Müzik

Güncelleme Tarihi:

Müzik
Oluşturulma Tarihi: Ocak 14, 2012 22:10

Haberin Devamı

***
SARP MADEN
DURGUN SULAR
Kalan Müzik

Ülkemizin yetiştirdiği önemli şair ve grafikerlerden Sait Maden’in oğlu olan ve genç yaşına rağmen gitar tekniğiyle ve armoni bilgisiyle ülkemizdeki en iyi caz gitaristlerinden biri olarak anılan Sarp Maden yine etkileyici bir albümle karşımızda. 1997’de Çağlayan Yıldız ve Volkan Öktem ile kurduğu Trio Mrio ile tanınan, sonrasında kadroya Genco Arı’nın da katılmasıyla Quartet Muartet adını alan grupla yaptığı albümle ses getiren Sarp Maden için internette yapılan yorumlardan biri “Elleri beyaz porselenden olan bir cazcı.” Eğer kendisinin müziği ile henüz tanışmadıysanız, nasıl bir yetenek ile karşı karşıya olduğunuzu biraz olsun anlayabilmeniz için yeterli bir benzetme bence. Engin Recepoğulları’nın saksafonu, Matt Hall’un kontrbası ve Derin Bayhan’ın davulu ile eşlik ettiği albümde Sarp Maden, yıpratıcı dalgalar veya alıp götüren tusunamiler yaratmıyor. Albümün ismine uygun davranıp dingin bir sound oluşturuyor. Aslında ulaşmaya çalıştığı yerin kulaklarınız değil direkt kalbiniz olduğunu hissettiriyor. Herhangi bir vokal sesi olmayan 12 şarkı boyunca Türkiye’de böyle kaliteli caz albümleri çıkabiliyor olmasına sevindirecek birçok ‘an’ duyacaksınız. Gitarına hayatını adayanlara saygıyla...

Haberin Devamı


***
ED SHEERAN
+
Asylum / Warner / EMI

Kimileri daha zengin sound, daha görkemli prodüksiyon ve daha fazla enstrüman peşinde koşadursun, yalınlık müzikteki gücünü korumaya devam ediyor. Bazen sadece bir akustik gitar, biraz piyano dokunuşları ve yırtık bir kâğıt parçasının üzerine yazılmış olmak için çıkmamış, gerçekten kalpten gelen cümleler de yeter iyi müziğe... İşte henüz 21 yaşındaki İngiliz Ed Sheeran da bunu kanıtlayan son isimlerden biri. Sadelikten yana ama asla basitliğe kaçmıyor. Müziğini indie folk, soul, hip hop soul ve akustik rock kategorileri içerisine alabileceğimiz Sheeran’ın rap vokal yaptığı bölümlerde de, akustik gitarıyla ağır ağır takıldığı anlarda da sıkıcı olmamayı başarması dikkatimi çeken ilk özelliklerindendi. Ayrıca milyon dolarlık yıldızların, prodüktörler ordusuyla imza attığı vasat şarkıların yanında Sheeran’ın yakaladığı vokal melodileri ve birkaç enstrümanla yarattığı kaliteli sound, günümüzde bir albümün çok satması için arkasında ille de devasa yapımcılar olması gerekmediğini kanıtlıyor. Sırf bu açıdan bile önemli bir albüm bu. Ve 2011’in İngiltere’de en çok gündem oluşturan işlerinden ‘+’ şimdi EMI etiketiyle ülkemizde de raflardaki yerini aldı. Şeker sesli bu çocuğa bir şans verin. Pişman olmayacaksınız.

Haberin Devamı

***
PINK MARTINI & SAORI YUKI
1969
EMI

1994’te Portland’da (ABD) kurulan 13 kişilik küçük orkestra Pink Martini, klasik müzik çatısı altında caz ve lounge müziği harmanlayarak güzel bir karışım elde ediyor yıllardır. İşin içine Latin esintileri kattıkları zaman ise özgünlüklerini en üst seviyeye çıkarıyorlar. Bugüne kadar altı başarılı albüm yayımlayan ekibin yeni işiyse Japon oyuncu ve şarkıcı Saori Yuki ile iş birliği içeriyor. Yıllar önce Saori Yuki’nin bir albümünü dinleyerek hayran kalan Pink Martini elemanları 2007’deki albümlerinde sanatçının ‘Taya Tan’ adlı şarkısını yeniden yorumlamışlardı. Bunu duyar duymaz harekete geçen Yuki, 2010’da Tokyo’da grupla buluştu ve şarkıyı beraber seslendirdiler. Bu ilk beraberliğin ardından birkaç çalışmaya daha imza atan Saori Yuki ile Pink Martini, şimdi gerçek bir albümle karşımızda. Dünyanın her noktası için önemli bir yıl olarak anılan ‘1969’ adındaki bu albümde yer alan 12 şarkı Japonca, Fransızca ve İngilizce. Açıkçası bu albüm hakkında bir şeyler yazmak için özellikle bu havaları beklediğimi itiraf etmeliyim. Zira şu soğuk günlerde bir sıcak kahve ya da şarap eşliğinde, sıcak bir ortamda (tercihen pencere kenarında) yapılacak birçok aktiviteye en iyi eşlik edecek cinsten şarkılar bunlar.

