Medyadan MAGAZİNİMTRAK...

Güncelleme Tarihi:

Medyadan MAGAZİNİMTRAK...
Oluşturulma Tarihi: Temmuz 03, 2005 20:30


Maço evlat Kerem, diye başlık atmış Esin Övet. Gül Dürüst Türkbükü’nde dekoltesi biraz cesur bir mayoyla denize girince, oğlu Kerem kızmış, ‘61 yaşında kadınsın, yaşına uygun giyinmeyi bil’ demiş annesine. Şehirden Esintiler köşesinde kullanılan yandaki fotoğrafın altında ‘İşte Kerem’in annesini uyardığı an’ diye yazıyor. (YANDA) Fotoğrafa dikkatli bakarsanız, delikanlı hem annesini kolluyor, hem de kendini ! J (Posta, 1 temmuz)

*

SEYİRCİ ŞOKU... YAŞAMIŞ KIZCAĞIZ

Kuşadası’ndaki Villa Yat Nispet Bar’da sahneye çıkan Sinem Umaş’ı dinlemeye... tek bir müşteri bile gelmemiş. Garip kızcağız, ilk sahne denemesinde perişan olmuş.

İnsanın içinden oh olsun demek gelmiyor, genç bir kız, umutlar, hüsran... ama organizatörlere gani gani oh olsun!

Haberin dediğine göre “Özel bir televizyon kanalında yayımlanan gelin-kaynana programıyla şöhreti yakalayan ve şarkıcılığa adım atan” müzik eğitimi almamış, tek bir şarkı bile söylememiş bir kızı sahneye çıkarırsan, olacağı budur!

Star-Box-Magazin vs, 27 haziran

*

KAYA ENİŞTEYİ HARCADI

Allah için Hülya Avşar gündemde kalmayı, bunun için gazete ve gazetecileri kullanmayı iyi biliyor. “Haftada üç kez sevişin diyorsunuz, uzun ilişkilerde düzenli seks imkânsız” dedi, bizim seviyeli sazanlar da mal bulmuş gibi atladılar üstüne.

Konunun uzmanları (yani ilahiyat şovmenleri, ‘ünlü’ mankenler ve sosyetik şeyler... yani güzeller, cinsellik uzmanları, futbol hakemleri vd) konuştu, artık bana laf düşmez. Ama ben Kaya Çilingiroğlu namına üzüldüm. ‘Zı karizma iz kaput!’

Vatan, 27 haziran

*

TELEVİZYON BOZULDU O HALDE...

Ödül Rekortmeni Magazin Gazetecisi labelli Müge Anlı’nın bir haberi:

Annesi Avustralya’ya gidince manken Esra Balamir yalnızlıktan korktuğu için kardeşiyle yaşamaya başlamış. Ama kardeşi de tatile çıkmış. Diyor ki haberEsra’nın can yoldaşı ise televizyondu.’ Evinde televizyonu 24 saat açık bırakıyormuş korkudan. Bu sefer de tabii televizyon bozulmuş. Esra Hanım kızımız da bir arkadaşının evine taşınmış.

Buraya kadar tamam, gazetecinin yorumu muhteşem.

Diyor ki ‘Esra’nın yalnızlık korkusuna bakılırsa çok yakında ... şaşırmayacağım!”

Boş yeri doldurunuz:

(a) kendine yeni bir televizyon almasına
(b) korkularını yenmek için bir psikoloğa görünmesine
(c) arkadaşlarıyla birlikte bir ev tutmasına
(d) Hiçbiri

Doğru cevap (d) Hiçbiri olacaktı.

Çünkü Müge Anlı şöyle diyor yorumunda:

Esra’nın yalnızlık korkusuna bakılırsa çok yakında yeni bir aşka yelken açarsa şaşırmayacağım!”

Vatan-34, 27 haziran

*

AYNI KÖŞEDEN BİR HAŞIRT ALINTISI

Şöyle diyor Müge Anlı: “Ece Gürsel’ini işine akıl sır erdirmek güç. Hıncal Uluç’la gündeme gelmek için yaptıklarını unutup, aniden nişanlanmaya karar verdiği Hakan Tankut’u reklam peşinde olmakla suçlaması gibi...”

