Yalnızlık korkumu yenemedim

Güncelleme Tarihi:

Yalnızlık korkumu yenemedim
Oluşturulma Tarihi: Haziran 26, 2014 01:36

Selin Şekerci, Star TV’nin yeni dizisi “Kaçak Gelinler”le ekrana döndü. Aşkın peşinden koşan üç genç kızın hikayesini konu alan dizide Deniz Baysal ve Açelya Topaloğlu’yla birlikte kamera karşısına geçen Şekerci ile buluştuk; diziyi, albüm hayallerini, korkularını ve “şifacı Selin”i konuştuk.

Haberin Devamı

Yeni dizide sizi Şebnem olarak izleyeceğiz. Kimdir bu Şebnem?
- Şebnem, İzmir’in zengin ailelerinden birinin kızı. O yaşına kadar ne istediyse almış. Öyle ki artık hayattan hiçbir beklentisi yok. Annesi “Sen de evlen o zaman” deyince tamam diyor. Sevgilisini “hamileyim” diye kandırıyor. Ama amacına ulaşamıyor, evleneceği çocuk ondan kaçıyor!

Nasıl yani? Hani gelinler kaçaktı dizide!
- Bir tek benim durumum farklı işte; ben damadı kaçırıyorum!

Nasıl oluyor o?
- Şebnem, nikah masasında “Bana gerçekten aşıksın değil mi? Hamile olmasaydım da benimle evlenir miydin?” diye soruyor. Çocuğa hamile olmadığını söyleyince çocuk kaçıyor. Çünkü Şebnem’e tahammül etmek mümkün değil. Korkunç bir kız! Egosu tavan... Diğer kızlar aşık olduğu adamın peşinden gidiyor ama Şebnem aşkın ne olduğunu bile bilmiyor.

Gerçek aşk koca İstanbul’da bulunur mu öyle pat diye?
- Bulunur. Ama o aşkı bulmaya çalışırken bambaşka bir şeye toslayacak.

Neymiş o?

- Sürpriz olsun o da, daha fazla detay vermeyeyim.

ŞEBNEM’DEN BİR ASLAN YARATTIM
“Kaçak Gelinler”, yaz döneminin iddialı komedilerinden sanki...

- Aynen. Entrikalar var ama rahatsız edici değil... Daha çok safça yapılıyorlar. Rahat izlenilecek, kış sezonunda da devam edecek güzellikte bir iş bu...

Şebnem’i canlandırmak zevkli mi?

- Onun sayesinde galiba hayatım boyunca bir daha topuklu ayakkabı giymeyeceğim (gülüyor). Tabii gelinlik de!

Neden ki?

- Bu dizi için bir kere gelinlik giydim de, o gelinlikle bir tek uçaktan atlamadığım kaldı. Oynadığım Şebnem, topuklu ayakkabısıyla maraton yarışına bile girebilecek bir karakter. Feci yorucu...

Feminen bir kız yani...
- Feminen ötesi! Ama ben içine biraz dominantlığı da kattım. Aslan gibi bir kız oldu (gülüyor).

Yapımcı ve yönetmenler sizi ekranda feminen görmek istiyorlar sanırım. İlle de etek olsun, topuklu ayakkabı olsun...
- İlk işimden bu yana sürekli mini etek, mini şort giymek gibi bir talihsizliğim var, bu doğru. Ama aslında kız kız da görmek istemiyorlar. Bana daha çok “Bu bir oğlan çocuğu ama güzel de aslında” gibi bir bakış var. Kırmaya çalıştım bu imajı ama henüz başaramadım.

Demek ki sizde de öyle bir enerji var.
- Evet. Projeler de ona göre geliyor haliyle. Bana bugüne kadar hiç kimse mağdur kız rolünü yakıştırmadı. Onu da gayet rahat oynadığımı düşünüyorum ama bu benim söylememle olmuyor.

KAZADA TOPUĞUMUN BİR BÖLÜMÜNÜ KAYBETTİM
Oyunculuğa başlamadan önce solist ve balerindiniz. Neden oyunculuğa yöneldiniz?

- Bale artık yok hayatımda, çünkü önemli bir kaza geçirdim. Topuğumun bir bölümünü kaybettim.