Haberin Devamı

***
JUDAS PRIEST
THE CHOSEN FEW
Legacy / Sony Music

Heavy metal seviyorsanız bu müziğin temelini atan birkaç gruptan biri olan efsanevi İngiliz topluluk Judas Priest hakkında bilgi sahibisinizdir diye düşünüyorum. Eğer değilseniz ve yine de heavy metal dünyasına dalmak istiyorsanız işte bu albüm size son derece iyi bir kılavuz olacaktır. Zira Judas Priest’in en sevilen şarkılarından 17’si burada ve bu şarkıların herhangi birini alıp müzik terminolojisi sözlüğünde heavy metal tanımının karşısına rahatlıkla koyabilirsiniz, yanlış olmaz. Gel gör ki bir Priest hayranı olarak yine de bu albüme çok pozitif yaklaşamıyorum. Çünkü ortaya çıkış amacı ‘aşırı’ ticari bir kafanın ürünü. Priest kalibresindeki bir grubun buna ihtiyacı yok. Grup daha birkaç ay evvel bir toplama albüm çıkarmıştı zaten (bkz: ‘Single Cuts’) ve daha önce de 4 adet toplama albüm yayımlamışlardı. Bir tanesine daha ne gerek vardı ki? ‘Priest şarkılarını rock&metal dünyasının önde gelen müzisyenleri seçti!’ sloganıyla işi bir de sözüm ona konsept altına almaya kalkmışlar ki... İyice hinlik... ‘Bu albümü kontrat zoruyla çıkarıyoruz, kusura bakmayın’ deselerdi keşke, en azından samimi olurlardı. Rock&metal dünyasının önde gelen müzisyenleri seçmişmiş... Önceki ‘best of’lardan farka bak!

Haberin Devamı

****
SHAKIRA
LIVE FROM PARIS
Sony Music

Paris’te gece yarısı

Shakira’nın popa Latin ezgileri katmasını ve eşlik edilesi nakaratlarını severim. Fakat onu diğer pop yıldızlarından ayıran asıl özelliği, daha seksi olan dans figürleri. Bu konuda son zamanlarda özellikle Rihanna’nın büyük bir atağı var ama Rihanna, yaptığı hareketlerle (mesela son klibi ‘You Da One’da) seksi dans değil, bayağı porno film tasviri yapıyor ve açıkçası bu uğurda ‘ucuz’ görünme riskini de göze alıyor. Shakira öyle değil. Latin olmanın verdiği doğal kıvraklığı bakışlarıyla, mimikleriyle destekliyor ve yapmacık durmuyor. ‘Live from Paris’ konser albümüyle ise şimdiye dek hem İngilizce hem de İspanyolca şarkıları ile gönlümüzde yeri ayrı olan Kolombiyalı güzelin muhteşem sahne performansı evinize geliyor. 2010 Dünya Kupası resmi şarkısı ‘Waka Waka (This Time for Africa)’ ile kariyerinin olgunluk çağında yepyeni bir ivme kazanan Shakira’nın 42 ülkede, 112 konser ile yaklaşık 2 milyon kişi tarafından izlenen ‘The Sun Comes Out’ turnesi kapsamında Paris’teki Palais de Bercy’de gerçekleştirdiği konser; bu albümle DVD, Blu-ray ve CD+DVD formatlarında raflardaki yerini aldı. Albümün CD versiyonunda 19, DVD versiyonunda 21 şarkı mevcut. Her iki versiyonda da tabii ki ‘Whenever, Wherever’, ‘Gypsy’, ‘Underneath Your Clothes’, ‘Loca’, ‘She Wolf’, ‘Ojos así’, ‘Hips Don’t Lie’ ve ‘Waka Waka (This Time for Africa)’ klasikleri bulunuyor. Konserde ayrıca şaşırtıcı bir performans da sizi bekliyor. Lisedeyken Metallica hayranı olduğunu dile getiren Shakira, bu konserde grubun ‘Nothing Else Matters’ şarkısını yorumluyor. Açıkçası DVD’yi izlerken, şarkının bu kadar form değişikliğine rağmen hâlâ ne kadar güçlü olabildiğine bir kez daha şaşırdım. Sonra da James Hetfield’ın ‘Nothing Else Matters’ı kimin için yazdığını hatırlamadığı bir dünyada aşk hakkında fazla atıp tutmayalım diye düşündüm.
Devasa arenalarda gerçekleşen yüksek prodüksiyonlu pop konserlerinin hastası olduğumu birçok kez vurgulamışımdır. Ama buna sadece bir pop konseri deyip, kestirip atamayız. Sahnede bir rock‘n’roll konserini aratmayacak şeyler de oluyor. En azından Shakira’nın müzisyen ekibi, bir pop konseri izlediğinizi / dinlediğinizi unutturacak kadar rock sound’una büründürüyorlar ortamı birçok şarkıda. Donuk seyirci ve o seyircinin sesinin birçok yerde abartılı olarak kayda yansıtılması ise albümün eksileri olarak hem göze hem de kulağa çarpıyor.

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!