Mizah önümüzdeki dönemde siyasileşebilir

Güncelleme Tarihi:

Mizah önümüzdeki dönemde siyasileşebilir
Oluşturulma Tarihi: Kasım 14, 2009 16:38

Özgün bir çizginin insanı Gülse Birsel. Daha önce gidilmemiş, iz bırakılmamış yollardan gidiyor, hem de bir otoyolda gidercesine kendine güvenli bir halde.

Haberin Devamı

Gözlerini hedefine dikmiş, yorulmadan ilerliyor. Sanki 190 bölümlük Avrupa Yakası maratonunu yeni bitiren o değilmiş gibi, yeni projelere
doğru yol alıyor. İlk istasyona vardı bile: “Yedi Kocalı Hürmüz.”

YEDİ KOCALI HÜRMÜZ

Karakterler yeni

Aslında önce bir film olarak yazılmış Yedi Kocalı Hürmüz. 60’lı yıllarda Suna Pekuysal oynamış. Bir de Türkan Şoray filmini biliyoruz. En iyi bilinen Ayten Gökçer’in sahnede oynadığı. Orada benim rolümü Adile Naşit oynuyor. Aslında bu Safinaz ile o Safinaz’ın tek ortak yanı çöpçatan olmaları. Bu Safinaz, bu film için yaratılmış, sadece bu senaryoda olan bir karakter. Döneme sadık kalınmayan, masal atmosferinde geçen bir film Yedi Kocalı Hürmüz. Filmde başka bazı farklı yeni karakterler de var. Mesela Haluk Bilginer’in oynadığı Kuşçu Cebrail ile Halit Akçatepe, Zihni Göktay ve Erol Günaydın’ın canlandırdığı mahalle kahvesindeki üç ihtiyar da bu film için yaratılan karakterler.

Haberin Devamı

ASLI MI SAFİNAZ MI

Safinaz’dan daha çok zevk aldım

Avrupa Yakası’na başladığımda tecrübesiz bir oyuncuydum. Aslı karakteri zamanla oturdu, inandırıcı bir Aslı çıktı. Safinaz ise daha renkli, daha çok zaafı olan, daha zor ama daha çok performans alanı olan bir karakter. Safinaz’dan daha çok zevk aldım. Yönetmen de memnundu. Safinaz’ın geleneksel Türk tiyatrosunda, filmin diğer karakterlerinin aksine bir benzeri yok.

GAZETECİLİĞİM

Fırsat ayağıma dolandı

Hayalim oyuncu olmaktı. Hem konservatuvar okumak hem de Boğaziçi’ne gitmek istiyordum. Fakat o sene konservatuvarda yarı zamanlılık kaldırıldı. Boğaziçi’nde ise ilk yılın sonunda iktisatla ilgili bir meslek yapmayacağımı anladım. İşte bu sırada fırsat ayağıma dolandı. Gazetecilik aklımda yoktu. Bir arkadaşım Ercan Arıklı’nın gazeteci olmak isteyen, İngilizce bilen insanlar aradığını söyledi. Arayıp kendimi anlattım. “Yarın gelin konuşalım” dedi. Gittim, Ercan Bey ile ayaküstü konuştuk. İlk haberim “Kolej yarışı yuvalara indi” diye bir haberdi. Kapak konularından biri oldu.

ÇOCUKLUĞUM

Bahçelerde konser verirdim

Çocukken en büyük hayalim şarkıcı olmaktı. Florya’da bir yazlık evimiz vardı. Annemin simli şalı benim sahne kıyafetimdi. Onu omzuma alırdım bir de teybin küçük mikrofonunu, konsere başlardım. İlk şarkıdan sonra bahçeleri dolaşırdım. Konu komşu alkışlardı mecburen. Ablam 13 yaş, abim 15 yaş büyük benden. İki annem iki babam var gibiydi. Başarıda alkışlayacak çok insan vardı. Belki de o alışkanlıkla, ilgi isteğinden bu mesleklere yöneldim.