Vatan-34, 27 haziran

*

SALLA!

Ece Sükan, podyumlarda ‘Frida Kahlo’ lakabıyla anılmaya başlandı. Bu durumun nedeni Ece’nin kaşlarının ünlü Arjantinli ressam gibi kalın olması... diyor haber.

Podyumdaki mankenler, modacılar, makyajcı ve kuaförler de, 1954’te ölen Meksikalı sürrealist ressam Frida’yı ne de tanırlar ya!...

Akşam-Pencere, 28 haziran

*

GERİYE 90 KALMIŞ

Bir magazin köşesinde ismini vermeyeceğim bir hanımın fotoğrafı, altında ‘10 yaş gençleşti’ başlığı.

Söz konusu hanım estetik yaptırmış da, arkadaşları ‘10 yaş gençleşti’ diyorlarmış.

Asterix’in maceralarında bir karakter vardır hani yüz küsur yaşında, yanılmıyorsam Türkçe’ye ‘Eskitopraks’ diye çevrilmişti, orijinali Agecanonix’tir, yani ‘Tarihten kalma’ gibi bir laf...

Bir albümde, Paris’e (Lutecia) giderler, gece geç bir saate kadar içer ve kafayı bulurlar. Burada muhteşem bir diyalog vardır:

Agecanonix ‘Heeeeyt, kendimi 10 yaş gençleşmiş hissediyorum’ deyince, Asterix kolundan çeker:

- Yine de geriye 90 sene kaldı, haydi yatağa!

Bir gazete, 28 haziran

*

VAY VAY VAY!


Hangi gazeteyi, hangi dergiyi açsan, Cefi Kamhi’nin kızları, büyüğü Melda ve küçüğü Lara. Ya bir ‘beach’te güneşleniyor, ya gece yarısı bir ‘klap’tan çıkıyorlar, yanlarında delikanlılar...

Bülent Cankurt’a bakarsanız bu Lara kız 1 temmuzda 18 yaşına basacak, reşit olacakmış. (Haber daha eski...)

Demek ki daha reşit bile değilmiş... Vay vay vay!

Sabah’la Günaydın, 29 haziran

*

HABER DETAYDA YATAR!

Cenker Tezel, eşi ve oğluyla Bodrum’da tatil yapan Orhan Gencebay’dan bahisle ve fotoğraf desteğiyle diyor ki ‘... sık sık Türkbükü sahillerinde Nike ayakkabısıyla yürüyüş yapan Gencebay...”

Eh önemli tabii, Orhan Baba’nın ayağında ne marka olduğunu Hürriyet okurları merak ederler!

Kelebek, 29 haziran

*

ONA BAŞKA BİR ŞEY DERLERDİ YA...

Milli halterci Gülbeyi Akti’nin İspanya Akdeniz Oyunları’ında başına gelmedik kalmamış. İlk gün merdivenden düşmüş, sonra elektrik direğine çarpmış, derken nasıl yaptıysa kaşını yarmış, son olarak da odasının penceresine başını çarpmış.

Takvim ‘Sakar şampiyon!’ diye başlık atmış.

Bu halterciye daha uygun bir sıfat vardır da, bulamadım şimdi...

Takvim, 30 haziran

*

ONU ÖYLE DEMEZ...

Lambdaistanbul Eşcinsel Sivil Toplum Girişimi, ‘Hormonlu Domates / Eşcinsel Düşmanlığı’ ödülüne Hürriyet yazarı, hakem ve kabzımal (domates söz konusu olduğu için altını çiziyorum) Erman Toroğlu’nu layık gördü.

Toroğlu cevaben şöyle demiş: “Bu ödülü vermeyi onların gözü yer ama bu ödülü almayı benim gözüm yemez” !

Eğer ben Toroğlu’nun uzaktan da olsa tanıyormsam, ‘gözü yemek’ demez ya, neyse...

Kelebek, 30 haziran

*

SAKINCALI HABER!

Bülent Cankurt ‘Life+’ köşesinde şöyle yazıyordu:

Hapçı sosyete!

