


****
STEVE VAI
THE STORY OF LIGHT
Favored Nations
Haftaya cumartesi, 3 Kasım’da İstanbul Küçükçiftlik Park’ta sahne alıp binlerce kişiyi büyüleyecek olan gitar virtüözü Steve Vai, solo kariyerinin sekizinci stüdyo albümünü çıkardı. Genelde albümlerinin arasında kısa süreler olan Vai’ın ilk defa yedi senelik bir aradan sonra çıkardığı ‘The Story of Light’ usta gitaristin bir önceki albümü ‘Real Illusions: Reflections’ta denemeye başladığı new age kafasının bir uzantısı gibi. Ama usta gitarist bu defa Broadway müzikallerinden kilise korolarına kadar birçok farklı müzikal anlatıma da başvurmuş. ‘Weeping China Doll’ ve ‘Racing the World’, albümde öne çıkan iki şarkı olarak dikkat çekiyor. Ama malum, her Vai albümünün yedinci şarkısı özeldir, o açıdan ‘Mullach A’tSi’ de oldukça ilginç. İki şarkıda vokallere katılan Vai, ‘The Voice’ yarışmasıyla ünlenen Beverly McClellan’a Blind Willie Johnson’ın ‘John the Revelatior’ şarkısına yaptığı cover’da mikrofonu teslim ediyor. Zor ama dinledikçe katman katman açılan bir gitar resitali bu. Notaların büyüsüne kapılın...

Haberin Devamı


*****
THE OFFSPRING
DAYS GO BY
Columbia / Sony Music

Şu ana kadar yılın albümü

1984’te kurulmuş olmasına ve ilk albümünü 1989’da çıkarmış olmasına rağmen The Offspring, bir ‘90’lar grubudur. Ve benim gibi ‘90’lar çocukları için The Offspring’in yeri ayrıdır. Çünkü onlar; tıpkı dönemdaşları Sublime, Rancid ve Green Day gibi en iyi albümlerini ‘90’larda yayımlamış ve o yıllarda ska ile punk’ı rock’a enjekte edip yeni sayılabilecek bir sound yaratmışlardır. ‘70’lerdeki has punk’tan da, ‘80’lerdeki hardcore punk’tan da izler taşımasına rağmen bu dört grubun önderliğindeki akım, başka bir enerji vadetmişti herkese. Dönemin yükselenlerinden Nirvana ve ‘Alice in Chains’ gibilerini fazla bunalım; Metallica, Pantera veya Korn gibilerini ise fazla sert bulan neslin sözcüsü olmuştu bu yeni punk’lar. Vokal ve ritim gitarda Dexter Holland ile basgitarda Greg K.’den oluşan kurucu kadroya bir sene sonra, 1985’te katılan lead gitarist Noodles ile ‘as üçlü’sünü yakalayan grup, 1994 tarihli ‘Smash’ ile bağımsız bir firmadan yayımlanmış en çok satan albüme imza atmıştı. İkinci büyük sıçrayışını da 1998’de yayımlanan ‘Americana’ albümü ile gerçekleştiren The Offspring, o albümden sonra zirvedeydi ve sadece bir neslin değil, müzik tarihinin en popüler gruplarından biri hâline gelmişti. 2000’lerdeyse nispeten vasat albümlere imza atarak tahtını Green Day’e kaptıran grup, son üç albümdür pek ses getiremiyordu. Fakat ne olduysa bu yıl oldu! Metallica, Bon Jovi, Mötley Crüe ve The Cult gibi devlerle imza attığı albümler dolayısıyla meşhur olan ve The Offspring’in 2008 tarihli bir önceki albümü ‘Rise and Fall, Rage and Grace’te de birlikte çalıştığı Bob Rock bu sefer tam 12’den vurmuş. ‘Days Go By’, The Offspring’in ne demek olduğunu açıklayan, şaheser kıvamında bir punk rock albümü olmuş. Artık müzikten alacaklarını alıp (hem maddi hem manevi anlamda) 50’lerine yaklaşmış 3 adamın önderliğindeki bir grubun 18’lik gençlere taş çıkartacak heyecanla kaydettiği ‘Days Go By’ yılın şimdiye kadarki en iyi albümü. Üstelik sadece grubun değil, punk tarihinin de en iyi albümlerinden biri.

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!