NEW YORK

Haberin Devamı

Woody Allen aşkına

Amerika’ya gitmeden bir ay önce Ercan Arıklı bana Cosmopolitan’ın yayın yönetmenliğini teklif etti. “Şimdi gidip tiyatro-sinema yapmazsam bir daha hiç yapamam” dedim. Woody Allen’ı çok sevdiğim için New York ile duygusal bir bağım vardı. Columbia Üniversitesi’ne kabul edilince de çok sevindim. Harika iki seneydi.

YENİ DİZİ

2011 Şubat’ında

15 Aralık’ta yeni kitabım çıkıyor. 5 yıldır kitap çıkmıyordu. Çok yazı birikti. Kitap çıktıktan sonra, filmimi yazacağım. Avrupa Yakası’nı bitirme sebeplerimden biri de bu. Romantik komedi olacak. Yaz aylarında da çekmek istiyorum. Altından kalkabileceğim bir rol olursa oynayacağım. Sonra da yeni dizi hazırlıklarına başlıyorum. Yine sitcom tarzında olacak. 2011 Şubat’ında yayına girecek.

GAG

Haberin Devamı

Benim için sürprizdi

Gazetecilikte hayat biriktirdim. Bir gün senaryo yazarım, bunlar karakter olur birileri bunu oynar diye düşünmemiştim. Dergi editörü olarak hayatıma devam ederim diyordum. Sürpriz oldu benim için. ATV’de GAG’ı hazırlayan ekibi, programı sunacak birini arıyormuş. Yazılarımı okuyunca beni çağırdılar. “Deneme çekimi yapalım, ben onu mizah yazısı olarak gazeteye yazarım” dedim. Deneme çekimi iyi geçti. Ve beni ikna ettiler.

İSMİM

Abimle ablam koymuş

Üçüncü çocukta annemle babam isim bulmaktan sıkılmışlar herhalde, abim ve ablama “Kardeşinize isim bulun” demişler. Annemle babamın isimlerinin ilk heceleri birleşince Gülse çıkıyor. Gültekin’in Gül’ü Semiha’nın Se’si.

Haberin Devamı

EN ACIKLI SAHNE

Aslı’nın evi gitti

Avrupa Yakası bitince Elmadağ’daki stüdyoda dekorlar o hafta kırıldı, yıkıldı. Acıklı bir sahneydi. Bir anda bir hayal dünyası sıfırlandı. Ofis, ev, muhallebici, sokak, hoop bir anda yok oldu. Aslı’nın evi, kapıcı dairesi, Volkan’ın muhallebicisi gitti, o kadar olay yaşanılan dergi ofisi, Cem’in odası, Fatoş’un masası, hepsi tarih oldu.

ALIŞKANLIKLARIM

ERKEN KALKAMAM YATAMAM

Bedenimin dikte ettiği alışkanlıklarım var: Uzun zaman aç kalamam, çok yemek yerim. Çocukluğumdan beri erken kalkabilen, erken yatabilen biri değilim. Ne iş yaparsam yapayım erken kalkamıyorum. Yedi Kocalı Hürmüz’de dediler ki, özel bir şey ister misiniz? Evet dedim, bana 11.00’den önce set konulmasın! Zaten geceleri yazarım. İnsanların arasında hiç yazamam. Televizyon açıkken bile konsantre olamam.

Haberin Devamı

HALDUN TANER HAYRANLIĞIM

Sınıfta isyan çıkarttım

Daha okula başlamadan çok kitap okudum. Kitap okumak oyunlardan daha eğlenceli geldi bana. Babam Haldun Taner’in bütün serisini almıştı. İlkokul üç ya da dörtteydim. Onları okumadım adeta yedim. Orta üçteyken Haldun Taner bizim okula geldi. Heyecanla sorularımı hazırladım, tanışmayı çok istiyordum. Son anda “Sadece lise sınıfları gelecek söyleşiye” dediler. İsyan başlattım, sınıfta sıraları kırdık. Disiplin cezası aldığımızla kaldık. “Haldun Bey tekrar gelecek” diye söz verdiler. Ama 1-2 sene sonra Haldun Taner’i kaybettik. Kontrolümü kontrol etmeye çalışıyorum. Babam çok önemlidir benim için. Çok çalışkan, çok zeki, detaycı ve disiplinli biridir. Biraz fazla kontrol sever. Seyahatlerde her şeyi organize eder, gezi tıkır tıkır gider. Ufaktan bende de başladı son yıllarda. Ben de arkadaşlarımla çıktığım seyahatlerde aynı şeyi yapmaya başladığımı fark edince eyvah dedim. Şimdi, kontrolümü kontrol etmeye çalışıyorum.