“Kış sezonu boyunca kendini bırakıp kilo alan sosyetikler, yaza fit ve formda girme için nisan ve mayıs aylarında güzellik salonlarına koşmuştu. Özellikle selülitlerinden şikayet eden sosyetikler, Kerim Diler'in Etiler'deki muayenehanesi ve Levent'teki Sculpture'a akın etmişti. Tedavilerini tamamlayan sosyetiklerin, selülit illetinden sürekli korunmak için çantalarında da Celerase PLUS adında bir hap taşıdıklarını duydum. Selülitli sosyetiklerde son trend buymuş. Günde üç defa alınan bu mücizevi hap, söylenenlere göre gözle görülür bir farklılık getiriyormuş. Sosyetikler iyice hapçı olup çıktı vallahi...”

Böyle ilaç reklamı yasak değil mi?

Sabah’la Günaydın, 30 haziran

*

NE DEMEK İSTEDİ-1

Işın Karaca, pop müziğinin divası (!) Ajda Pekkan’ın yeri doldurulamayacak sanatçı olduğunu söylemiş ve eklemiş: ‘Yerçekinime karşı geliyor’ !

Ben ne demek istediğini anlamadım. Ajda için ‘çoktan dökülmesi gerekirdi’ mi diyor, balon mu demek istiyor? Vallahi ben anlamadım...

DB Tercüman, 1 temmuz

*

NE DEMEK İSTEDİ-2

Fatih Altaylı’yı da anlamadım.

Ajda ile Hülya aynı hamurdan, başlıklı yazısında “Yeniyetme sunucular, biraz palazlandıkları zaman programın çekim saatinden iki saat sonra gelip binbir kapris yaparken, Ajda Pekkan program saatinden beş saat önce stüdyoya gelip hazırlanmaya başlar” diyor.

Ben Ajda Pekkan’ın söz verdiği halde son dakikada kıvırtıp programa gelmediğini de bilirim ya, Fatih ciddi mi, yoksa hiciv yapıp ‘ancak 5 saatte hazırlanabilir’ mi demek istiyor, anlamadım. J

Hürriyet, 1 temmuz

*

AMORTİSİ OLMAYAN DÜKKAN ADI

Bodrum’dan bir haber vesilesiyle hatırlatıyorlar. Sema Çelebi adlı bir sosyetik hanım Bebek’te canlı ıstakoz sattığı bir dükkan açmışmış, adını da ‘A la gourme’ koymuş. Fransızca...

Gâvurca isim koymak pek bir moda Türkiye’de. Söz konusu hanımı tenzih ederim ama ben bunu biraz soysuzluk olarak görüyorum. Neyse...

Gâvurca isim koyacaksınız, bari adam gibi koyun...

(1) ‘Yemekten şaraptan anlayan’ manasına Türkçe ‘gurme’ dediğimiz kelimenin Fransızca orijinali GOURME değil, GOURMET yazılır.

(2) Gourme, (gurme değil gurm okunur), veterinerlikte bir at hastalığıdır, sakağı hastalığı; tıpta ise bir çocuk hastalığıdır, çocuk egzaması da denen. Bir gıda dükkanı için pek şık bir isim değil yani.

(3) Gourmé derseniz eğer ‘aksanlı’, bu da kasıntı, kendini bir halt zanneden, demektir. Bilmem yakışır mı?

(4) Nihayet, ‘gourmet’ dişil değil eril bir isimdir. ‘LA’ gourmet değil, ‘LE’ gourmet yani...

Hani, gençlerin dediği gibi, baştaki ‘A’ hariç, amortisi yok. AU GOURMET olacak... daha doğrusu CHEZ LE GOURMET ama bunu anlatmaya mecalim yok.

Kelebek, 1 temmuz


*

IN-IN-IIIIIN!

Posta (Haftalık Dergisi’nden alarak) 20 yıldır grup seks partileri düzenleyen bir kadının itiraflarını yayımladı.

Bir ara söz konusu ‘organizatris’ diyor ki:

Pek çok ünlü katılıyor. Bir gün kadın gazeteci arkadaşım telefonla aradı ve yalıya geldi. Kısa süre sonra ortama ısındı, sevişmelere o da katıldı”...