Nasıl yani?
- Kaza geçirdim, ayağım çürüdü. Topuğumun bir kısmını aldılar. Altı ay hastanede kaldım, dört ameliyat geçirdim. Çok kötü bir süreçti. Dolayısıyla dans tamamen çıktı hayatımdan. Artık riskli bir şey benim için. Oyunculuk ise sürpriz değil bana kalırsa... Böyle bir iş yapacağım yıllar öncesinden belliydi. Dans eder, küçükken mikrofonla ayna karşısına geçer, şarkı söyler, kendi kendimle röportajlar yapardım.
Bir dakika, ayna karşısına saç fırçasıyla geçmiyor muydunuz? Çocukken hep öyle yapılır, kimse mikrofon bilmez...
- Hiç saç fırçam olmadı ki, benim gerçekten de mikrofonum vardı. Hep makyajlıydım hatta. Spotlar altında olacağım belliydi ama ben bale diye düşünürken mecburen oyunculuğa yöneldim.

Müziğe ne oldu?
- Oyunculukla birlikte devam ediyor o... Zaten tiyatro için de şan eğitimi almak şart... Ben müziği oyunculuğa destek için kullansam da arkadaşlarım albüm beklentisinde... Elbet onun da zamanı gelir. Bir an önce albüm çıkarayım, hayatım boyunca müzik yapayım gibi bir hayalim yok.

Neden olmasın?
- Sadece üç tane bestem var. Onunla kime ne göstereceğim, kendimi nasıl kanıtlayacağım?

Canım şarkıları başkalarından alırsınız, sorun mu?
- Başkasından şarkı alıp bir şeyler yapmak bana çok samimi gelmiyor ama... Özetle daha albüm işlerine çok zaman var.

BENİ ÇOK YORDUĞU İÇİN ŞİFACILIĞI BIRAKTIM
Reiki ile uğraşmaya, şifa dağıtmaya devam ediyor musunuz?

- Küçüklere hep “Şuram ağrıyo, buram acıyor, hadi kızım bir masaj yap” derler ya, bana da söylenirdi. Ve daha o yıllarda bile elimde şifa olduğunu öngörürlerdi. O konuda bilinçlenecek yaşlara geldiğimde, eğitimini aldım. İlk başta inanılmaz aktiftim de... Master oldum hatta. Ama artık eskisi kadar yapamıyorum.

Neden?
- Reiki’de birine şifa dağıtırken kendin de şifa buluyorsun. Teknik olarak pipet vazifesi görüyor, aldığını veriyorsun. Çok fazla yüklenince çok yoruyor. Hopa’ya ilk gittiğimde iklim koşullarına dayanamayıp sürekli hastalandık. O süreçte adımı Florence Nightingale’e çıkarmışlardı. Hopa’daki o süreç beni biraz yordu. O yüzden de dünyevi işlere daha çok kafa yormaya başladım.
“Yalnızlık en büyük korkum” demişsiniz bir röportajınızda. Hâlâ böyle bir korkunuz var mı?
- Var. Yalnız kalmayı ve tek başıma vakit geçirmeyi seviyorum. Ama hayatımda bana yakın insanların olduğunu bilmeye de ihtiyaç duyuyorum. Sürekli yan yana olmaktan ziyade sürekli varlığını hissetme gibi bir takıntım var.

Sebebi ne bu takıntının?

- Tipik olacak ama babasız büyüdüm ve annem de hep çalışmak zorundaydı. İstanbul’a erken yaşta geldim, onun da korkusu vardı. İş yaptığım piyasada her an her şey olabilir, zekice hareket etmem gereken bir sektör. Bütün bunlar da korkumu perçinledi galiba. Yalnız bir şey yapamıyordum. Yalnız yemek yiyemiyordum. Yalnız tatile çıkamıyordum. Sonunda nefes terapisi yaptırdım ve 8 günlüğüne tek başıma bir yere gitmeyi başardım.

AİLE KURUMUYLA İŞİM YOK
Dizide aşkın peşinden koşturup duracaksınız. Peki gerçekte hayallerinizdeki aile nasıl? Kendiniz için nasıl bir resim düşlüyorsunuz?

- Annem beni tek başına büyüttü. Aile kurumuyla çok işim yok aslında. Benim için aile çok uzun süre sadece anne demekti. İleride ailem olabilir ama ideal aile nedir, nasıl bir şeydir, hiçbir fikrim yok. Her an çocuk da doğurabilirim, yine de “ileride iki çocuğum, şöyle bir yaşantım olur” diyemiyorum, çünkü öyle bir örneğim yok.

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!