HAYALLERİM

Saçma olanlarından senaryo yapacağım

Güzel bir şeyi yapmak kadar onun hayalini kurarken de mutlu olurum. Hayalini kurmadan hiçbir şey yapmam. Çok iyi filmler yapmak, çok iyi bir oyuncu olmak istiyorum. Müzikal yapmak, tiyatroda sahneye çıkmak istiyorum. Bir sürü tatil, bir sürü kitap hayal ediyorum, bir komedi roman yazmak istiyorum. Bunlar ayağı yere basanlar. Saçma sapan hayallerim de var. Onları hiç sormayın. Belki bir gün senaryo olur.

GAFFUR

Elimden kayan tek karakter

Senaryoyu 3-4 günde yazıyordum. Senaryonun sette değiştirilmesini de sevmem. Gaffur yolda değiştirdiğim tek karakter. Gaffur’u her bölümde 3-4 dakika görünecek seri katil ruhlu, çok tehlikeli ve pijamalı bir piskopat olarak tasarlamıştım. Bu kadar sivrileceğini tahmin etmedim.  Birden bire reytinglerimiz patladı. Anladık ki Gaffur bir fenomen. O zaman senarist olarak kendimi özgür hissedemedim. Eleştiriler üzerine biraz törpüleyince de Gaffur’un orijinalliği kalmadı.

SITCOM MATEMATİĞİ

Senaryonun sette değişmesini sevmem

Senaryoyu 3-4 günde yazıyordum. Senaryo yazarken hiç ekiple çalışmadım, nasıl yapılır pek de bilmiyorum. Senaryonun sette değiştirilmesini de sevmem. Dekorda bir şey uymaz, orada bir kelime değiştirilmesi gerekir, oyuncudan tekstin ritmini bozmayan çok iyi bir kelime, nida, bir espri çıkar, ancak öyle... O da kırk yılda bir. Çünkü sitcom bir matematiktir. Başında bir şey değiştirirseniz sonu ona uymaz. Bir oyuncu bir cümle fazla söylese bir sonraki şakanın zamanlaması gider.

REKLAMLAR

Vasatın üstünde bir mizah gerekiyordu

GAG’da esprili reklamları mizah malzemesi olarak kullanıyorduk. Oynadığım reklamlarda da hep mizah oldu. Kötü olduğunu düşündüğüm bir reklamım olmadı şimdiye kadar. Metinleri ben yazmadım ama vasatın üstünde bir espri anlayışının olması gerekiyordu. Reklam zamanın ruhunu yakalamaya çalıştığı için çok moda ve dolayısıyla çabuk demode oluyor. Onun için bunlar da ileride demode olacaktır muhakkak.

İLK ÖDÜLÜM

Hürriyet’in tiyatro şenliğine katıldım

Lisede aktif bir tiyatro kulübü vardı. Hocaların çoğu İngiliz olduğu için daha çok Oscar Wilde, Bernard Shaw gibi yazarların oyunlarını oynuyorduk. Hakikaten ciddiye alıyorduk. Yönetmenimiz devlet tiyatrolarından Ali Düşenkalkar’dı. Lise sonda Bernard Shaw’un Pygmalion’ını oynadık. Ben de Eliza’yı oynadım. Hürriyet’in 1989 Liselerarası Tiyatro Şenliği’nde ödül aldım.

EN GÜZEL HEDİYEM

Yedi Kocalı Hürmüz’ün setinde birlikte çalıştığımız 10-15 genç kız duralitten bir kalp yapmışlar. Boyayıp tüylerle ışıltılarla süslemişler. Düşünülmüş, emek verilmiş güzel bir hediyeydi.

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!