In-ın-ın, kim acaba grup seks partilerine katılan bu kadın gazeteci?

Geriye dönüp tarayın gazeteleri bakalım, grup seks konusunda yazmış var mı? (Birini imâ ederek söylemiyorum...)

Posta, 2 temmuz

*

AÇ KARNINA SEKS OLMAZ OLUR MU

Survivor adlı yarışma programını kazanan Uğur Pektaş (yakışıklı da bir delikanlı, çok yakında Kanal D’de dizisini izler, DMC’den kasetini dinleriz artık) ‘İnsan aç olduğu zaman his, yakınlaşma, romantizm ve cinsellik olmaz’ demiş.

Türkiye’nin dörtte biri aç ve en çok ...şüp, dörder beşer çocuk yapan da bu kesim. (Zenginler para, fakirler çocuk yapar, derler ya). Yani bazen cinsellik açlığı bastırmanın en iyi yoludur!

Posta, 2 temmuz

*

BENDEN DE CAHİLİ VAR

Sanjai Shah adlı bir adam İngiltere vatandaşı olmak için Kenya vatandaşlığından çıkmış, ama Londra’ya giderken uçağa alınmamış. Kenyalı da olmadığı için geri dönemeyince, bir senedir Nairobi havalimanında yatıp kalkıyormuş. Sonunda İngiltere vatandaşlık vermiş filan...

Gazete bu haberi ‘Tıpkı filmdeki gibi...’ diye veriyor, çok meraklıyızdır ya her habere ‘Bilmem ne filmi gerçek oldu’ diye yazmaya. ‘Steven Spielberg’in 2004 yapımı Terminal adlı filmi de havalimanında mahsur kalan bir adamı anlatıyordu...’

Editör arkadaşım benden de cahil demek ki. Ben bile, Spielberg’in bu filmi yaparken İran vatandaşlığını kaybettiği ama Fransa’ya da alınmadığı için 15-16 sene Orly havalimanında yatıp kalkan ‘vatansız’ın hikayesinden esinlendiğini biliyorum. Ne demek ‘tıpkı filmdeki gibi...’

Vatan, 2 temmuz

*

NETİCEYE KATLANMAK O KADAR UCUZ DEĞİL

Pakize Suda, basılan erkeklerin uydurduğu aptalca yalanlardan (kendi hayatından da katarak) komik örnekler veriyor.

Mesela, kadın kocasını gece yarısı bir hayat kadınıyla evde içkili olarak samimi bir vaziyette yakalıyor ve boşanma davası açıyor. Kocanın savunması şu: ‘Hanımefendi karımla aramı düzeltmek için gelmişti.’

Bir türkücü anlatmış bir zamanlar, “Güya karısı tarafından yatak odasında başka bir kadınla yakalanınca aniden sayıklamaya başlamış... ‘Ben kimim, burası neresi, bu yanımdaki kadın kim, kim koydu onu buraya?!’ gibi.”

“Benim de başıma geldi yıllar önce...” diyor Pakize Suda, bir ihbar gelince sevgilisini otelde basmış. Aldığı cevap: “Düşündüğün gibi değil, kızcağız ailesiyle bir sorunu varmış yardım istedi, onu konuşuyorduk.”

Pakize Suda’nın yorum maddesi: “Tam tersi durumda ise hiçbir kadının böyle aptal bir hikaye uyduracağını sanmıyorum. Kadınlar komik olmaktansa suçlu duruma düşmeye razı olurlar. Aslanlar gibi itiraf edip aslanlar gibi neticesine katlanırlar.”

Ve ‘töre’mize göre de bu ‘netice’ genelde (1) Yüzüne kezzap atılmak (2) on yaşındaki oğluna kurşunlatılmak (3) kafası, babası tarafından, kör testereyle kesilmek şeklinde filan tecelli eder...

Hürriyet, 3 temmuz

*

YİNE BİR NATAMAM HABER

Adamın biri ‘Pi sayısında dünya rekoru’ kırmış, virgülden sonra 83.431’inci basamağa kadar hesaplamış. Bundan önceki rekor 42.195’inci basamakmış.

Bilin bakalım yeni rekortmen, 59 yaşındaki Akira Karaguşi nerede yaşıyormuş?

Japonya’daki bir zihinsel sağlık merkezinde...’

Adamcağız bu hesabı yapmadan önce mi sıyırmış, sonra mı, haberde yok...

Hürriyet, 3 temmuz

*

ALİ ATIF BİR’İN ANLATTIĞI ESKİ AMA GÜZEL BİR FIKRADIR

Dünya çapında bir anket yapılmış. Sadece bir soru sorulmuş: ‘Lütfen dünyanın geri kalan kısmındaki yiyecek eksikliğine bir çözüm ile ilgili kişisel görüşünüzü belirtiniz’.

Sonuç fiyasko olmuş. Çünkü..

- Afrika’daki insanlar ‘yiyecek’ sözcüğününün ne anlama geldiğini bilememişler.
- Batı Avrupa’dakiler ‘eksiklik’ ne demek anlamamışlar.
- Doğu Avrupa’dakiler ‘kişişel görüş’ ne çözememişler.
- Ortadoğu’dakiler ‘çözüm’ün ne anlama geldiğini bilememişler.
- Güney Amerikalılar ‘lütfen’ sözcüğüne takılıp kalmışlar.
- Ve Amerikalılar ‘dünyanın geri kalan kısmı’ ne demek olduğunu bir türlü anlamamışlar.

Hürriyet, 3 temmuz

*

AYNEN VAKİDİR... diyor Melih Aşık, günahı boynuna.

“Profesör, öğrencileri ile birlikte Karadenizli hastanın yatağının başına gitmiş. Onlara yeni bir hastalığın belirtilerini öğretecek... Yatakta bitkin, kendinden yarı geçmiş vaziyetteki hastayı göstererek konuşmaya başlamış:

"Bakın yüz rengi sarıya yakın... Gözler içeriye doğru çökmüş, o yüzden burun daha sivri görünüyor... Kaşlar tepki vermediğinden ifade anlamsız... Çene aşağıya sarkmış duruyor..."

Hasta, hafifçe doğrulmaya çalışarak söylenmiş:

"Sen sanki dünya cüzelisun..."

Milliyet, 3 temmuz

*

ZAVALLI MEHMET-SEVAL!

İzmir’de bir kavga sırasında Seval takma adlı travesti Mehmet Akça öldürülmüş.

Ailesinin isteği üzerine uzun saçları kesilmiş, göğüslerindeki silikonlar çıkarılmış ve garip Mehmet-Seval ‘er kişi niyetine’ namazı kılınıp toprağa verilmiş.

Gömülürken bile iki arada kalmış yani...

Posta, 3 temmuz

*

OTO-VECİZE

Köşe yazarları, büyük bilimadamlarının, filozofların, yazarların, devlet adamlarının filan vecizelerine yer verirler, sık sık, köşelerinde. Böyle ‘Günün sözü’ filan adı altında.

Güler Kazmacı’nın Hayatın İçinden - Aşk ve İnsanlar köşesinde de yer alır böyle vecizeler.

Bugünkü ‘Günün Sözü’ diyor ki: ‘İnsanlar birbirlerine benzer oldukladından değil, birbirlerinden farklı yanlarını ‘anladıklarında’ anlaşabilirler...’

Kim söylemiş bu veciz sözü?

İmza: Güler KAZMACI

Posta, 3 temmuz

*

HAKAN ŞÜKÜR SONUNDA MUCİZE DE GÖSTERDİ!

Yapmayın böyle haberler, adamın aklı büsbütün karışacak.

Bu Hakan Şükür’ün zaten tarikat bağlantıları, aşırı tutuculuğu filan ayyuka çıktı, böyle haberler yaparsanız kafası iyice karışacak.

Yok neymiş efendim, 13 yıldır kimseyle konuşmayan, tek kelime etmeyen gurbetçi kızı Büşra, Hollanda’da GS kampını ziyaret edip Hakan Şükür’e sarılınca... bir mucize gerçekleşmiş, kızın dili çözülmüş!

Hakan iyice inanacak artık kerametine... J

Güneş, 3 temmuz

 

 

 

 

 

 

 

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!